Sanatta “öz/var” oluş / Ayşe Dağlıoğlu
Sanatın kimliğinin klinik açılımında oluşmaya başlayan alt apati donukluk şimdiye dek yaşanılanlarla da birleşince “perde anı”, fikir iştirakı saptamalı ilham, çoğu kültten farklı davranış, zihnin kendi sürerliliği dışında ‘özvar’ mekanizma geliştirmektedir.
Sınırların içine dahil edemiyoruz var oluşan bu kimliği, her şeye de dahil edemiyoruz. Bir şeyden ve her şeyden çok olan tanımsız ‘hiç’ belki de, nokta gibi boyutsuz, ardışık tam sayılar arasındaki farkın bir oluşu gibi. Bir’leyip sonsuza dek kozmo yetileri, kinetik kayboluşunun içinde dağılıp tümleşikliğinde tekrar merkezi buluyoruz. Sanat, matematiğin sınırını zorlayan fiziksel bir güç oluyor işte o anda.
Manayı realite içinde yitirip kendini tekrar aramaya koyulma hüznünün hazzını asla bırakamazdı şair.
Sanatçının çiçekleri gece açar, üşüyen gözlerinin köklerinden dirilip…
Kimse açtığını göremez solup yittiğini de.
Tıpkı Van Gogh gibi.
İlgimi en çok çeken ressamdır. Acısını resimleriyle paylaşan, göğsüne açtığı ölümsüz fırçayla duyulara rest çeken ressam Van Gogh…
Hayattayken bir tek tablosunu satabilen ressamın, yazık ki ölümünden sonra 1987 yılında İris adlı tablosu tam 54 milyon dolara satılmıştır.