Okul Anıları | Fevzi Durmuş
| Turşudan Zehirlendik…
1961 yılında Haydarpaşa Lisesinde 5Fen-C sınıfında parasız yatılı olarak okuyordum. Sene başında Müdür Yardımcımız Orhan Okay Hocamız beni sınıf mümessili seçmişti. Askerlik dersimize bir binbaşı resmi elbisesi ile geliyor ve masamızda da bir bakıma hazır ol vaziyetinde dik oturuyorduk. Askerlik hocamız ders anlatırken başım dönmeye ve terlememeye başladığımı hatırlıyorum. Masamda dik oturmaya çalışırken bayılmış ve aşağı doğru kayarken arka sıradaki Saim Toygar sınıf arkadaşım yakamdan yakalamış ve diğer arkadaşlarla birlikte beni okul revirine taşımışlar. Revirde bir yaşlı adam çeneme hafifçe vurarak:
-Fevzi,Fevzi gözlerini aç,uyandın artık.Geçmiş olsun..diyordu.Gözlerimi açınca bir yatakta yattığımı ve beyaz elbiseli ak saçlı bir yaşlı kişinin bana gülümseyerek baktığını gördüm.Benim şaşırdığımı görünce:
-Akşam yediğiniz turşu dokunmuş, Korkma, atlattın, birkaç gün burada tedavi görünce bir şeyin kalmayacak.Sakın gözlerini kapama,uyanık ol!. Diye ikaz etti ve yanımdan ayrıldı. Peşinden bakarken yataklarda benim gibi yatanları gördüm. Doktor onlarla ilgileniyordu. Diğer odadan birçok öğrencilerin ve hemşirelerin sesleri geliyordu. Bir müddet sonra bana ilaç getiren hemşireye sormam üzerine 10-15 öğrencinin benim durumumda olduğunu ve tedavi için acil olarak Numune Hastanesinden geldiklerini söyledi. Olayı gazetelerden okuyan babam ertesi günü ziyaretime geldi. Tedavim devam ederken günler geçiyor ve derslere devam edemediğime üzülüyordum. Ziyaretime gelen arkadaşlarımdan duyduğuma göre bazı arkadaşlar ise durumu fırsat bilerek hasta numarası yapmışlardı. Hatta orta kısımda iken sınıf arkadaşımız Hopalı Ali Koç; revirde kontrol esnasında termometreyi önünde durduğu kalorifer peteğine gizlice tutarak sağlıkçıları kısa bir süreliğine paniğe uğrattığını ziyaretime gelen Ercüment Öztürk arkadaşımız, kendine has muziplikle anlatmış ve beni hasta halimle güldürmüştü.
Nihayet kendimi iyi hissettiğim bir sabah taburcu oldum ve doğru sınıfa girdim. İlk dersimiz Tarihti ve bu dersimize Kamil Ilgaz hocamız geliyordu. Emekliliğine az kalmış bu yaşlı hocamız ortaokuldan beri beni tanır ve “Mümessil” diye çağırırdı. Hoca masaya oturur oturmaz yazılı notlarımızı okumaya başladı ve sözlü sınav yapacağını söyledi. Hayret ilk olarak benim ismimi okumaz mı? Ayağa kalkarak revirden biraz önce geldiğimi, ayakta duracak halim olmadığını söylesem de 9 aldığımı söyleyerek ısrar etti ve tahtaya istemeyerek kalktım. Birinci soruya kısaca cevap verdim. Hocanın bu anlayışsızlığını anlamıyor ve içimden kızıyordum. Ayakta daha fazla durmamak için de diğer sorularına bilmiyorum diyerek yerime oturdum. Hatırladığım kadarı ile kızarak 1 vermişti.
Olayın bu şekilde kapandığını düşünürken birkaç gün sonra sınıf ve biyoloji dersi hocamız Türkan Hanım sınıfta masasına oturur oturmaz bana:
-Fevzi Durmuş, geçen gün Kamil hoca öğretmenler odasında senin için “müthiş kopyacı”dedi. Ayağını denk al diye sertçe beni ikaz etmez mi? Ben de ayağı kalkarak durumumu anlattım ve “Kamil hoca yaşlı başlı birisi, o beni anlamayabilir, ancak siz lütfen anlayış gösterin”dedimse de bir şey değişmedi. Sonraki günlerde Türkan hocanın yazılı sınav yaptığı zamanda soruları yazdıktan sonra ayağa kalkarak:
-Hocam beni istediğiniz yere oturdun, deyince aynı sert tavrı göstererek:
-Otur, oturduğun yerde, gözlerim senin üstünde zaten dedi. Dersime iyi çalışmıştım. Sınav iyi geçti. Yazılıları okuduğu zaman “Fevzi Durmuş-8” deyince, ben de oturduğum yerden Kamil beyi taklit edercesine “KOPYAAAA” diye bağırdım. Hoca gözlüklerinin üzerinden bana bakarak yumuşak bir sesle:
–Değil, değil iyice izledim dedi.
O sene de takıntısız sınıfı geçmiş ve 6 Fen-A sınıfında okumaya başlamıştım. O ilk günlerde laboratuara giderken koridorda bir hanım öğretmen arkadaşı ile yürüyen Türkan Hanımla karşı karşıya geldim. Beni görünce durdu ve gülümseyerek,
-Fevzi, hangi sınıftasın, nasılsın? diye bana sorular sorarken ben de:
-6 Fen- A’dayım, fena değilim diyerek durmadan yoluma devam ettim.
…
Fevzi Durmuş
04.02.2019
———–