Şiir Duyarlılığın Ürünüdür | Yelda Karataş
Estetik bir bütün olarak şiire ve diğer sanat dallarına yaklaşırken, duygu düşünce birlikteliği kötü bir alışkanlıkla; duygu ve düşünce çatışması olarak algılanıyor. Ve hatta sanki şiir akıl dışı bir sanatmış gibi sunuluyor. Ne alakası var. Duygu ve düşünceler bir bütündür insanda… ikisi birbirinden bıçak gibi ayrılamaz ayrıca.
Şiir duygusallığın değil duyarlılığın ürünüdür. Duygusallıktan duyarlılığa geçebilmek ise akıl gerektirir. Şair aklını kullanır şiir yazarken, aklın süzgecinden geçmiş duyarlılığının ürünüdür yazdıkları…
Örneğin YORT SAVUL durup dururken çıkmaz…Kayayı Delen İncir kitabı da (şiirin adı değildir, kitabın adıdır)… Afrika hariç değil, dizesi tesadüfen ve çoook duygusal nedenlerle Üvercinka’da yer almaz.Şiir sadece akılla kavranabilir bir dil değildir. Aslında dilin bizzat kendisi de öyledir. Masa en az üç ayaklı bir nesne değildir sadece şairin hayatında ki ‘ masada masaymış ha’ der.
Masa, üstüne koyduğumuz şeylerle, etrafındakilerle ve malzemesiyle ve çağıyla da anlam kazanır bu bakış bu hissediş, duyarlılığın ürünüdür… Toplum bireyi olan şair, Mars için bile şiir yazdığında dünyalıdır…Gerçeğin ya da gerçekliğin bir yanını alıp abartma oyunu, özellikle doğulu oryantalist zihniyetlerin pek sevdiği bir bulamaç yapma geleneğidir.
Soğukkanlı olup, birbirimizin üstüne çıkmaya çalışmak, ego traşları ile ben ne çok bilirim sergileri açmak yerine, birbirimizin zihnini samimiyetle açan sözler yazalım, birikimlerimizi birbirimizi aydınlatmak için kullanalım; insan etiği, insani ilişki bunu gerektirir.Sevgili Bedrettin Cömert’in (1978’de otomobilinde kafasından vurularak katledildi, bu ülkenin nadir yetişen aydınlarındandı)
sözleri ile bitirmek isterim… Dikkatle okunması dileğimle.‘ Estetik bilimi, gerçeklikten kopuk garipliklerle uğraşmaz. Estetik,
şimdiye dek üretilmiş tüm sanat yapıtlarının ortak ve benzer yönleri irdeleyerek belirli ortak özellikler ortaya koymaya çalışır, bu yolla gelecek deneylerimiz için bize bilinçlenme ve tat alma olanakları sağlar. Sanat tarihçiliğinin eylemini boşa harcamasını önlemek için ona süzülmüş yöntem deneyleri, billurlaşmış kuram birikimleri sunar.’Yelda Karataş