Uzun bir cümle yazıyorum buraya… Ahh! | Sonay Karasu
Tanrım! Bana bütün dünyanın oksijenini bağışla..!
Zamanın ucundan düşmeye başladım bir kuşluk vakti, her şey ile anlaşmak lazım dediler. Serbest verilmiş ömürlere topraktan sınırlar koydular. Bir de tabela diktiler mavi. Kimine göre bir umuttan başka umuda geçişin rengi oldu, kimine göre bekleyişin demlenmiş laciverti. Bir şeylerin sonuydu sanırım tam hatırlamıyorum , akşamın kızıllığından içirdiler su niyetine kana kana, bir ödeşme şarttı; gecenin siyah gözlerine, ıslak gözlerimi feda ettim ben de. Bundan sonra geceler siyah ağlarsa sebebi bendendir bilin istedim. Çatılarınızdan zift akarsa katran katran, acılarımdan arta kalandır.
Yaşamak için olan bütün yeltenmelerim sızıya dönüştü parmak uçlarımda. Parça parça tüm eksikleri birleştirdim bir bütün etmedi. Tamamlanamayan hayatlar hatıra kalıyordu geriye…Eli yüzü düzgün bir şeye benzemeliydi insan. Eşsiz bir heykele, kimsenin aklına gelmemiş bir şiire, şifası keşfedilmemiş bitkiye belki de. Her nefesi bin kuşkunun ardından alırken kabaran göğüs kafesimin çektiği ızdırabın hesabını kime sorabilirdim ki? Beni, kemirgen bir solukla cezalandıran hayat başkalarına da bu ağırlığı pay etse idi biraz hafifler miydi yüküm?
Tanrım! Bana bütün dünyanın oksijenini bağışla. Ve ben korkularımı azad edeyim gökyüzüne. Vazgeçtiğim ne varsa benden, bizden, sizden tabiat hepsini yeşile boyasın. Henüz ölmemeliyim. Çıplak ayaklarla çimlerde gezebilecek kadar zamanım kalsın lütfen! Daha çok çocuk var yüzünü güldürebileceğim. Henüz yazmadığım onca şiir var. Rüzgara fısıldayacağım sırlarım, güneşe borçlu olduğum selamlarım , uçurum kenarlarında bitmemiş kavgalarım var.
-
Şimdi, beni haketmeyen hayatın yakasına en çirkin fotoğrafımı iliştiriyorum. Uzun bir cümle yazıyorum altına; Ahh!
Sonay Karasu