Patitizz, Sooğaaan!!! | Öznur Eren Kanarya
Balkondayım. Bir bağırtı
geliyor sokaktan : “Patiitizz, soğaannn!!”
Beyaz, özel bir binek aracı, üzerine iki hoperlör bantlanmış… Direksiyondaki
sürücünün siyah maskesi aksesuar kabilinden çenesinin altında… Avaz avaz
çığırıyor… Hızını alamayıp ekliyor :”Patiitizz kurabiyee!!!” Benim bildiğim,
karpuzu kurabiye diye bağırarak satarlar. Hoş, ona da hep şaşırırım ya ben,
neyse… Ha karpuz ha patates,ikisinin de ilgisi yok kurabiyeyle sonuçta…
Araba, yolun ortasında durmuşken ve sürücü de avaz avaz bağırırken, tam arkasında Üsküdar Zabıta Amirliğinin aracı bitiverdi. Ne bahtsız bir satıcı!!! Sonra, bizim kurabiyeci önde, zabıta aracı arkada yola çıktılar. Bahtsız satıcının şansına, o birden yan sokağa sapınca takip durdu ve zabıta aracı peşini bıraktı. Bence verilmiş sadakası varmış…
Bu arada, olayın gizli
özneleri patates ve soğanlarla ilgili bir derdimi paylaşayım sizlerle.
Son aylarda aldığınız patates ve soğanlar, şekilleri ve tatları bakımından
sizlere de bir tuhaf gelmiyor mu?
Soğanlar kocaman ve çok sert (Tazesi piyasaya çıktı ve zaten sert. Onların
dışındaki eskilerden bahsediyorum.) Kavrulmak bilmiyor. Bir kilonun içinden
mutlaka bir kaç tanesinin içi çürük çıkıyor.
Patatesler de kocaman,
eğri büğrü ve kuru ortamda tutmamıza ve tüketebileceğimiz kadar almamıza
rağmen, çabucak filizleniyorlar. Tatları yavan, adeta saman gibi. Kabukları da
bir garip üstelik.
Yazılanlara bakılırsa, Suriye ve Mısır’dan ithal ediliyormuş patetesler… Suriye’nin
mayınlı, kimyasallı topraklarının ürünüyse yazık bize, çok yazık…
Soğanlar da ithal olabilir. Şaşırmıyorum sadece çok üzülüyorum. Tarım ülkesiydik biz. İhraç ederdik bunları ve daha bir çoğunu. Şimdi konuştuğumuz ithalat… Çok yazık… En iyisi susayım ben…