Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Haftanın Filmi | The Seventh Seal | Yedinci Mühür (1957) | Ingmar Bergman

14.11.2021
598
A+
A-
Haftanın Filmi | The Seventh Seal | Yedinci Mühür (1957) | Ingmar Bergman

“Varoluş özden önce gelir ve her bir kimseye bir öz kazandırmayı sağlayacak özgürlükle özdeştir; insan ne ise o değildir, ne olmuşsa odur.” J. P. Sartre

Yedinci Mühür: İnsanın Varoluş Mücadelesi

Yedinci Mühür (İsveççe: Det sjunde inseglet), Ingmar Bergman’ın yönettiği 1957 yapımı İsveç filmi. 1957 Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü..

Vebanın kol gezdiği, tüm Avrupayı süpürdüğü zamanlardan Haçlı seferinde bir şövalye ve onun kardeşini izliyoruz. Eve yaklaştıklarında ölüm şövalyeye görünür ve sıranın onda olduğunu, zamanının geldiğini söyler. Şövalye, ölümü hayatı için bir satranç oyununa davet eder. Ölüm ile satranç oynayan şövalyeyi izlediğimiz yıllar geçse de etkisini yitirmeyen Bergman’ın bu eseri sorduğu varoluşçu sorularla bizi etkisi altına alıyor.


Vizyon tarihi belirsiz / 1s 36dk / Dram, Fantastik

Yönetmen Ingmar Bergman

Senarist Ingmar Bergman

Oyuncular: Max von Sydow, Gunnar Björnstrand, Bengt Ekerot

Orijinal adı Det Sjunde Inseglet


Özet

Yedinci Mühür, ilk planlarından itibaren kamerayı gökyüzüne çevirmesi ile metafiziğe yönelen yönetmen Ingmar Bergman’ın 3. dönem filmlerinden ilkidir. Savaştan bıkmış bir Orta Çağ şövalyesi, yanında bayraktarı ile Haçlı Seferi’nden dönmektedir. Vebanın kasıp kavurduğu Avrupa’yı gördükçe Tanrı’dan kuşku duymaya ve onun yolundan sapmaya başlayan şövalye, çok geçmeden ölümün eşiğine gelir. Ancak ölüme meydan okuyarak Ölüm’ü satranç oynamaya davet eden şövalye, kaybederse canını vermeye razıdır.


Sinema tarihinin kuşkusuz en önemli yapıtlarından biri 1957 yılında Ingmar Bergman tarafından çekilen Yedinci Mühür (The Seventh Seal) filmidir. 14. yüzyılda yaşayan ve uzun yıllar boyunca hiç bilmediği topraklarda Tanrı adına savaşmış bir şövalyenin hikayesi üzerinden insanın ölüm karşısında hissettiği anlamsızlığı ve ölümün mutlaklığına rağmen sürdürdüğü anlam arayışını irdeler. Tam da bu sebeple yalnızca ortaçağ karanlığını anlatan bir dönem filmi olmanın ötesine geçer ve modern dünyanın keşmekeşi içinde kaybolmuş günümüz insanının varoluş mücadelesine de ışık tutar; evrensel bir hikayeye dönüşür.

Albert Camus’nün Yabancı adlı romanından esinlenen Yazgı, absürt bir şekilde iradeyi reddeden bir karakteri konu ediniyor. Musa, Annesinin ölümünden, haksız suçlamalara kadar her olaya kayıtsız kalır. Musa her şeye fark etmez diyen tavrı ile bir poşet gibi hayatın içinde savrulur. Bu umursamazlığına rağmen hayatı büyük dönüşümler yaşar.

Felsefe ve sanatın iç içeliği tarihin her noktasında olduğu gibi günümüzde de geniş kitleleri etkileyebilecek güce sahip. ***luk, ileri seviyede düşünebilme yetisine sahip olan insanın kendi kendini oluşturma duyarlılığıdır. Bu duyarlılığı oluştururken “ben”le “varoluş”un ayrılmazlığı düşüncesinden yola çıkar. İnsanların eylemleri ile tanımlanması konsepti ile beraber benimsenir ve birey hayatının anlamını yaptığı seçimlerle belirler. Bu varoluşluğu tanımlamak için bireyin ihtiyaç duyduğu sübjektiflik, seçme özgürlüğü ve amaca vurgu yapar.

Varoluşcu felsefeyi dar anlamıyla felsefenin sınırları içinde kalmaktan çıkartarak sanatla buluşturan ise “insanın kendini arayışı” olduğu söylenebilir. Sinema sanatı ile varoluşçuluğu bir yerde buluşturan da aynı arayış, aynı uğraştır. Varoluşun genel kabullerden ve toplumsal geleneklerden kopuş olduğu düşünülürse varoluşçu sinemanın yaşanmışlıkları temel aldığı ve ana akım sinemadan uzak bir yapıda olduğunu söylenebilir. Sinema görsel bir anlatı olmasının yanında çoğu zaman felsefi düşüncelere de zemin oluşturur.

