Haftanın Filmi | Das experiment | Deney
Alman yapımı Das Experiment Black Box adlı kitaptan esinlenmiştir. Bir deneyin bu kadar net sonuçlar vereceğini kimse bilemezdi. İzlerken bir sonra ki sahneye merak uyandıran film, önerilir.
“Das
experiment” filmi Almanların en güzel filmlerinden buna rağmen tipik gıcık alman filmlerinin izleri de görülüyor. İşin içinde alman, Fransız varsa konu ne kadar da güzel olsa maalesef filmler sıkıcı olabiliyor. Yüksek maliyetli filmleri bile bağımsız film tadında çekiyorlar. Sonunun iyi bağlanamaması dışında filmimiz çok güzel ama gereksiz detaylar bazen sıkabiliyor. Tüm bunlara rağmen Hollywood versiyonundan çok daha güzel bir filmdir.
Filmin ana konusu yapay hapishane ortamında gerçekleştirilen sosyal psikolojik deneydir. Bu ana konu senaristlerin bulduğu bir şey değil. Film 1971 yılında profesör Philip Zimbardo tarafından Stanford üniversitesinde gerçekleştirilmiş deneyi konu alıyor. 1971 yılında yapılan Stanford Hapishane Deneyinde, herhangi bir sadist eğilime ya da psikolojik rahatsızlığa sahip olmayan sıradan insanların, hapishane gibi katı kuralların ve disiplinin hakim olduğu bir ortama girmeleri durumunda birbirleri ile ne türden ilişkiler geliştirecekleri irdelenmiştir. Ayrıca deneydeki mahkumlar, öğrenciler arasından ücret karşılığında seçilmiştir. Öğrencilerin gerçekten hapishanede olduklarını hissetmeleri için tüm ayrıntılar düşünülmüştür. Aşağıda Stanford Hapishane Deneyinden çekilmiş bazı resimler mevcut; Öğrencilerin deneyin ilk günlerinde gerçek mahkum gibi karakola felan götürülmeleri ve evlerinden kelepçelerle çıkartılmaları işin ciddiyetini göstermektedir. İlk başlarda öğrenciler bile bu durumun oyundan öteye geçebileceğini düşünmemişlerdi. Bu seçilen 24 öğrencinin hepsi mahkum değildi. Deneklerin yarısı da gardiyan olacaktı. Gardiyan olanlar haliyle daha rahat pozisyonda idiler ve otoriteyi mahkum olan öğrencilere hissettirmeleri gerekmekteydi. Zimbardo, gardiyan olan öğrencileri fiziksel baskı yapmamaları konusunda tembihliyordu ancak psikolojik baskının da ucunu açık bırakıyordu. Deneyi baştan sona kendisi yönetecekti. Profesör zimbardo’nun bu deneyi yapmasında ve ayrıntıları çok güzel hazırlayabilmesinde kendisinin 17 yıl hapiste yatmış olması da etkendir.
Zimbardo’nun deney ortamını gözlemlemesi ve istediği gibi müdahale edebilmesi de başka bi deneye göndermedir: Panoptikon denilen hapishane sisteminin mantığına benzemektedir. Panoptikon ile ilgili filmlere/konulara daha sonra değineceğiz.
Deney başladığında öğrencilerde evcilik oyunu havası varken zamanla işler değişir ve bu durum belirgin bir şekilde gözükmeye başlar. Gardiyan öğrenciler fiziksel olarak müdahale edemiyorlardı ama giydikleri üniformalar onlara bir şeyler yaptırtmak istiyordu. Bunun sonucunda küfürleşmeler ve mahkumları sinirlendirecek hareketler başladı. Mahkum olan öğrenciler bu duruma daha fazla dayanamadılar (ciddi rahatsızlananlar oldu) ve sonunda isyan başlattılar. İsyanı bastırmak için gardiyanlar da önlemler aldılar. Gardiyanlar mesai saatleri bittiğinde evlerine gidebiliyorlardı. İsyanın ardından onlar da mesai saatlerini artırıp daha sert önlemler almaya başladılar.
Gardiyanların aldığı sert kararlar genelde temizlik ile ilgiliydi. Tuvalet ihtiyaçlarını düzgün bir şekilde yapamayan mahkumlar hapishane ortamının da etkisiyle iyice çıldırdılar hatta mahkumlardan bir tanesi ciddi şekilde psikolojik bunalıma girdi ve deneyden çıkartıldı.
