Ceviz Ağacı | Zeynep Mete Uçak
Merhaba dedi fısıldayarak karşısında boylu boyuna uzanmış büyük ceviz ağacına.
Anlaşılan ceviz ağacı son dakikalarını yaşıyordu. Ama bunu bilemeyecek kadar küçük bir filizdi daha. Köklerini biraz uzatabilse ışık gönderecekti acı çeken ağaca. Çatırdamaya başladı yaşlı ceviz hala birkaç köküyle bağlıydı toprağa.
Gözlerini hafifçe araladı minik filize baktı ve birkaç gözyaşı aktı gövdesinin oyuklarına. Nasılda geçmişti yıllar bu mermer fabrikasının arka bahçesinde. Yuttuğu tozların haddi hesabı yoktu, onun nazarında bir yağmurlar yağdığında temizlenirdi beş yapraklı dalları, bir de kışın nefes alırdı yapraksız kuru haliyle.
Gözlerini hiç ayırmadan baktı küçük filize nasıl da belliydi onun tohumu olduğu büyüyordu kendisinin yerine. Ama burada bu fabrikanın arka bahçesinde, solacaktı belki birkaç seneye, yine döküldü gözünden yaşlar. Çünkü o buraya ekildiğinde ne fabrika vardı ne de mermer.
Küçük filiz ne yapacağını bilemeden bakıyordu hem acıyarak hem ağlayarak. Son bir defa köklerini uzattı biraz oksijen biraz potasyum verme umuduyla.
Yaşlı ceviz zorda olsa uzattı kurumuş dalını küçük filize ve sevgiyle dokundu.
Akşam üzeri babasının çıkışına gelen küçük çocuk sevinçle bağırdı yorgun babasına. Babası da yaşlı ceviz gibi toz yutmuştu yıllarca, öksürerek baktı oğluna. Oğlunun işaret ettiği yere gözlerini dikti. “Hey gidi koca ceviz nasıl da sere serpe uzanmış toprağa.”
Yanında yeşermiş küçük fidana baktı neşeyle.
Toprağı eşeledi elleriyle, filizi toprağıyla beraber çıkardı.
Çocuk ve babası o sevinçle yola çıktılar. Babası işi bırakmıştı, toprakla erkenden buluşmamak adına. Çocuğun bir ağacı olacaktı kendi bahçesinde üstünde kuşlar.
Zeynep Mete Uçak
18.08.2022