“İkisi de geçtiğimiz yüzyılın sakini idi. Bu lanetli yüzyıla girdiğimizde çoktan unutulmuşlardı. Hayatları boyunca didiklemiş oldukları kaderin bir cilvesi sonucu birlikte çekip gittiklerinde büyük batı gazetelerinin dosyalarında ölüm yazıları çoktandır bekliyordu.” diye yazmıştı Yıldırım Türker, Bergman ve Antonioni’nin birlikte bu dünyayı terkedişlerinin arkasından.

Bu usta kalemin de belirttiği gibi beni de çok düşündürür oldu bu birlikte terk ediş hali. Ölümün sözlük anlamını bir kenara bırakalım, temsil ettikleri şeyler üzerinden de bu ölümlerin anlamını kurcalamak gerekiyordu. Ne de olsa bol bol efekt sosuyla bulanmaktan konunun özüne ulaşmakta zorlandığımız filmlerle dolmuştu uzun zamandır sinema salonları. İşkencenin ve kanın dozajını arttırdırdıkça makbul olan filmlerle yapıyorduk artık sosyolojik değerlendirmelerimizi.

Düşünmeye Bergman’la birlikte devam etmek istedim; Bergman’ın Yedinci Mühür’ü ile. Çünkü ölüm ve hayat arasında kalan her şey üzerine en çok kafa yorduran Bergman filmlerinden biri idi Yedinci Mühür.

Soyut kavramları cisimleştirerek onlar üzerine daha derinlemesine düşündürtmek konusunda eşsiz bir üsluba sahip Bergman. Ama Yedinci Mühür’de, Ölüm’e bir beden vererek ölüm kadar başka kavramları da cisimlendiriyor aslında. Filmin ilk başlarında, baştan aşağı büründüğü siyahlarla ve sert yüz ifadesi ile en ürkütücü karakter olarak beliren Ölüm, ilerleyen dakikalarda bu ünvanını yaşamın ta kendisine bırakıyor.

İnsanlar, soyut cehennem olgusunun korkuları ile yanıp tutuşurken aslında en somut cehennemi yaşarken yaratıyorlar. Soyut cehennem olgusundan ölesiye korkan insanoğlu, her şeye rağmen sürekli savaşmaktan, insan öldürmekten, can yakmaktan geri durmuyor. Yaşamanın birebir kendisi bir cehennem olmuşken, kendilerini sadece soyut bir kavramdan ibaret olan cehenneme götürecek olmasından dolayı delicesine ölümden korkuyorlar. İnsanlığın baş aktörü olduğu bu yaşam cehenneminin verdiği ızdıraptandır ki filmin sonunda Ölüm, artık kaçınılan değil, arzu edilen bir varlık haline dönüşüyor.

Kendine bir zaman ve mekan seçmiş olsa da, Yedinci Mühür anlamını hiçbir zaman kaybetmeyecek bir film. Sadece hayat ve ölüm üzerine yaptığı sorgulamalardan dolayı değil, Bergman’ın din ve inanç konularındaki meselesini en başarılı şekilde ortaya koyan filmlerinden biri olması nedeni ile de.

Hayata tutunabilmek ve hiçlikte kaybolmamak için inanmayı seçen insanoğlunun başına en büyük dert, yine bu inanma ihtiyacı yüzünden açılıyor. Dinin, kitleleri manipule etmedeki gücü, dünya üzerinde din adamları ve siyasetçiler tarafından çoğu zaman kötü niyetle kullanıldığındandır ki, din işlenen onlarca suçun kamufle aracı olmakta. Nitekim, vebanın bunca yayılmasının nedenlerini hayatın içinde, yapılan ya da yapılmayanlarda aramak yerine, buna dini bazı anlamlar yüklemeyi seçen insanların, belki vebadan bile daha büyük bir dehşet yarattığını çok net ortaya koyuyor film.

Edebiyata tutkun bir yönetmendi Ingmar Bergman. Bu tutkunluğunun sinemasına yansıdığını da söylemek mümkün. Üzerinde durup düşünmeden sayfa atlayamayacağınız edebiyat eserleri gibi sahnelerinin anlamları üzerine çokça düşünülmeyi hak eden bir yönetmendi. Bu nedenle, Yedinci Mühür başta olmak üzere filmlerinin defalarca izlenmesi, her defasında daha çok ve daha farklı şeyleri düşündürtmektedir.


Kaynakça: https://www.beyazperde.com/filmler/film

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.