Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

ACI BİBER REÇELİ İLE KALBE DOKUNMAK | Öznur Eren Kanarya

17.09.2020
17.332
A+
A-
ACI BİBER REÇELİ İLE KALBE DOKUNMAK | Öznur Eren Kanarya

Yazmayı hep çok sevdim ben. Bilgisayar kullanmadığım dönemlerde, çizgili-çizgisiz kağıtlara- hatta sarı defter yapraklarına- sayfalarca mektup yazdım. Bir bölümünü kimselere göndermedim. Yazmayı disiplinle sürdürmedim ama. Aradan yıllar geçti. İş yaşamının insan sıcağından uzak, soğuk yalnızlık günleri içimi acıtmaya başladığında tekrar yazmaya başladım. Ancak bu kez şarkılarla birlikte hatırladım geçmişi, eski güzel günleri, göklere yıldız olmuş güzel insanlarımı, gerçekte yaşamakla birlikte benim için çoktan ölmüş olanları, yürekte, bellekte izi kalanları, renkleri, sesleri, kokuları, anları…Hepsini saklandıkları yerlerden çıkarıp önce kendi kendime, sonra sanal âlemdeki sayfa arkadaşlarıma, eski şarkıların eşliğinde anlatmaya başladım. Belki biraz geçmişe, çokça içime kaçtım. Günlük yaşamın sıradanlığından, duyarsız yapılardan uzak kalmak, belki de daha az incinmek için kendimce bulduğum bir tür mutluluk oyunuydu yazmak o dönemde… Çoğu “Sahibine ulaşmayacak “, yaklaşık yüz otuz mektup… Dostlarım, “Toparla artık mektuplarını, bir kitap olsun hepsi” dediler ama ben bir türlü bir araya getiremedim onları. Biraz zamansızlıktan, çokça kendi kendime anlattıklarımı nasıl kitaba dönüştüreceğime karar veremediğim için….

  Birkaç ay önce, değerli sayfa arkadaşım Barış Erdoğan okudu mektuplarımın bir bölümünü.

“Haydi” dedi kilometrelerce öteden… O olmasa, bir kitabım olmazdı belki hâlâ. Sonra, Mühür Yayınları’nın yayın danışmanı değerli Mustafa Fırat’a ulaştı mektuplarım. O da sevdi ve destekledi yazdıklarımı. “Destek ve güven, ikisi de çok önemliydi kitap yazma serüvenimde…Mektuplarımın üçte biri yer aldı bu kitapta.

 Kitabın basılma aşamasında, bir adı yoktu hâlâ. Kadim dostlarımdan Pervin Alptekin “Sen hiç acı biber reçeli yedin mi? “dedi. “Yok “dedim. “Önce tatlıdır alınan baskın tat ama sonra geriden acı ulaşır. O da tatlı bir acıdır. İşte senin yazdıklarından bana oluşan duygu bu …” dedi. Kitabımın adını bulmuş oldum böylece…

Bir hafta önce yayınlandı “Acı Biber Reçeli…” Okuyanlar, yorumlarını iletiyorlar bana. Kimi sesle, kimi yazarak…

Bir dost,” Mektuplarınızı şarkılar eşliğinde okuyorum” diye yazdı.

Bir başka eski dost,” Pandemi günleri sonrasında mektuplarının şarkılarını ben seslendireyim, sen kitabını imzala dileyenler için” diyerek sevindirdi.

Eski dostlarımdan biri; “Seveceğimi biliyordum, sen ne yazarsan okurum ben” dedi.

Güzel insanlarımın, uzak diyardaki güzel insanlarından biri, iki adet acı biber reçelini bir köy kitaplığına bağışlayarak beni çok duygulandırdı. Sevindim, hem de pek çok…

Farklı yaş dilimlerindeki, birini tanımadığım iki okurumdan aynı gün aynı yorumu aldım:

 “Yazdıklarınız kalbime dokundu…”  

Durdum ve düşündüm: Kitabı okuyup bitirdiklerinde bu cümleyi kurabilenler çoğalırsa, ben de yazdığım mektupların gerçek sahiplerine ulaştığını anlayacağım. Daha ne isterim ki?

Bir çok kitabı,” Geçmişimde ve bugünümde de var olduğun için… “Kıymetlilerimden olduğunu biliyorsun…”  “İnsan varlığımın en değerli parçalarından birisin…” “ İyi ki …” diye imzaladım. Yüreğimde ne kadar çok sevgili insanın yaşadığını bir kez daha sevinerek anladım. İçimden herkesi kucakladım. Sanırım yüreğimdeki tüm sevgileri temize çektim. Işıl ışıl parladılar, içimi ısıttılar hep birlikte…

Ben bulunduğum köşede, bana ulaşan sesli -sessiz sevgi cümlelerini dinliyorum şimdi. Sanırım ağlayacağım gece bitmeden…İnsanın yüreği ağırlaşır bazen, ağlamak hafifletir insanı . Ağlayacağım ve şükredeceğim sevgilerin varlığına…

Şairin dizelerini birazcık değiştirerek söyleyeyim içimden geçeni:

“Şöyle bir ağlasak dostlarım,

  Şöyle boşana boşana…”  

Öznur Eren Kanarya

ETİKETLER:
Öznur Eren Kanarya
Öznur Eren Kanarya
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.