BİZİM UZAYLI | Zeynep Güneş
Birbirine bitişik iki üç katlı binaların dar sokaklarından balkondan pencereye asılı çamaşır iplerine takılı kalmış hayallerin ışığında, iki metrekareye düşen kasetçi dükkânından yükseliyor, Barış Manço notalarla,
We’re gonna kill you
Nick the Chopper
Strangle you with branches
Nick the Chopper…
Milletçe düştük bir nick the chopper peşine…
Radyolarda, plaklarda, parklarda, bahçelerde dinliyoruz. Tabi gavurcasına pek dilimiz dönmüyor sağolsun Barış Abi Türkçesini de söylüyor ara ara.
Haberimi uçurun nazlı yare
Yüreğim yanıyor pare pare
Lokman hekim gelse bulamaz çare
Yare pare çare evelallah…
Aynı tarihlerde uzaydan gelen cızırtı radyolarımızda… Kulaklarımızı iyice yaklaştırıyoruz bugün de uzaylılardan bi haber var mı diye?
Amerikan filmlerinde ufolar cirit atıyor, uzayın sağına soluna toslayıp, dünyanın da atmosferinde bir görünüp bir yok oluyorlar…
Uzaylılar tarafından kaçırılan mı ararsınız? Kaçırılıp bırakılan mı ararsınız? Uzun kulaklı Mr Spike’lar mı, yoksa uzaylı Alien’ler mi kafanıza sıkar. Bu uzaylılar mısır tarlalarına da değişik bilmediğimiz işaretler yapıyorlar dehşetle izliyoruz yazlık sinemalarda…
Tabii Amerika’da bunlar olurda bizim memlekette olmaz mı?
Ay bacayı aşmıştı, bir elimizde ince belli karanlıkta pek de görülmeyen az demli çayımız, bir elimizde siyahın üstüne yapışmış tuzlarla dilimizi yaralayan çekirdeklerimiz. Balkondan balkona taşan muhabbetimiz… çıt çıt .
-Hayriyee Hayriyeee! Sen de görüyon mu? Şooo gelen! Depesinde altında lambaları olan çok ışıklı şey ne gııı üstümüze üstümüze geliyo!!!
– Essah mı gııı! Nerde…?
– Ahan bak yolun üstüne, garın ardına.
Annem belden yukarısını balkon demirlerinden aşağıya, diklenerek sola kaydırarak baktı, bakmasına da zaten yusyuvarlak kadın, altı çırpı üstü davul, düştü düşecek. Yetiştim tuttum bacaklarından…
– Anammm geliyor gelmekte olan!
– Hayriye gııı ne ki o! Demeye kalmadan
Önce yüksekten tısss sesi duyuldu, sonra da paldır küldür toz bulutu yükseldi gökteki ışıldayan aya.
-Hatce gııız uzaylılar gelmiş olmasın…
-Ne etmeye geleceklermiş?
-Hani üzerimizde deney meney yapmak için…
-Yolarım valla! Beni kimse deneyemez…
-Doğru diyon benim herifte beni denetmez zaten.
-Gızz senin herifin eve geldiği mi var. Seni uzaylılar götürse haberi olmaz ayyaş Remzinin…!
-Deme…! Evden de kovduydum zati.
-Dedim vallaha…
“Hayriyee, Hatce haydi inin aşağı da bakalım ne olmuş” dedi Güllü Abla telaşla.
Ee haydi…! Durduğumuz kabahat…
-Hayriye gız şoradan iki dene çekirdek alak çitleriz.
-Bakkal emmi; iki paket tuzlusundan çekirdek ver bize.
-Nereye hanımlar…
-Uzaylılar düşmüş pancar tarlasına. Dedi kıkırdayarak Hatce Teyze
-Ne olmuş bi bakcez…
-Hee hee ben de dükkânı kapatıp Perihan’a haber verip geliyom arkanızdan.
