İlham dediğin nedir ki?
İlham dediğin nedir ki?
13 Şubat 2014 06:38
İlham dediğin nedir ki?14 Şubat sadece Sevgililer Günü değil, aynı zamanda Dünya Öykü Günü.
Ankaralı bir grup yazarın başlattığı proje 14 Şubat 2002 tarihinde Uluslararası P.E.N. Yazarlar Örgütü Çeviri ve Dil Hakları Komitesi’ne sunuldu. 21 Haziran 2005 tarihinde de UNESCO’nun Kültür Takvimi’ne alınmasına karar verilerek onaylandı.
Öykü nedir?
İmbikten süzülen bir avuç sözcüğün, yazarına mahsus has cümlelere dönüşerek; tam da o hayal anı için yaratılmış bir adem oğlunun resmi.
Seçilmiş sözcüklerin özene bezene çizdiği siluetlere edebiyat jargonunda ne deniyordu? Karakterler, kahramanlar…
Hayaldir, hoştur ne dense boştur yaklaşımı ile öykü/roman kahramanlarına hiç yaşamamış muamelesi yapılır ama şuna inanın: Elle tutulmasa da; en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün karakterler capcanlıdır. Dahası hepsi de ölümsüzdür. Yeter ki; sarı saman kâğıda bir kez dökülmeyi görsünler.
Şunu da söylemekte yarar var:
“Ah ben bu eseri doğurmak için ne sancılar çektim?
Gecemi gündüzüme kattım,” diyenlere fazla itibar etmemek gerekir.
Emin olun en muhteşem karakterler ansızın gelir.
Açık kalan pencereden içeri süzülen kelebek gibi bir anda varlığı ile yazarı sersem eder. Her birinin kanadında ayrı bir nakış… Bakanı sarhoş eden bin bir renk…
Anlayacağınız yazar mı karakteri yaratır yoksa karakter mi yazarı; orası biraz tartışılır.
Ben o alemdeki bütün kahramanların kendi yazarlarını özgür iradeleri ile seçtiğine inanırım.
Cin taifesi ile akraba bir karekterin korkak, hımbıl bir yazarı seçtiği nerede görülmüş?
Yani yazar ile kahraman birbirini sevecek ki sarı saman kağıtta muhteşem bir mekan oluşsun.
Anlatması zor ama olur da bir gün yolunuz bir sahafa düşerse; bilin ki tozlu raflar arasında sizi bekleyen ‘tedavülden’ kalkmış bir hikâye kitabı olabilir. Sayfalarını özenle karıştırın. Bazılarında cinlerin selamını, bazılarında meleklerin gözyaşını göreceksiniz… Şaşırmayın.
Ne zaman bir fani; “Benim hayatım roman,” diyerek başlasa açıkçası biraz sıkılırım.
İlham dediğin ne ki? Cin taifesinin elinden ya da meleklerin nefesinden geçmiş kelamlar değil mi?
Benim hayatım ilham verecek kadar özel değil mi diye düşünüp kendi kendinize küsmeyin.
Aslında her bebek kendi hikâyesinin efendisi olarak doğuyor ama sonra büyü nerede bozuluyor da o gül kokulu bebek hikâyesini kaybediyor ben de hep merak etmişimdir.
Bana kalırsa bebek büyüdükçe kendi hikâyesini bizzat kendisi güdükleştiriyor.
Oysa bütün bebekler hikâyelerini köpürtmek için doğuyor.
Köpük köpük olmuş hayat hikâyeleri acı, tatlı dinleyeni mest etmez mi?
Nadiren görürüm. Hiç ummadığınız biri hayatını köpüklere kattığı yetmezmiş gibi bir de köpüklerden baloncuklar yapıp önüne gelenin yüzüne üfler.
Fareli köyün kavalcısı gibi peşlerinde bir kuyruk…
Arkalarından baka kalırım.
Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun.
dursaliye@gmail.com