Günün Kitabı | Aspidistra Romanı | George Orwell
“Gordon onları cansız bir nefretle süzdü. O anda tüm kitaplardan, en çok da romanlardan nefret etti!”
Kitap Tanıtım Bülteni:
İngiliz romancı George Orwell, Hayvan Çiftliği adlı siyasal masalında, zorbalığa dönüşen Stalin yönetimini yerden yere vurmuş; Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı ünlü yapıtında da insanlığı belleksiz ve muhalefetsiz bir totaliter toplum tehlikesine karşı uyarmıştı. Ama bu iki büyük yapıtından önce, 1930’lar İngiltere’sinde ‘sınıf atlama özlemi’ni benzersiz bir kara mizahla eleştirdiği Aspidistra romanını kaleme almıştı. Aspidistra, sınıf atlama özentisindeki dar gelirlilerin bir statü simgesi olarak gördükleri, evlerinden eksik etmedikleri çiçeksiz bir zambak türüdür. Bir reklâm ajansında metin yazarlığı yapan Gordon Comstock, kapitalizmin yutturmacası olarak gördüğü reklâmcılıktan nefret eder, orta sınıfın boğucu yaşamından kaçarak şairliğe soyunur. Bu uğurda sevgilisinden ayrılmayı bile göze alır; ama romanın sürpriz sonunu yine sevgilisi yaratacaktır.
Yazar: George Orwell
Çevirmen: Şemsa Yeğin
Yayınevi : Can Yayınları
İnce Kapak:
Sayfa Sayısı: 280
Baskı Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 222
Baskı Yılı: 2005
Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Yayınları
Kitap Adı: Aspidistra
Orwell, kendi gördüğü zayıflıklarla beraber yayıncısı tarafından yapmaya zorlandığı değişiklikler nedeniyle bu romanına sıcak bakmaz. Buna rağmen kitap yine de edebi yaşamın etkili ve öldüresiye hicivli bir portresidir. Ziyadesiyle bir Londra romanı ve belki de daha da fazla 1930’lar romanı olan Aspidistra, talihsiz Gordon Comstock’un mücadelelerini anlatır. Comstock’un kapitalizme yönelttiği ithamda, kültüre erişim, zenginlik ve imtiyaz sahipliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görülürken, çağdaş yaşamın reklâmcılık yoluyla kurduğu hakimiyet gündelik yaşamı tamamen kuşatan bir metalaştırmaya işaret eder. Bunlar nafile bir varoluşun, ölmekte olan bir medeniyetin işaretleridir; olması yakın bir afet tehdidi (Orwell’in Coming Up for Air’de (Daralma) daha da geliştireceği bir tema) eylemin üzerinde sallanır. .
İnsanlık olgusunu en yalın ve en yoğun anlatan yaz
Yazarın 1984, Hayvan Çiftliği ve Aspidistra gibi üç önemli ve büyük eserini okumuş biri olarak, Orwell´in önünde saygıyla eğilmemek mümkün değil. Gerçeği olanca çıplaklığıyla anlatıp, insanı sıkmamak ve ümitsizliğe yol açmamak kolay iş değil. Benim büyük yazar tanımım Orwell´la birebir uyuşuyor. Büyük yazar beylik laflar etmez gerçeği en yalın en çıplak ama estetik yanıyla ortaya koyar…
Hayatın gerçek yüzünü görüp hayallerden soyutlanmak isteyenlerin okuması gereken bir kitap. Genel olarak değil, içinde bulunduğum kesim adına konuşmam gerekirse. 20´li yaşlarındaki bir gencin anlamakta oldukça güçlük çekeceği zorlukları barındırıyor bünyesinde.
*****
Asıl adı Eric Arthur Blair olan kitaplarını yazarken kullandığı adıyla George Orwell, Hindistan sömürge yönetiminde görevli bir İngiliz ailenin çocuğu olarak 25 Haziran 1903 yılında Hindistan’da doğdu.
1984 bir Distopya örneği. Kabus gibi kurgulanmış bir gelecek. Devletin kontrolü dışında alınan nefesin dahi kanundışı sayıldığı bir toplum düzeni. Totaliter yönetim tarzının insanların bizzat kendi rızaları ile düşüncelerine ve özel yaşantılarına ambargo uygulaması. Özel yaşamın olmasının mümkün olmadığı daima gözetlenilen, daima kontrol altında tutulan bir yaşam. Kitap boyunca içini sıkacak, geleceğe dair endişe verip korkutacak, zaman zaman da kuvvetli bir direniş ve devrim hareketi için cesaret verecek olan enteresan bir kurgu ile karşı karşıya kalacaksın sayın okuyucu.
