Eylül’ün saçları | Yılmaz Pirinççi
Yarım kalmış bir öykünün isimsiz kahramanları gibiydik seninle
Eskilerden kalmış bir hikaye
Bir şehirden bir şehire uzanan bir yürek vurgunu.
Bir depremin artçı sarsıntıları gibi
Özü sende enkazı bende duran
Eylül’ün saçlarını taramış bir rüzgar esiyor caddelerimde
Telaş içinde yürüyor herkes.
Poşetlerde sapsarı bir yalnızlığı gülümsüyor limonlar
Bir de nane kokusu nefeslerde
Oysa en çok
Ama en çok
Çok yaşa demeyi seviyordum sen hapşırınca
Ve birlikte demeni
Kül kokulu akşamlarla aram hiç bir zaman iyi olmadı.
Hep seni özledim üşüdüğüm zamanlarda.
Yüzümü saçlarına bastırıp
Ruhumu kokuna yaslar gibi seni solumayı
Biliyormusun. Aslında ben hep seni özledim.
Nefes aldığım her anımda
Şimdi
Soğuk bir yalnızlık sarıyor ruhumu
Sesine değmemiş akşamların iç kanamalarında çatlıyor damarlarım
Betim, benzim solmuş
Nefes alasım bile yok.
Keşfedilmemiş intiharlar tasarlıyorum.
Bu gün senden haber alamadım.
Kendime ölümler beğeniyorum
Yılmaz Pirinççi