Günün Kitabı | Yukarıdakiler | İsmet Kuzum | Mustafa Söylemez
YUKARDAKİLER-İsmet Kuzum Sokak Yayın Grubu-Ağustos/2021. Güzel bir kapak. Oldukça düzenli, titiz bir Türkçeyle, akıcı bir dille yazılmış kitap kolay eleştirilmenin sınırlarını aşmıştır. Her kesimden okuyucuya söyleyecek sözü olan taze sıcak bir yapıt. Gizemli dört bölümden oluşmakta usta okuyucuların bile güçlükçe çözeceği ‘’tecahülü arifane sanatıyla’’ zenginleştirilmiş metaforlar yapıtı akıcı hale getiriyor.
Zorlanmadan derin düşünmeye okuyucuyu yönlendirirken kitap aralara serpilmiş fıkralarla çoğu kez güldürüp rahatlatıyor. Müzikte kimi eserler çalınırken farklı meyvelerin tadı ve kokusu duyumsanırmış, ‘’YUKARDAKİLER’’ okunduğunda da tüm ülke ve acılarımız, yok edilmiş neşelerimiz bir büyük tablo oluşturuyor. Kimi kez Bir konçerto planını derin gözlemimizde yakalayabiliyoruz. Giriş andante oldukça alışılmış yormayan göndermelerle okuyucu kitap kendisine bağlarken İbni Haldun’un Mukaddime adlı önsözünün tadını yakalıyoruz. İlerleyen bölümlerde yönetenlere ve yönetilenlere eleştiriler değişmeceli kısa öykülerle anlatılırken babası Kronos’u iğdiş eden, iğfal ettiği bir ölümlüden doğan oğlu ile dağlarda savaşların çobanlığını yapan Tanrı Zeus’un eleştirildiğini görüyoruz. ‘’Fahriye Abla’’ şiiri ile özgür Anadolu kadınına çağdaş bir bakışın ışıklarını yasılıyoruz.
‘’Önce upuzun, sonra kesik saçların vardı
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı,
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin.
Altın dolu bileklerin
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin.
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla
Ne çapkın komşumuzdur sen Fahriye abla!’’ A. Muhip Dranas
Gerçek anlamda Anadolu Tanrısı Kibele, Anadolu Kadın Amazonlarının verdiği dişil kavga ve savaşlar ve ona karşı verilen İlyada Savaşı ‘’Yukardakiler’’in temel felsefesinde virüslü bir kargı ile kaburga kemiğinden parçalanıyor. Gündeme gelen bu pusula bizi İlyada savaşının çürümüşlüğünden Kibele ve onu bereketi ile yeni Fahriye Ablaların doğmak üzere olduğu öngörüsü sunuyor. Karısı Zeus’a Troyalıların yenilmesi için yardıma gittiğinde santajcı Zeus çok büyük bir kadına açlık duygusu ile ‘’Karıcığım sana yardım edeyim ama uzun zamandır birlikte olamıyoruz, haydi birlikte olalım.’’ Zavallı karısı ölümsüz kadın Tanrıça Hera kadınsı bir kaçamak yapmak isterse de ‘’Kocacığım şimdi burası yeri mi bizi burada yeryüzünden ölümlüler sevişirken görür, ayıp değil mi’’ diyerek kurtulmak ister. Zeus ‘’ben gökyüzüne gümüşten bir örtü gererim kimse bizi göremez’’ der. Hera çaresiz bu tecavüze razı olur. Troyalıların savaşı yitirmesi için namusunu feda eder. Savaş yittiğinde Hera’nın bir ölümlüden olan oğlu Achlilleos savaşı kazanır. Apollon, Amazonlar, Hector savaşı yitirirler.
İsmet Kuzum fıkrasında ise; kadın kocasına’’Ben boşanıyorum.’’ Der. ‘’O halde villalardan, gemilerden ve arabalardan vazgeçeceksin, değil mi?’’diye koca karısına sorar. Kadın statüsünü yitirmek yerine kocasının metresini sahiplenmek tutumuna girer ve susar. İçeri bir arkadaşları metresi ile girince, ‘’kadın bunlar da kim?’’ diye sorar. Pişkin kocası ‘’yanındaki onun metresi!’’ diye yanıt verir. Kocasının metresini içselleştiren burjuva kadın;
‘’Bizim ki de ondan güzelmiş!’’ diyerek kocasının metresini kendileştirir. Üstelik bununla öğünür. Ruslar Dostoyevski’yi sözde ölümünden otuz yıl sonra anlamışlardır. Bizim İsmet Kuzum’u kaç yılda anlayacağımızı ancak Ceyhanlı yazar Alişan Karahan bilir. Kolay okunmasına karşılık verdiği iletiler ve göndermeler oldukça derindir. İlk bölüm yani allegro bölümü olan ilk bölüm yavaş olmasına rağmen okunurken ve okunduktan sonra Burnaz kıyılarında yüzmekte olduğunuz algısını vermektedir. (Kleopatra Kıyıları- Bizce Kleopatra gerçek bir Çukurovalıdır. Avrupalı tarihçilerin, hatta arkeologlarının çarptırılmış düşündürme değer yargılarıyla ele alınmamalıdır. Bu konuda bilim henüz çok geridedir) Kitap akıcı düşündürücü etkisiyle beyinde yıkanmışlık, temizlenmişlik etkisini vermekte, içsel yorgunluğu silip süpürmektedir.