Daha öncesinde Cesur Yeni Dünya romanını okumuş biri olarak 1984’ün içinde yer alan dehşet verici ve şaşırtıcı durumlara çok şiddetli duygusal tepkiler verdiğim, şaşkına döndüğüm söylenemez ancak kurgunun yapısı itibariyle günümüze daha yakın bir ihtimal taşıyan 1984’te daha ziyade kaygılandım diyebilirim. Cesur Yeni Dünyaya nazaran kurgusunun yaşanılabilirliği daha fazla ve yazımındaki üslup da daha profesyonelce. Yine de bir tercih yapmam gerekirse Cesur Yeni Dünya’nın ben de yerinin ayrı olduğunu söylemekten çekinmezdim.
Gel gelelim yeniden bir 1984 eserine; düşünce suçu, çift düşün eylemi, dilde mümkün mertebe sözcük sayısının en aza indirilerek sınırlandırılması neticesinde düşünme eyleminin tamamıyla yok edilmesinin amaçlanması… buna mukabil düşünmenim gerçek bir cesaret işi olması, farklı olmanın bir başkaldırı manasına gelmesi. Yönetim dilerse 2 + 2’nin 5 dahi olabileceği gerçeği. Aşkın, duyguların ve de cinsel yaşamın yönetim için birer tehlike oluşturması. Yönetimin kontrolü dışında kalan her eylemin vatandaş için ölümüne risk taşıması. Tüm bu detaylar sizi düşüncelere boğabilir, üzerine saatlerce izah getirmeye çabalamanıza, tartışmanıza neden olabilir.
Bunca karmaşık olay ve durumların içerisinde roman karakterlerinin ruhlarını çok daha fazla okuyabilmek, içerisinde bulundukları psikolojik durumları daha derinden tadabilmek adına özellikle bu tür eser veren yazarların kurgu içindeki sürükleyiciliğe ve akışa mâni olmadan ruh tahlillerine biraz daha ağırlık vermelerini dilerdim. Kitabın sonlarına doğru bir umut bir devrim yapılır diye bekledim açıkçası. Ancak kim bilebilir ki belki de yazar bu devrimi okuyucunun kendisine bırakmıştır. “Düşünmekten korkma! okumayı bırakma! yazmaktan çekinme!” diyerek asıl yükümlülüğü okuyucusuna yüklemiş olabileceğini düşünüyorum. distopya alanında gerçekten kült bir eser daha okumuş olmanın verdiği memnuniyetle alıntılar bölümünü daha da ertelemek istemiyorum.
“Kocaman kanlı bir savaşın ortasında tek bir
bireyin ölümü üstüne fazla lakırdı etmenin faydasız olduğunu biliyorum.
Kalabalık bir caddenin ortasına düşen uçak bombası, bir sürü siyasi zulüm ve
işkenceden çok daha fazla acı doğurur. Bir çarpışmada ölmeye evet; böyle bir
şey normal karşılanır ama hayali bir suçlama nedeni bile olmadan, sırf
işgüzarlık olsun diye kodese atılmak ve yalnız başına ölüme terk edilmek, bu
bambaşka bir mesele.”
Alıntılar:
• Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür.
• Sözcükler her yıl biraz daha azalacak, bilinç alanı her yıl biraz daha daralacak.
• Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar ama baş kaldırmadıkça da bilinçlenemezler.
• Nasılını anlıyorum, nedenini anlamıyorum.
• Şu oynadığımız oyundan kazançlı çıkmamız olanaksız. Kimi yenilgiler kimilerinden daha iyi olabilir o kadar.
• Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan onları yendin demektir.
• Savaşın asıl yaptığı yok etmektir ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder.
• Dünyanın ele geçirilmesi gerektiğine en çok bunun olanaksız olduğunu bilenler inanırlar.
• İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.
• Biz düşmanlarımızı yok etmek için uğraşmayız, onları değiştiririz.
•. Hayatında ilk kez bir şeyi gizli tutmak istiyorsan onu kendinden de gizlemen gerektiğini anlıyordu.