Necdet Buradaydı / Dursaliye Şahan
Yıllar ve yıllar önceydi…
Manchester United -Galatasaray maçı olacak. Mihrişah, Nevsal, bütün Hürriyet tam takım seyirci koltuklarında.
Faruk Zabcı beni de götürmüştü. Haber yapacağız güya.
Rahmetli Yurdaer (Erkoca) yanımda oturuyor. On beş dakika sonra, “Yurdaer” dedim. “Bizim kale hangisi?”
Bu durumdayım ama yerel spor sayfaları bende. Ya Tayfun ya Ender bilgileri getiriyor, ben haber yapıyorum. Anlayacağınız sistem böyle işliyor.
Yine böyle iş yoğunluğundan, burnumun ucunu göremediğim bir günde pat diye karşılaştık.“Bu Necdet Topçu.” dediler. “Türkiye’den geldi. Baba spor muhabiri. Kırgın gelmiş diyorlar. Sadece futbol değil, bütün spor dallarının muhabiri ona göre.”
Dudak büktüm. Ne var ki? Futboldan zerre anlamayan ben bile maç haberlerini fıstık gibi yapabiliyorsam, ne olacak ki modundayım.
Çok sürmedi. Anladım ki yerel gazetenin okuyucu ağırlığı o burun kıvırdığım spor sayfalarındaymış.
Londra futbol camiasını onun kadar güzel yazabilecek başka biri daha gelebilir mi? Bilmiyorum… Futboldan hâlâ anlamam. Gelse de muhtemelen ben fark etmeyeceğim.
Aslında magazincisinden, muhabirlerine, dağıtımcılarına, reklamcılarına kadar gece gündüz çalışıyorduk. Lego parçaları gibiydik. Birimiz olmayınca diğerlerimiz de olamıyordu.
İş arkadaşlığı, dostluktan öte bir nevi kardeşlik gibidir.
Ayrılsanız da arada bir araşır, görüşürsünüz.
Yazın eski arkadaşım, iyi insan Necdet’le telefonda konuşup en kısa sürede buluşmayı hedeflemiştik. Olmadı…
Geçen süreçte Yurdaer Erkoca’yı, Ender Erturan’ı, Övül Tezişler’i, Burçak Zabcı’yı, Tayfun Paşa’yı, Zeren Sefa’yı kaybettik. Benim için daha dün onlar buradaydı.
Necdet derseniz; az önce buradaydı… Green Lanes’deki Hürriyet ofisinde, gazete matbaaya teslim edilmiş, çay kahve içiyorduk.
Duydum ki Necdet Tayfun’un, Ender’in, Yurdaer’in, Övül abinin, Zeren abimizin yanına gitmiş.
Güle güle git arkadaşım. Nurlar içinde, huzurlu uyu…
Kaynak: Londra Postası,