ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Haftanın Kitabı | Sakıncalı Piyade | Bekir Yıldız

27.01.2020
1.807
A+
A-
Haftanın Kitabı | Sakıncalı Piyade | Bekir Yıldız

Başucu kitaplarımdan biri Uğur Mumcu’nun ‘’Sakıncalı Piyade’’ kitabıdır. O dönemin suçlularını, polislerini, savcılarını, hakimlerini daha iyi tanımamız için kitaptan alıntılar paylaşacağım.

***

O zamanlar Mumcu cezaevinde, 146’ncı maddeden yargılanıyor. Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek… Yani Anayasayı ihlal etmek… Mumcu kitapta anlatıyor:

” Cezaevinde özellikle köylü sanıkların, yasanın bu sözlerine hiç dilleri dönmezdi. Bu maddeden tutuklanıp, cezaevine atılanlar, içeride önüne gelene sorarlardı:
– Anayasayı tangur tungur etmişiz, bastılar sopayı, nedir bunun cezası?
Bizler de anlatırdık, Anayasanın nasıl ‘’ tangır, tungur’’ edildiğini…
Bir gün Güney illerimizin birinden, Şeho Bildik adlı bir köylü yurttaşımızı getirip, tutuklamışlardı. ŞehoBildik’in suçu, devrimci öğrencilere yataklık etmekti. Mahkemeye çıkınca yargıç sormuş:
– Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga ettin mi?
– Efendim?
– Oğlum, yani savcı diyor ki! Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmişsin! Ne diyorsun?
– O dediğinizden hiç yapmadım komutanım…
Yargıç dayanamayıp suçun niteliğini açıklamış:
– Oğlum, Anayasayı ihlal ettin mi?
Yanıt şöyle gelmiş:
– Efendim biz köylüyüz! Ne anlarız Anayasadan? İhlal edilmişse şehirliler etmiştir.”

***

Zavallı profesör, odasındaki çiçekleri için ince elenmiş toprak getirmiş, polis bunları barut sanmış.

-Bu kadar da olmaz… Diyeceksiniz ama olur. Hiç merak etmeyin burası Türkiye. Olur bunlar!

***

Bülend Nuri’nin suçu neymiş bilir misiniz? Hukuk Fakültesindeki boykotlardan birinde dekanlık kapısında öğrencilerle karşılaşmış, öğrenciler, hiçbir öğretim üyesinin içeri giremeyeceği söyleyince, Essen o her zamanki şakacılığı ile başındaki kasketi göstererek bağırmış:

-Savulun, Lenin geliyor.

Ve böylece, öğrencileri yarıp, Fakülteye girmiş. Gözaltına alınma nedeni bu.

***

Duruşmaya tanıklar çağırılır. Tanık erler, bir türlü “muhtıra” sözcüğünü kullanamazlar. Muhtıra yerine çoğu kez “muhtar” derler. Duruşma yargıcı, tanık erlerden birine sorar:

-Sen duymuşsun bu sanık neye küfretti?

-Muhtara komutanım.

-Hangi muhtara?

-Bizim muhtara.

***

O günlerdeki aramalarda ilginç olaylar geçiyordu. Bir sıkıyönetim görevlisi, “V.İ. LENİN” biçiminde yazılan Lenin’in adını taşıyan bir kitabı görünce:

-Yaz Oğlum, Altıncı Lenin… demişti. O günlerde bu olay dilden dile dolaşırdı. Guevera’nin fotoğrafını bir hafif müzik sanatçısına benzeten bir başka iyi niyetli görevli de, bu suç kanıtına el koymak isteyen bir onbaşıyı şiddetle azarlamıştı.

***

“Hiç, insan klasik müzik dinlediği için komünist sayılır mı?” diye düşünmeyin. Teğmen Nazım Ata, Gürbüz Özdemir adlı bir yüzbaşıyla, Hüseyin Akdağ adlı bir yedek asteğmen tarafından ihbar edilmişti. Yüzbaşı Gürbüz Özdemir’in ihbarı şöyleydi:

-Teğmen Nazım Ata,Şopen falan dinlermiş…

***

Askeri Savcı bir yazımın içinde “sol” sözcüğü geçen bir bölümünden dolayı kahredici darbeyi vurmuştu! Suç da büyüktü. Bir halk türküsünü yazıda anarak, komünistlik yapılmıştı. Kaçırır mıydı bunu, koskoca savcı? “Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne.” İşte dehşetengiz yazı bu…

***

Gözaltına alındıktan sonra da arandığım ve teslim olmam gerektiği günlerce radyo ve televizyonda ilan edilmez mi? Ben Yıldırım Bölge Cezaevinde radyo dinlerken, arandığım ve teslim olmazsam, silah kullanılacağını dinler dinler gülerdim.

***

Ölüm yıldönümünde saygı ile anıyorum…

Güney Gazetesi “Sakıncalı Piyade’den Alıntılar” başlıklı köşe yazım….

http://www.guneygazetesi.com/…/sakincali-piyadeden-alintila…

*****

Rasyonel; akla, düşünce yasalarına ve aklın ilkelerine uygun düşen, mantıklı, tutarlı anlamlarını taşır. Rasyonel Tartışma ise akla uygun, mantıklı, tutarlı, düşünce yasalarına uygun yapılan tartışma anlamına gelir.

