Günün Hikayesi | Paket | Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
Kadın elindeki uzun makarnaları, bir kucak para verip yaptırdığı ankastre mutfağın ocağında kaynayan tencerenin içindeki tuzlu suya tam ortada dik tutarak attı. Böyle yapmazsa uzun makarnalar tencereden taşardı. Ne makarnası ya, spagetti demesi gerekiyordu. Makarnalar kaynayınca süzdü, biraz evvel hazırladığı, yeni açılan bir alışveriş merkezinden yeni aldığı düz servis tabağına alacaktı onları. Kocaman ve pahalı servis tabağına labne peynirli hardallı bir sos sürmüştü şekilli şekilli, makarnaları pardon spagettileri bu leğen kadar tabağın üstüne sürdüğü sosun üstüne koydu, üzerini ketçaplı başka bir sosla süsledi, leğen gibi tabağı aldı yirmi birinci kattaki akıllı evinin salonuna geçti, başladı labne peynirli soslu peynir yatağında spagettisini isteksiz isteksiz didikleyerek kaşık yardımıyla çatala sararak yemeye. Bir taraftan da televizyon izliyordu. Kanalları gezdi çok kanallı, uydulu, tüm duvarı kaplayan dev ekran televizyonundan, eski zamanlardan kalma bir film vardı televizyoda. Fakir bir mahallenin kadınları toplanmışlar komşularının kıç kadar daracık odalı bir evinde erişte ve mantı yapıyorlardı hep beraber, ev dardı lakin gönüller genişti zahir hepsi şen şakraktı kadınların, gülüşmeler, şakalar, şarkılar türküler, fıkralar.
Sonra da bir köşedeki piknik tüpün üzerinde bir kazan dolusu mantıyı pişirip yediler afiyetle güle oynaya, çoluk çocuk. Yufkaları açan kadın ne kadar annesine benziyordu, tüpte kaynayan mantıyı karıştıran saçını at kuyruğu toplamış güzel kız da tıpkı kendisi.
Film devam edip giderken akıllı evin yirmi birinci katındaki pahalı evin son model koltuklarında oturan kadının iştahı kesildi birden, bütün bu yaşantısını ona sağlayan mutsuz evliliği, hep daha zengin olmak için verdikleri savaş, yığınla tanıdığı insanlar olmasına rağmen şimdiki yalnızlığı, hayatın tek düze ve sıkıcılığı geldi aklına. Keşke dedi keşke bizim hayatımız da şu filmdeki insanlar gibi sade olsa, neşeli, dost, arkadaş ve komşularla doluverse kocaman salonumuz. O zaman gider miydim durmadan o doktorlara, içer miydim o ilaçları sakinleştiricileri avuç avuç, unutur muydum kim olduğumu, nerden gelip nereye gittiğimi. Yalnızca makarnayı paketlememiş geldiğim noktadaki bize dayatılan yaşam şekli, yaşadığımız hayatı, koskaca bir ömrü ve güzelliklerini de paketlemiş. Komşuluk ilişkilerini, paylaşmayı, sabretmeyi, yardımlaşmayı sosyalleşmeyi, beceriyi, eşi dostu herşeyi paketlenmişler, adına da yeni yaşam, modern yaşam denmiş. Apartman modern hapis, gıdalar paketlenmiş zehir. Sonra bakındı kadın etrafına nerde olduğunu hatırlamakta güçlük çekti, bari dedi televizyonu açayım, sabahtan beri hiç açmadım. Kocaman salonun bir ucunda kocaman koltuğunda kocaman tabağın başında bir nokta kadardı şimdi kadın.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
26 Aralık Ankara
…