Günün Hikayesi | Dilsiz Şeytan | Seyital Baykal
Lacivert takım elbiseli, orta boylu, kumral tenli genç adam minibüse doğru koştu. Minibüs ha kalktı ha kalkacaktı. Genç adam nefes nefese kalmıştı. Son anda minibüse yetişmişti işte. Minibüs tıklım tıklımdı. Oturanlar kadar ayakta gidenler de vardı.
Minibüs tam hareket etmek üzereydi ki kahverengi kazaklı, uzun boylu, kirli sakallı bir adamın minibüse el kaldırdığını son anda görmüştü minibüsün şoförü. Hiçbir şey umurunda değildi minibüs şoförünün hiçbir şey. Bir yolcu daha minibüse binse ne olacaktı sanki. İnsanlar balık istifi gibi yolculuk yapmaya alışmıştı zaten. Minibüs şoförü : “Baksana hiç kimse ses çıkarmıyor. Hele bir ses çıkaran olsun alimallah hakkından da gelmeyi biliriz.” diye gerdirdi içinden.
Son yolcunun da binmesiyle minibüs daha kalabalık bir hal almıştı. Şoför direksiyon başında adeta bir patron edasıyla talimatlar yağdırıyordu. Biraz daha yanaşalım, ilerleyelim beyler! Bayan sen şuraya otur! Delikanlı sen öne gel! Şoför koltuğunun hemen arkasındaki koltukta altmışlı yaşlarda bir çift oturuyordu. Şapkalı, kare ceketli adam kalabalıktan bunalmış cebinden çıkardığı mendiliyle ha bire alnından akan teri siliyordu.
Şoför: “Bey baba biraz yanşata abi de otursun.”
Yaşlı adam: “Bu koltuk iki kişilik be evladım. Nereye, nasıl yanaşayım?”
Şoför sinirlenmişti adeta burnundan soluyordu. Yağdırdığı talimatlara uymayan biri vardı.
Şoför: “Ne demek yanaşamam, biraz yanaşsan ölür müsün be adam?
Yaşlı adam: ”Burası iki kişilik koltuk, iki kişilik koltuğa üç kişiyi oturtamazsın.”
Şoförün siniri bir kat daha artmıştı. Tıpkı döğüşe hazırlanan bir horoz misali koltukları havada, başı dik, gözleri öfke dolu bir şekilde:” Bir de külhanbeylik yapıyorsun be! Burada bir külhanbeyi varsa o da benim çabuk in minibüsten aşağıya!
Minibüste bir homurdanma başladı; ancak hiç kimse ağzını açıp da şoföre bir şey söyleyemedi. Lacivert ceketli genç adam bir şeyler söylemek istedi ancak sesi beli belirsiz, kısık bir ses tonuydu. Hiç kimse ses çıkartmamıştı. Yaşlı adam tamam be oğul sıkışırız tamam be oğul. Her zaman güçlüklüler mi haklıydı? Gücün egemen olduğu şu dünyada hakkı alan da onlardı satan da onlardı.
Lacivert takım elbiseli genç adam hem kendine hem de ses çıkartmayan kalabalığa kızıyordu. Sonra kendi kendine söylendi: “Sen dilsiz bir şeytansın, sen dilsiz bir şeytansın. Elinden gelse bütün cesareti toplayacak ve minibüsteki insanlara : “ Ey haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmayı kabul edenler! Ey, dilsiz şeytanlar! İyi yolculuklar.” diye haykıracaktı.
Seyital BAYKAL