Rasyonel tartışmanın 10 kuralı vardır. Şimdi bu kuralları bir panelde yapmış olduğum konuşmadan örnekler vererek açıklayacağım.
Konuşmam içerisinde şöyle bir cümle kullandım; “Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi bir köy romancısıdır.” Bu cümlemi sonuna kadar savunuyorum ve başka bir yazımda ayrıntılı olarak açıklayacağım; fakat şimdi akıllı, mantıklı, tutarlı insanlar nasıl tartışır yani rasyonel tartışma nasıl olur önce onu halledelim.

Şimdi tartışmadaki muhatabım bu cümlemin yanlış olduğunu kanıtlamak yerine cümleme “salvo atmak” ( İtalyanca kökenli olup bizde argo olarak sallamak, atıp tutmak anlamında kullanılır) derse ne olur? Şahsıma karşı bir saygısızlık yapmış aynı zamanda Rasyonel tartışmanın 1. kuralını ihlal etmiş olur.
1. Kural: Şahsın kişiliğine saldırmayacaksın, onun sadece argümanına karşı geleceksin. (“Ad Hominem”)

Bu cümleye yanlış diyerek yanlış veya doğrudan başka değerlendirme olanağı bırakmamaktadır. Bu 6. ve 7. kuralı ihlal eder.

6. Kural: Argümanı iki olanağa indirgemeyeceksin. (“Sahte İkilem”)
7. Kural: Sen bilmiyorsun diye bir iddianın doğru veya yanlış olması gerektiğini savunmayacaksın. (“Bilgisizlik, Cehalet”)

Bu sözün başka yazarlar tarafından daha önce de kullanıldığını ve yanlış olduğunu, bundan sonra bu hatalara düşülmemesi için çok büyük mücadele verdiğini söylerse 5. kuralı ihlal etmiş olur.
5. Kural: Bir şey daha önce oldu diye bunun neden olması gerektiğini iddia etmeyeceksin. ( “Post hoc Neden, Yanlış Neden”)


“Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi değil Rönesansçıdır” derse 9. kuralı ihlal eder.
9. Kural: Eğer aralarında mantıksal bağ yok veya savunulan argümandan az ise “bunun”, “şundan” türediğini varsaymayacaksın. (“Türemezlik”)

“Fakir Baykurt’a toplumcu gerçekçi demek ‘yavan’ kalır” derse 2. kuralı ihlal etmekle kalmaz yerle bir eder.
Kural 2: Daha kolay karşı gelmek maksadıyla şahsın argümanını yanlış temsil etmeyeceksin veya abartmayacaksın. (“Korkuluk Safsatası”)

“Bu böyle değil şu romanın arka kapağında şöyle yazıyor” diye savunmaya kalkarsa 3. kuralı ihlal eder.
3. Kural: Bütünü temsil etsin diye az sayıda örnekten hareket etmeyeceksin. (“Aceleci Genelleme”)

Mesela Umberto Eco’nun Gülün Adı isimli romanının sinema filmi olarak başarılı bir şekilde çekilmesi bütün başarılı romanların sinemaya başarılı bir şekilde aktarılacağı anlamına gelmez dikkat edelim hem 10. hem de 4. kuralı ihlal ederiz.

4. Kural: Öncüllerinden birinin doğru olduğunu varsayarak kendi pozisyonun için argüman üretmeyeceksin. (“Döngüsellik”)
10. Kural: Öncüller popüler diye doğru olması gerektiğini savunmayacaksın. (“Genel Kanı Safsatası”)
Durum bundan ibaret olduğundan kendileri ile bir araya gelme fırsatını isteyerek reddettim. Çünkü ihlal etmediği tek bir kural kalmıştı. “Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi değildir, köy romancısı değildir hadi savun” diyerek 8. kuralı da ihlal eder diye korktum.

8. Kural: İspat yükümlülüğünü iddiayı sorgulayana yüklemeyeceksin. (“İspat Yükümlülüğünü Tersine Çevirme”)

Disipline edilmemiş dağınık fikirlerden ibaret bir konuşma yapmanın dinleyiciye hiçbir faydası olmaz. Düşünsel fenomen olmak için ısrarla akademik kelimeler seçmek dinleyicinin konudan kopmasına neden olur. Başarılı bir konuşmanın sonunda bağırılmaz, parti mitingi ses tonu ile biten konuşmalar genellikle eksik veya başarısız bir konuşmadır. Anlamayan dinleyici anlamadığını belli etmemek için yürekten inanmışçasına alkışlar. Bundan haz duyan konuşmacı kültürel yetersizlikten faydalanmış bir meczuptan öteye gidemez kanımca. Yaptığı da meczup edebiyatıdır.

Güney Gazetesi ” Rasyonel Tartışma ve Meczup Edebiyatı” başlıklı köşe yazım…

http://www.guneygazetesi.com/…/rasyonel-tartisma-ve-meczup-…

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.