-Haa sen de eksik kalsaydın olmazdı
-Amaannn bu da pek meraklı çıktı gıı…
Avrat Hasan! Otur da işine bah…
-Ee şimdi Perihan bütün İzmit’e ilan verir.
Elimizde çekirdek koştur koştur toz bulutuna doğru gittik. Tarlanın yarısı içeri çökmüş, ben diyeyim üç metre siz deyin beş metre. Oraya gömülen her ne ise yanıp sönüyor arada ışıkları. Biz gelmeden itfaiye gelmiş bir iki polis arabası da etrafı kolaçan ediyordu. Mahalle milleti toplanmış meraklı gözlerle çukurun içinde ki kuma gömülmüş makinaya bakıyorduk.
Mahallenin muhtarı sayılan, herkesin her yaptığı işten haberi olan Perihan abla yememiş içmemiş bir de televizyonculara buraya ufo düştü diye haber salmış. Hep Hatce ablanın yüzünden. Yaklaşan minibüsün haber ekibi olduğunu anladığımda, yüreğim pır pır. İçinden çıkacak habercilerde gözüm. Ah Uğurum Dündarım mavi gözlüm sarı kafalım. Türk standartlarına uymayan, acar muhabirim.
Minibüsten Uğurum inmediği için, dikkatimi üzerine ışıklar tutulmuş makinaya verdim. Bir ufodur yayılıyordu fersah fersah. İnsanlar bir adımını merakla atıyor, sonra iki adım korkuyla geri çekiliyordu. Hatçe abla millete çekirdek tutuyor, bazıları istemese de “al gııı canın çekmiştir” diye zorla avuçlarına döküyordu.
Aracın içinden gelen zayıf bir ışık huzmesiyle…
Hepimiz birer adım geri çekildik. Muhabir mikrofona uzanmış kafasını çukurun iyice içine sokmuş en ufak bir görüntü ve ses peşindeydi.
Polis hepimize geri çekilip sessiz olmamızı tembih etti. İçeriden çok da yüksek olmayan ses gelince Muhabir “Bismillah” deyip gerisin geriye kaçtı. Bu sefer itfaiye eri Necmi Kulak kabarttı
“Ses ver bir iki ses ver” diye cızırtılı bir ses geliyordu uzaklardan fakat yakından…
Bizim mahallede meraklı bir değil ki herkes birbirinden antika…
Göbeği her zaman kendinden önde giden, kafasında kalan üç beş kıl parçasını sağa doğru özenle tarayan Nuri abi seslendi, artık kesin inandığı uzaylıya.
“Biz dostuz dostum korkmana gerek yok” içeriden homurtular gelince çukurdan üç adım geri kaçtı. Polis Hulusi titrek elindeki silahı çukura doğrulttu…
İçeriden homurtularla karışık garip sesler çıkıyor, cılız bir ışık bir Aysel ablanın bir Hatçe Teyzenin yüzüne vuruyordu.
“Anam bu bizi yiyecek” diye seslendi mahalleliye Perihan abla…
Muhabir biraz daha dikkatli elindeki mikrofonun kablosunu düzelterek “evet sayın seyirciler nereden geldiği, ne olduğu belli olmayan yabancıyı şimdi çıkarmaya çalışacak gönüllü personel” diyordu kameraya…
İtfaiye eri Necati çukura uzatılan merdivenden inmekte tereddüt yaşıyor, polis Hulusi ben seni koruyacağım dercesine bakıyordu.
Nuri Abi Necati’ye seslendi “tazyikli su tut su.”
İçinden iyi fikir dedi Necati en azından uzaylıya zarar vermeden yakalayabilirlerdi.
Ya da uzaylı onlara. İtfaiye merdivenine önce Necati arkasından Polis Hulusi onun arkasından Muhabir yavaş ve temkinli adımlarla indiler çukura.
