Dolar 34,4807
Euro 36,4050
Altın 2.957,53
BİST 9.362,03
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Hafif Yağmurlu

Bektaş`ın hayata hazırlık kursları

26.11.2021
471
A+
A-
Bektaş`ın hayata hazırlık kursları

Ninemin altını değiştirdim bu sabah. Şarkılar söylüyorum ve gülümsüyorum ninemin altını değiştirirken. “Bektaş, ölmem için dua et” diyor bana ninem. Ben dua etmiyorum hiç; seviyorum ben ninemi. “Altını değiştirirken ninenin, miden bulanmıyor mu?” diye soruyor arkadaşlarım.

“Yüreğim ısınıyor” diyorum, “ninem iyi ki var…”

Ninemle beraber yaşıyorum. Tokat`tan İstanbul`a göçmüşüz ben daha bebeyken. Annem demiş, “korunuyordum o kadar, nereden çıktı bu bebe?” Babam demiş, “kendimi babalığa hazır hissetmiyorum.” Boşanmışlar sonrasında. Annem bir yana gitmiş, babam bir yana. Ninem demiş dedeme, “Bektaş`a biz bakarız, torunumuz değil o, çocuğumuz bizim.” “Bakarız “ demiş dedem, “bakarız duruma göre…”

Ninem sahip çıktı bana yalnızca. Harçlığımı veren, karnımı doyuran, beni yıkayan ve bağrına basandı. Dedem belki içinden severdi beni, “Dede beni seviyor musun ?” diye sordum bir gün. “Yüküm ağır Bektaş” dedi. Yine sordum. “Dede, beni seviyor musun?” “Sevmek” dedi, “dile geldiği gibi değil Bektaş…” “Beni sevmek” dedim, “çok mu zor?” “Harçlığını ninen değil, ben veriyorum aslında” dedi, “karnını da ben doyuruyorum, ama sevmek çok başka bir şey” dedi. Dedemin gözleri ilk kez nemlendi. “Seni seven ben değilim, ninen” dedi…

On bir yaşındayım şimdi. Annem kopmadı benden. Bir telefon kadar yakın bana! Ayda bir, bazen de iki kez telefonda görüşüyoruz annemle. Kendini benim yerime koyuyormuş bazen. Üzülüyormuş. Elinden başka bir şey gelmiyormuş. Başka bir adamla evli annem, üç çocuklu ve çok mutlu. Beni doğuran kadının mutlu olması beni de mutlu eder. Rüyalarıma girdiği oluyor. Rüyalarıma girdiğinde sitem etmiyorum anneme. Birbirimize sımsıkı sarılıp ağlıyoruz. Anlıyorum ki, annemle rüyalarımda çok iyi anlaşıyoruz…

Babam senede bir kez görüyor beni. Yemek yiyoruz beraber, biraz dolaşıyoruz sonrasında. “Ne ihtiyacın varsa söyle” diyor; “sevilmek” diyemiyorum…

İlkokula yazılmadan öğrendim okuma yazmayı. Alıştırma kitaplarından öğrendim mahalledeki benden birkaç yaş büyük bir çocuğun. Kendi kendime öğrendim okula yazılmayı, derslerime kendim çalışmayı, mutfak tüpünü kullanmayı, kendi yaralarımı sarmayı. Okula yazıldığım ilk gün, her arkadaşım biriyle gelmişti, bense ilk kez kendimi bu kadar yalnız hissetmiştim…

Üçüncü sınıfta ayrıldım okuldan. Yaşar Kemal, Aziz Nesin ve Cengiz Aytmatoz ,kitaplarını okuyordum okuldan ayrıldığımda. Kitaplardan bir okul kurdum kendime. Bu okulun kurucusu ve öğrencisiydim. Dostoyevski okudum, Sait Faik, Didem Madak, Nilgün Marmara ve nicesi. Okuma yazmamı pekiştirmek için yazılmıştım ilkokula. Bunu başardım sanırım. Okuyabilen, yazabilen, atık kağıtlar ve plastikler toplamaya hazır hale gelen bir can`dım artık ben…

Üçüncü sınıfa geçtiğim yaz, dedem beni bir elektrik tamircisinin yanına verdi. Ninem dedi, “bu yaştaki çocuğa günahtır.” Dedem dedi, “florasan değiştirmeyi öğrenir.” Ayaklarım geri geri gitti her sabah. Usta dedi bir gün, “gel Bektaş, tut şu kablonun ucundan…” Hiç görmediğim anneme seslendim, kalbim küt küt atarak…”Anne “ dedim, “yetiş bana.” “Bir şey gelmiyor elimden Bektaş” dedi annem, “canın yanmasın yavrum…” “Anne” dedim, “canım çok yanıyor benim.” “Kalbim seninle Bektaş” dedi, “canın hep yanacak ama gerisini deden halleder…” Dedeme dedim, “yapamayacağım ben. “ Ninem kucakladı beni, “kıyamam sana yavrum” dedi. Elektrik faturasını gösterdi dedem. “Elektrikçide çalışmayacaksan elektrik faturasını öde, sana üç gün süre” dedi.

