Günün Hikayesi | Kilitli Sandık | Gülçin Yağmur Akbulut
Kalbimin kepenklerini indir, gönlümün gözleri kaygılı bakıyor doktor.
Sıkı sıkıya çengelledim yüreğimin agrafını. Çamuru ve sisi de bana ait, güneşi yıldızı da… Yarı karanlık da olsa aralamayın kapısını. Düne ait sızım, bugündeki durgunluğum, yarınıma dair kaygılarım, sevdiğim, sevmediğim siliniyor birer birer. Dokunmayın ömrümün deltasına. Bulut yağmurla durdurabilir nabzındaki yıldırımı.
Kalbim benim, saklı kentim. Kum saati yarenliğinde, yığılan anı defterim. Kuytusunda dalgaları coşturanım. Avlusunda yıldızları gövertenim. Dönüp dolaşıp seyyah misali masalında küllendiğim. Kırık düşlerden kaçarak çıkınında dinlendiğim. Aşk otağım, hüzün mataram, sevinç maşrapam benim.
Ağır mı geldi kasırgalarım? Zulanda emprime acılar mı biriktirdim. Dil yarası mı yordu seni en fazla, yoksa usumda toplanan yaralar mı? Karart bütün ışıklarını. Kırsalar da camını, sakın açığa vurma sırlarımı. Lal kal, sağır ve âmâ ol emi yüreğim!
Karınca yuvasına sığdım da, sığamadım kalbimin odacıklarına. Tersten esen rüzgârlar, kangrenli ağrılar musallat etti arterlerime. Soğuk soğuk terlemeler, makaslama soluk alıp vermeler… Huzursuz atımlar vurmaya başladı damarlarıma. Hayata dair yollarım kısalınca bir hastane yatağına çivilediler ete kemiğe bürünen bedenimi.
Sisleri, yara yara yüreğimi mi açacaklar şimdi? Açıp ta kalabalıklardan kaçırdığım gizlerimi mi görecekler yani? Müsaade etmem tenimi etimden sıyırmanıza. Göz yummam acılarımı sakladığım mühürlü kutuyu açmanıza. Beni bu ameliyatı olmaya zorlayamazsın doktor.
Dokunulmazlıklarım var kilitli sandığımda. Falcının aşka dair verdiği umutlar var kuytularımda. Yalancı sevinçlerim, taşlara çarpa çarpa büyüttüğüm mutluluklarım var gizlediğim koylarda. Ve devinen vuslatın beklentisi kalbimin dalgalarında. Hayatımın avlusuna dokunamazsın doktor.
Pürtelaş heveslerimi maviye boyadım. Direksiyonunda ben vardım sol yanımdaki hayallerin. Hangi yöne istersem oraya sürdüm yöneltecini ümitlerimin. Aşkı seçtim; ayrılığa inat, kararlılıkla… Sevgiye dair yeni fidanlar ektim toprağa; ağaçlarım baltalandıkça. Nasıl aralarım kalbimin parmaklıklarını. Sadece bana ait, şahsıma münhasır kalp otağım.
Adımlarım durunca öyle veya böyle işlemez hale gelecek ömür sayacım. Bari gönül durağımdaki düğümlü şerhaları açığa vurma. “Yara benim, bıçak da ben… Hem tokat hem tokat yiyen. Çarmıh da ben, İsa da ben. Hem celladım hem kurban.” hekim.
Dilin sayısız hünerleriyle beni kandıramazsın. Çaban boşuna izin kâğıdını bana imzalatamazsın. Yaşam dediğin ne ki? Topu topu yetmiş sene değil mi? El değmemiş mahrasıyla kırk yıl yaşamaya razı karşındaki inatçı hasta. Boynunda stetoskop, elinde laringoskop ile bana hayatta kalmanın yön tarifini yapma. Sırlarımla gömülmeyi tercih ediyorum cerrah.
Ömrü özetleyen benim, kum saati içinde. Patlamaya hazır tüfeğin avı, ipsiz bir balonun nefesiyim. Dağlayın sırlarımı. Ölümün de bir asaleti olmalı zahir. Varlık salıncağından düşerken babamı ve üç evladını başka bir erkeğe değişen annemi öğrenmemeli evren. Bilmemeli insanlar babamın keder ve utanç içinde kıvranarak öldüğünü. Ardından iki kardeşimle birlikte farklı illerdeki yetimhanelerde hayatın mültecisi olarak tükendiğimizi.
Dert pazarında her insan bir başka türlü güçsüzleşir. Her kasırgadan zedelenmeden çıkamaz eylül güvertesi. Karda izi kaldı hayırsızlığın hercai. Ey sevgili, Kimseler görmemeli. Duymamalı herhangi biri. Vuslat saatine beş kala Fırat’ın ciğerlerinden sadakatsizliği söktüğümü.
Işığı arkamdan alsa da baktığım bütün aynalar; mutluyum ölürken ey cihan. Sezmeyecek kâinat koynumda kar fırtınası koptuğunu. Hissetmeyecek kozmos, buz tutmuş çöl ortasında güneşe gönül koyduğumu. Ya da bilmeyecek insanoğlu sırtımda bileylenmiş bir hançer yarası taşıdığımı.
Yeni bir masala başlamak güç. Bendeki yürek artık kül kabına dönüşmüş bir doku. Eğer ki bir şansım olsaydı bir kez görmek isterdim Poyraz ve Altemur’u. Sarmak isterdim bir kez kıymıkların üstüne basa basa aradığım lakin bulamadığım ikiz erkek kardeşimi. Ve de sormak isterdim Kutseli Hatun’a okunmuş bir kitabı hangi okunmamış kitap için yakıp küle çevirdiğini.
Bavulumu topladım. İmzaladım her türlü riski göze aldığımı belirten formaliteden taburculuk formunu. Çalmayın artık kalbimin kapılarını. Zorlamayın içeriye girmek için adımlarınızı. Çektim sürgüsünü. Altlı üstü sürgüledim ne varsa.
Kapattım kalbimin kirpiklerini, gönül gözüm artık kaygılı bakmıyor doktor
Alkış Dergisi Mart Nisan 2024
…