Bizim mahalleli teyakkuzda, ses seda çıkmıyor arada bir çocuk ağlıyor, annesi enseye patlatma yoluyla “kes sesini” diyor… herkesin içine bir uzaylı kaçmış sanki…
Yukarıda kalan kadın muhabir yanımıza yaklaşıyor. “Siz gördünüz mü efendim düşen şeyi?”
Hatce Teyzenin içine kaçmış fesatlık bir kere, saçını düzeltip cevap verdi pervasız “görmez miyiz koca koca kara gözleri vardı elleri ayakları uzun bir de ağzı tepesindeydi.”
Haberci kadın şok geçiriyordu anlaşılan.
Perihan ablanın da gözleri fal taşı gibi açılmış öylece dinliyordu Hatce Teyzeyi.
Mahalleli yarı meraktan yarı korkudan geri geri çekiliyordu. “lazer ışınlı silahıyla hepimizi parçeliycek” diye bağırdı Perihan abla, Hatce Teyzenin dolduruşuyla…
Vallahi ben size ne diyim uzaylı bizim mahalleyi görecek olsa geldiğine bin pişman olurdu…
Uzaktan birkaç askeri araçta görününce artık film koptu…
Orada ki kesin uzaylı ya da uzaylılardı…
Askerler sırayla çukurun kenarlarına dizildiler bizi de iyice geriye attılar.
Komutan da nasıl komutandı sanki pazardan en ufağından seçmişler, şeker mi şeker yavru kedi gibi gözler…
O küçük adamdan bir ses çıktı! Neresinden çıktı anlamadık.
Biz dostuz!
Biz dostuz!
Eee bizim Nuri Abi’de aynısını demişti…
Ses yok…
Homurtular, cızırtılar, arada milletin yüzüne akseden ince bir ışık…
Ve içeriden dışarıya çukurdan mahalleye yayılan…
Deli gönül uçtu
Haydi evelallah
Helalim ol kız
Gel evelallah…
Hatceee!!! Höğtttr.
Nick the Chopper
-Abovv Müslümanmış bu ya…! Müslüman uzaylı!
İtfaiye açtı musluğun ağzını dayadı gördüğü makinaya…
Tazyikli su temizledikçe tozu toprağı, çıktı meydana tekerler, yavaş yavaş makinenin de yarısı aydınlandı tutulan ışıklarda.
Hala aymayan mahalleli beklemekteydi müslüman uzaylıyı…Kapısı açıldı yavaş yavaş,
Düştü yüz üstü toprağa.
Höğtttt vöğtt böhhh diye sesler çıkarmaya başladı. Hatce Teyze annem Perihan Abla Aysel Teyze, Güllü Abla ağlayan çocuklar sustular. Çamurdan kara bir varlık ayağı kalkmaya çalıştı dolaştıkça çamura. Bir tazyikli su da o uzaylıya.
Yıkandıkça benziyordu insana, su durunca iyice kendine gelmişti.
“Hatcee senin başın altından mı çıktı bunlar höğtrt brehh möğğğ ” deyince. Mr Kirk Remzi abi.
Meğer birkaç saat önce…
İş yerine gelen yeni iş makinelerine hayretle, ağzı bir karış açık bakıyormuş Remzi Abi.
Tepesinde dizilmiş on iki adet lambaya boyundan büyük tekerlere, birkaç basamakla anca çıkılan kapısına, içeride ki son model levhasına, iki kolunun genişliğinde ki direksiyona.
Elindeki boşalan şarap ve bira şişelerini tekerin yanına koyup bir iki ayyaş denemeden sonra çıkmış direksiyona. Anahtarı da üstünde görünce çevirmiş, basmış gaza homurdana homurdana çalışmış makine.
Kafası ayık olsa girmeyecekmiş tarlaya, bir de evden kovunca Hatce Abla.
Tarla boyunca çalmış Barış Manço.
…
Zeynep Güneş