Safları Sıklaştıralım Beyler | Bülent Güldal
Dağ rüzgârları itiyor arkamızdan
ince fısıltılarla deniz çağırıyor
yakamızda gülümseyen karanfil
kadim aşklardan alıyor sıcaklığını
ağır adımlarla yürüyelim menzile
hayatı bir mavzer gibi kuşanalım haydi
Tanrısı insan olan aşk ayininde
bir türkünün harlı nakaratı gibi
el ele verelim uğultulu meydanlarda
gönülden gönüle kuşlar havalansın
yazılan bu destan okunur elbet
barikatlar vız gelir coşkun sulara
Ateşin dilleri kentleri sarıyor
eski zaman işkencesinde sokaklar
Neyzen’in aklından ürküyorlar hâlâ
Hayyam’ın rubailerini dinlemek yasak
ölüden medet uman şaşkınlar güruhu
nasıl da korkuyorlar bizim ölülerimizden
Bir halaya kalkar gibi düşelim yollara
hazin türküler içinden usulca geçip
huruc eyleyelim başımızın belasına
kayalardan fışkıran filizler gibi
örelim sarmalını aşk fırtınasının
ters yüz edelim şeytanın papazını
Oğul acısıyla inleyen annelerin
bir oğulu da biz olalım düşmana inat
sebil çeşmelerden şefkat dağıtalım
mazlum kendine gelsin dostluk sofrasında
aramızdan geçmesin ağulu rüzgâr
bir şölen eyleyelim ki şaşırsın dünya
Bir’den dağılan taneleri görmezden gelip
gökyüzüyle oynadığını sanıyor kendince
nice sultan tozlandı zamanın raflarında
nice tiran geldi geçti insanlık arenasından
‘zulümle abad olanın ahiri berbad oldu’
sonsuz aşkı yok saymak kimin haddine?
Safları sıklaştıralım beyler, safları sıklaştıralım
(Berfin Bahar: Kasım, 2013)