Haftanın Kitabı | Sakıncalı Piyade | Bekir Yıldız
Başucu kitaplarımdan biri Uğur Mumcu’nun ‘’Sakıncalı Piyade’’ kitabıdır. O dönemin suçlularını, polislerini, savcılarını, hakimlerini daha iyi tanımamız için kitaptan alıntılar paylaşacağım.
***
O zamanlar Mumcu cezaevinde, 146’ncı maddeden yargılanıyor. Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek… Yani Anayasayı ihlal etmek… Mumcu kitapta anlatıyor:
” Cezaevinde özellikle köylü sanıkların, yasanın bu
sözlerine hiç dilleri dönmezdi. Bu maddeden tutuklanıp, cezaevine atılanlar,
içeride önüne gelene sorarlardı:
– Anayasayı tangur tungur etmişiz, bastılar sopayı, nedir bunun cezası?
Bizler de anlatırdık, Anayasanın nasıl ‘’ tangır, tungur’’ edildiğini…
Bir gün Güney illerimizin birinden, Şeho Bildik adlı bir köylü yurttaşımızı
getirip, tutuklamışlardı. ŞehoBildik’in suçu, devrimci öğrencilere yataklık
etmekti. Mahkemeye çıkınca yargıç sormuş:
– Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga ettin mi?
– Efendim?
– Oğlum, yani savcı diyor ki! Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmişsin! Ne
diyorsun?
– O dediğinizden hiç yapmadım komutanım…
Yargıç dayanamayıp suçun niteliğini açıklamış:
– Oğlum, Anayasayı ihlal ettin mi?
Yanıt şöyle gelmiş:
– Efendim biz köylüyüz! Ne anlarız Anayasadan? İhlal edilmişse şehirliler
etmiştir.”
***
Zavallı profesör, odasındaki çiçekleri için ince elenmiş toprak getirmiş, polis bunları barut sanmış.
-Bu kadar da olmaz… Diyeceksiniz ama olur. Hiç merak etmeyin burası Türkiye. Olur bunlar!
***
Bülend Nuri’nin suçu neymiş bilir misiniz? Hukuk Fakültesindeki boykotlardan birinde dekanlık kapısında öğrencilerle karşılaşmış, öğrenciler, hiçbir öğretim üyesinin içeri giremeyeceği söyleyince, Essen o her zamanki şakacılığı ile başındaki kasketi göstererek bağırmış:
-Savulun, Lenin geliyor.
Ve böylece, öğrencileri yarıp, Fakülteye girmiş. Gözaltına alınma nedeni bu.
***
Duruşmaya tanıklar çağırılır. Tanık erler, bir türlü “muhtıra” sözcüğünü kullanamazlar. Muhtıra yerine çoğu kez “muhtar” derler. Duruşma yargıcı, tanık erlerden birine sorar:
-Sen duymuşsun bu sanık neye küfretti?
-Muhtara komutanım.
-Hangi muhtara?
-Bizim muhtara.
***
O günlerdeki aramalarda ilginç olaylar geçiyordu. Bir sıkıyönetim görevlisi, “V.İ. LENİN” biçiminde yazılan Lenin’in adını taşıyan bir kitabı görünce:
-Yaz Oğlum, Altıncı Lenin… demişti. O günlerde bu olay dilden dile dolaşırdı. Guevera’nin fotoğrafını bir hafif müzik sanatçısına benzeten bir başka iyi niyetli görevli de, bu suç kanıtına el koymak isteyen bir onbaşıyı şiddetle azarlamıştı.
***
“Hiç, insan klasik müzik dinlediği için komünist sayılır mı?” diye düşünmeyin. Teğmen Nazım Ata, Gürbüz Özdemir adlı bir yüzbaşıyla, Hüseyin Akdağ adlı bir yedek asteğmen tarafından ihbar edilmişti. Yüzbaşı Gürbüz Özdemir’in ihbarı şöyleydi:
-Teğmen Nazım Ata,Şopen falan dinlermiş…
***
Askeri Savcı bir yazımın içinde “sol” sözcüğü geçen bir bölümünden dolayı kahredici darbeyi vurmuştu! Suç da büyüktü. Bir halk türküsünü yazıda anarak, komünistlik yapılmıştı. Kaçırır mıydı bunu, koskoca savcı? “Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne.” İşte dehşetengiz yazı bu…
***
Gözaltına alındıktan sonra da arandığım ve teslim olmam gerektiği günlerce radyo ve televizyonda ilan edilmez mi? Ben Yıldırım Bölge Cezaevinde radyo dinlerken, arandığım ve teslim olmazsam, silah kullanılacağını dinler dinler gülerdim.
***
Ölüm yıldönümünde saygı ile anıyorum…
Güney Gazetesi “Sakıncalı Piyade’den Alıntılar” başlıklı köşe yazım….
*****
Rasyonel; akla, düşünce yasalarına ve aklın ilkelerine uygun düşen, mantıklı, tutarlı anlamlarını taşır. Rasyonel Tartışma ise akla uygun, mantıklı, tutarlı, düşünce yasalarına uygun yapılan tartışma anlamına gelir.