Hapishane simülasyonu o kadar gerçekçiydi ki olaylara gerçek polislerin bile müdahale etmesi söz konusu oldu. Deneyin 6. gününde ise artık profesör, öğrencileri ve deneyi kontrol edemez hale geldiğinden deney sonlandırıldı.
İzleyeceğiniz bu alman filminde de, aynı deney bu sefer öğrencilere değil de toplumun çeşitli kesimlerinden seçilen deneklere yapılmıştır. Film, gerçek deneye çok benziyor ama birebir aynısı değil. İki durumda da deneyin başarısı aslında deneyin sağlıklı bir şekilde bitmemesi idi yani beklenti, insanların sapıtmalarını gözlemlemekti. Filmde de farklı bir şekilde deney sonuçlanıyor daha doğrusu bitirilemiyor.
Şartlandırma ile ilgili pek çok deney yapılmıştır. Milgram deneyi de bunlardan biridir. Ayrıca 1963 yapımı aynı isimli romandan sinemaya çevrilen “lord of the flies”da da benzer bir konu vardı; gemilerinin kazaya uğraması sonucu hepsi çocuk olan onlarca kişi adada mahsur kalır ve adadaki çocuklar arasında hiyerarşi ve şiddetli entrikalar cereyan eder lakin kitabı filminden daha güzeldir, ben filmini zar zor bitirmiştim çok sikiciydi, özür diliyorum sıkıcıydı.
Şartlandırma demişken illaki otorite vb. konuların olması gerekmez, işin içinde insan davranışı olduktan sonra her hangi bir konuda veya zevkte şartlandırma yapılabilir. Örneğin biz insanlar kendimizi altının değerli olduğuna küçüklükten şartlandırmışız yani evde kimyasal deney yapıp altının değerli olduğunu bulmadık. Herkes babasından anasından öğrendi. Peki biz bir deney ortamında yeni doğmuş çocukları alsak ve eğitmeye başlasak, desek ki mermer çok değerli, ondan sonra bu deney ortamında büyütülen çocukları Türkiye’ye bıraksak ne olur?
Şartlandırma ile ilgili bir deneyle yazımızı noktalayalım; bir gün dört adet maymunu bir kafese yerleştirmişler. Zamanla bu maymunlar acıkmış ve huysuzlanmaya başlamışlar. Biraz zaman sonra da kafeslerine muz bırakılmış fakat tam maymunlar muzları alacaklarken deneyin yöneticileri maymunları tazyikli su ile feci şekilde dövmüşler. Maymunlar da pes etmek zorunda kalmışlar. Neyse biraz zaman sonra maymunlar cesaretlerini toplayıp tekrar muzlara gitmişler ve yine dayak yemişler. Artık bizim maymunlar baktık paso dayak yiyoruz muzlara gitmeyelim deyip bi köşeye çekilmişler.
Kısa bir aradan sonra bu maymunlardan birini alıp yerine yeni bir maymun koymuşlar. Bu yeni gelen maymun olaydan bihaber olduğundan muzlara doğru yönelmiş. Tam muzlara yaklaşmışken önceden dayak yemiş olan üç maymun tekrar dayak yememek için bu yeni maymunu bi güzel dövmüşler. Bu yeni gelen maymun da hiç bir şey anlamıyor tabii, dayağını yeyip köşesine çekilmiş. Neyse kısa bir süre sonra eski maymunlardan birini daha çıkartıp yerine yeni bir maymun koymuşlar. Bu yeni maymun da doğal olarak muza yönelmiş ve diğer maymunlar onu da bi güzel dövmüşler. İlk maymunlar tazyikli suyla tekrar dövülmemek için yeni gelene saldırırken değişiklik sonunda içeri alınan ilk maymun sebebini bilmeden sonradan içeri alınan maymuna saldırmaya başlamış. Belli aralarla maymun değişikliği yapılmaya devam edilmiş. Ta ki içeride hiç ıslanan maymun kalmayana kadar. Artık içerdeki dört maymun da ıslanma mevzundan habersizdir. Bundan sonraki değişikliklerde de maymunlar yeni gelen maymunları sebebini bilmeden dövmeye devam etmişler.
Buna benzer olayların pek çoğunu yaşıyoruz, duyuyoruz. Sizlerin de bildiği pek çok farklı efsane vardır ama ana konu ortak: “bir şeye şartlandırılıyoruz veya şartlanıyoruz, sonucunda da anlamsız ritüeller meydana getiriyoruz.” Her şey psikolojinin ve insan/canlı davranışlarının gizeminden mütevellit.
—–