Ninem, “anla dedeni” dedi, “seni hayata hazırlıyor Bektaş.” Okuldan ayrılıp kursa yazılmıştım, hayata hazırlık kurslarına. Pencereye çıkardı beni ninem. “Çocuklar çöplerden hep bir şeyler topluyorlar Bektaş, sen de topla” dedi. Baktım ninemin yüzüne öylece, bana bir sarılışı vardı ki… En son ağlamam kesintisiz üç saat kadardı. Bir daha ağlamam sanırım ömrüm boyunca…

Ben yaşlarda bir çöp toplayıcı çocuğa yanaştım ertesi sabah. “ben de bu işi yapmak istiyorum” dedim. Bağırdı bana, itti sonrasında ve annemi becermekle tehdit etti beni. “Annemi hiç görmedim” dedim. “Senin anneni de hiç görmedim, ama ellerinden öperim…” Nasıl mahçup oldu bir bilseniz…“Sen de bizdensin lan!” dedi. Arkadaş olduk hemen. Yakup`muş adı. Siirtliymiş. Tokatlı bir arkadaşı varmış, ben gibi iyi biriymiş o da! Bana ilk kez iyi biri olduğumu söyleyen bir can çıkmıştı karşıma, sevinmiştim ben…

“Yine kimi taktın peşine” diye karşıladı beni Yakup`un götürdüğü Reis. “Yok abi” dedi Yakup, “o da çekmiş biz gibi, ihtiyacı var işe.” “Çekmiş” demesi yüz hatlarını yumuşatmıştı Reisin. Yine de sordu, “ne çektin sen koçum?” Sustum…. Diyemedim bir şey. Üst üste sordu, “anlatsana çektiklerini!” Çığlık çığlığaydım konuşurken. “Ana baba bilmem ben tamam mı! Ben hiçbir şey bilmem aslında! Bir elektrikçiye verdi beni dedem, beceremedim bir kablonun ucundan tutmayı! Niye biliyor musun, çarpılırım diye, on bir yaşında geberir giderim diye! Ben yaşamak istiyorum. Bir bok olacağından değil, anladım, hayatım güzel olmayacak benim. Belki bir kitap fazla okurum diye. Ninem var, daha da yaşlandığında ona bakarım diye…” “Hepimiz geçtik feleğin çemberinden” dedi Reis, “artistik yapıyorsun.” “Sen sor, ben söyleyeyim” dedim. “ “Falçata kullanmayı biliyor musun? “ dedi. “Biliyorum” dedim, “annemden kalan tek hatıra bir tarak ve o tarak falçata gibi geliyor bana!Bir kez olsun tarayamadım saçımı o tarakla!””Dövüşebilir misin bir adamla?” dedi. “Geç karşıma” dedim, “ “sen beni döversin ama bir gün bir de bakmışın ki meftasın!” ”Ceketini ilikledi adam. “saygılar koçum” dedi, “adın neydi” diye sordu. “Bektaş” dedim. “Saygılar Bektaş Kardeşim” dedi, “aramıza hoş geldin ciğerim…”

Beş arkadaşla aynı bölgede atık kağıtlar ve plastikler topluyoruz. İlk gün Yakup dışındakiler, annemi becermekle tehdit etti beni. Yakup sırasını savmıştı zaten!’“Öyle değil işte” diye müdahale etti Yakup, “Reis bile ceketini ilikledi Bektaş`ın önünde!” İkinci gün arkadaş olduk hepsiyle. Hatta içinden annelerimizin geçtiği ninniler, masallar uyduruyorduk birbirimize. Hepimiz çekmiştik, hepimiz yaralı. Biliyorduk ki yaralı insanların bahtı karalı…

Üçüncü gün yatırdığım elektrik faturasının dekontunu verdim dedeme. “Sen adam olacaksın” dedi dedem ve ekledi, “hayat zor Bektaş, hazırla kendini!” Ninem demedi bir şey, bana içinden sarılıverdi. Bana bir kez sarılıverdiğini bilmem dedemin. Ninem dışında, annem de, babam da sarılmadı bana hiç. Bir elektrik faturasının dekontuna bakıyormuş dedemce takdir edilmek; onun koluna girmek, sigarasını sarmak ve alışverişini yapmak boş işlermiş meğer…

Dedem gözlerini yumuverdi geçen ay. Ninem bırakıverdi kendini dedemden sonra. Benim öyle bir lüksüm yok elbette. Nineme Tolstoy romanları okuyorum geceleri. Gündüzleri çöp kokuyor ellerim, geceleri kitap…

On bir yaşındayım. Bugün çöpleri karıştırırken bir çocuk parkının önünde duruverdim. Kaydırağa ilişti gözlerim ve çocuklara. Ayrılmadım o parkın önünden. Herkes elini eteğini çekene kadar, zifiri karanlık çökene kadar.

Ben ilk kez kaydırağa bindim bir başıma; adam olduğumu, emekçi olduğumu, iyi bir insan olduğumu, çekmiş olduğumu biliyordum zaten.

Ben bugün ilk kez adam olduğum kadar çocuk oldum; not düşülsün özgeçmişime lütfen…

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.