Rasyonel tartışmanın 10 kuralı vardır. Şimdi bu kuralları bir
panelde yapmış olduğum konuşmadan örnekler vererek açıklayacağım.
Konuşmam içerisinde şöyle bir cümle kullandım; “Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi
bir köy romancısıdır.” Bu cümlemi sonuna kadar savunuyorum ve başka bir yazımda
ayrıntılı olarak açıklayacağım; fakat şimdi akıllı, mantıklı, tutarlı insanlar
nasıl tartışır yani rasyonel tartışma nasıl olur önce onu halledelim.
Şimdi tartışmadaki muhatabım bu cümlemin yanlış olduğunu
kanıtlamak yerine cümleme “salvo atmak” ( İtalyanca kökenli olup bizde argo
olarak sallamak, atıp tutmak anlamında kullanılır) derse ne olur? Şahsıma karşı
bir saygısızlık yapmış aynı zamanda Rasyonel tartışmanın 1. kuralını ihlal
etmiş olur.
1. Kural: Şahsın kişiliğine saldırmayacaksın, onun sadece argümanına karşı
geleceksin. (“Ad Hominem”)
Bu cümleye yanlış diyerek yanlış veya doğrudan başka değerlendirme olanağı bırakmamaktadır. Bu 6. ve 7. kuralı ihlal eder.
6. Kural: Argümanı iki olanağa indirgemeyeceksin. (“Sahte
İkilem”)
7. Kural: Sen bilmiyorsun diye bir iddianın doğru veya yanlış olması
gerektiğini savunmayacaksın. (“Bilgisizlik, Cehalet”)
Bu sözün başka yazarlar tarafından daha önce de kullanıldığını
ve yanlış olduğunu, bundan sonra bu hatalara düşülmemesi için çok büyük
mücadele verdiğini söylerse 5. kuralı ihlal etmiş olur.
5. Kural: Bir şey daha önce oldu diye bunun neden olması gerektiğini iddia
etmeyeceksin. ( “Post hoc Neden, Yanlış Neden”)
“Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi değil Rönesansçıdır” derse 9. kuralı ihlal
eder.
9. Kural: Eğer aralarında mantıksal bağ yok veya savunulan argümandan az ise
“bunun”, “şundan” türediğini varsaymayacaksın. (“Türemezlik”)
“Fakir Baykurt’a toplumcu gerçekçi demek ‘yavan’ kalır” derse 2.
kuralı ihlal etmekle kalmaz yerle bir eder.
Kural 2: Daha kolay karşı gelmek maksadıyla şahsın argümanını yanlış temsil
etmeyeceksin veya abartmayacaksın. (“Korkuluk Safsatası”)
“Bu böyle değil şu romanın arka kapağında şöyle yazıyor” diye savunmaya
kalkarsa 3. kuralı ihlal eder.
3. Kural: Bütünü temsil etsin diye az sayıda örnekten hareket etmeyeceksin.
(“Aceleci Genelleme”)
Mesela Umberto Eco’nun Gülün Adı isimli romanının sinema filmi olarak başarılı bir şekilde çekilmesi bütün başarılı romanların sinemaya başarılı bir şekilde aktarılacağı anlamına gelmez dikkat edelim hem 10. hem de 4. kuralı ihlal ederiz.
4. Kural: Öncüllerinden birinin doğru olduğunu varsayarak kendi
pozisyonun için argüman üretmeyeceksin. (“Döngüsellik”)
10. Kural: Öncüller popüler diye doğru olması gerektiğini savunmayacaksın.
(“Genel Kanı Safsatası”)
Durum bundan ibaret olduğundan kendileri ile bir araya gelme fırsatını
isteyerek reddettim. Çünkü ihlal etmediği tek bir kural kalmıştı. “Fakir
Baykurt toplumcu gerçekçi değildir, köy romancısı değildir hadi savun” diyerek
8. kuralı da ihlal eder diye korktum.
8. Kural: İspat yükümlülüğünü iddiayı sorgulayana yüklemeyeceksin. (“İspat Yükümlülüğünü Tersine Çevirme”)
Disipline edilmemiş dağınık fikirlerden ibaret bir konuşma yapmanın dinleyiciye hiçbir faydası olmaz. Düşünsel fenomen olmak için ısrarla akademik kelimeler seçmek dinleyicinin konudan kopmasına neden olur. Başarılı bir konuşmanın sonunda bağırılmaz, parti mitingi ses tonu ile biten konuşmalar genellikle eksik veya başarısız bir konuşmadır. Anlamayan dinleyici anlamadığını belli etmemek için yürekten inanmışçasına alkışlar. Bundan haz duyan konuşmacı kültürel yetersizlikten faydalanmış bir meczuptan öteye gidemez kanımca. Yaptığı da meczup edebiyatıdır.
Güney Gazetesi ” Rasyonel Tartışma ve Meczup Edebiyatı” başlıklı köşe yazım…