Günümüzün acı panoraması ise şöyle resmedilir.
Sf. 124 ’’Dış borçlar ulusal kaynaklarla değil, yeni borçlanmalarla bile ödenemeyecek boyutlara ulaşmış durumdayken, devlet harcamalarında israf, ifrat derecesine varmış, ‘Lale Devri’ni mumla aratacak ölçüde lüks, israf, görgüsüzlük, görgüsüzlük ve şaşaa ayyuka çıkmış, yerli ve milli maskesi altında düzenlenen davetlerde, milletin gözünün içine baka baka yenilenler içilenler ‘’Artık pes!’’dedirtmiştir.’’ -Ejdersuyu/ Zencefilli Somonlu şuşi.
Canlı fıkralar, neşeli ve hızlı şiirler, oynak yönetici ve eleştirmenlerle ilk bölüm sıkmadan sürer. Andante diyeceğimiz kitabın ortalarında yazar yarı yarıya yavaşlamıştır. Adaigo dediğimiz oldukça yavaş bölümde ise yazar ilk öğretmenliğe başladığında koca köyde kimseyi bulamaz. Saygı ve korkuyla kendisini karşılayan kadın; ‘’Dilki dediğim bizim mıkdar, boyu devrilesi ara ki bulasın! Ayda bir döner gelir, nereye giderse gayrı?’’ İşte Anadolu kadını, işte edebiyat ve sanat, sonuçta bu olmalıdır. İŞTE ANADOLU TANRIÇASI KİBELE!
Yazar kendi anılarını anlatırken ilk görev yerine neredeyse çıplak olarak gider, yanına hiçbir giyecek, yiyecek v.s almamıştır. Evlerin durumunu çok canlı anlatır. Sessiz köyde biricik insan bulması bile oldukça güç olmuştur. Muhtarla birlikte okulu bulduğunda okul çobanlara yazlık olarak kiraya verilmiştir. Burada yazarın ‘’gizemli söyleyemedikleri’’ okurun kafasını sarıp sarmalar. O gün öğretmen nerede, nasıl kalmıştır, ne yiyip, ne içmiştir. İyi okurun yüreğini acıtır, bu sorular. Bizce soruları da Dç. Dr. Fransızca öğretmenimiz Şahali Aydoğdu’ya sormak gerekir.
İsmet Kuzum sf.205 Fransızca öğretmeni Doç.Dr. Şahali Aydoğdu’nun kitabı ‘’Dünden Bugüne Yaşamöyküsel Bir Deneme’’ kitabını imrenerek okur ve oldukça gerçekçi yorum yapar. ‘’Tümüyle hayranlık uyandıran gözlem, bilgi, azim, direnç ve özgüvenle, emin adımlarla ve de kişiliğinden ödün vermeksizin, dişiyle, tırnağıyla kazıyarak elde edilmiş bir başarı öyküsü.’’ Diyerek benim de önceden dört sahife yorum yazmış olduğum bu kitabı tanıtır ve değerlendirir. Bu gerçekçi yazar dayanışması onur vericidir. Alişan Karahan, İsmet Kuzum, Şahali Aydogdu yazdıkları öykülerle Ceyhan’ı tarihi ve turistik değer olarak marka bir kent haline getirmekle kalmamış, gelecekle ilgili çok az kişinin algılayabileceği öngörüler üretmişlerdir. Kendileri çok daha iyi ürünler vermeye yeteneklidirler, buna hazırdırlar.
Kitap deyince yalnızca okunup bir kenera konulan bir oldu düşünülmemelidir. Mide gibi beyin de beslenir, ilaçlar alır üstelik dışkılama da yapar. Beyin de midenin bir biçimidir. İlişkileri pay ve paydaya benzer. Oranlar aradaki çizginin biçim değiştirmesine yol açtığı zaman midede ve beyinde endikasyonlar oluşur.