Şiirlerim Benim Kazanovam | Gülüm Çamlısoy
Mavi bir ırktır benim sefilliğim ve de taban tabana zıt yine kendimle; sözcüklerin doğurganlığında telaşlı ve dikkatli bir ebe gibi giriyorum doğuma ve gece doğuyor gözlerine sıradanlığın bense sıra dışı varlığımla not düşüyor mevsimin yırtık şapkasına.
Kodaman bulutlara asılıyım çünkü ben göğün şatafatlı yalnızlığını giyindim üzerime ve askıntı olan hüzne aldırış dahi etmeden mutluluk nidaları atıyorum.
Mevsim çürük elma ve ben elma yemeyi sevmiyorum ama biliyorum da elmanın beni ne denli sevdiğini ve aklımın ucunda kayıtlı bir anı: beni canından çok seven babamın hatırıma aldığı o elma bahçesi.
Bir de kuyusu var iken bahçenin ilerisinde ama kuyudaki suyun çekildiği ve elma ağaçlarının da kurtlandığını hesaba katarsak çok uzun süreli yaşamadık biz hayallerimizi ve ben artık elmadan nefret ediyorum bir de elma bahçesini satıp üstüne babamı da toprağa verdim ya…
Coğrafyalarda saklı benim hikâyelerim aslında ben hikâyelerimde saklıyım ve arpa boyu da yol almamışken bir de gerisi geri kaçıyorum gün bitiminde ve peşinden sürüklendiğim rüzgâra yana yakıla dert yanıyorum.
Gün mizaçlı bir öykü ısmarlasam da adresime şiirler postalanıyor.
Kargoda saklı bir kutu beklediğim ve kutunun içinde de ben varım aynı çocukluğumda bana verilen devasa hediye paketlerinden hep bir diğer versiyonumun çıkmasını beklediğim…
Eh, dile kolay yalnız bir çocuk olarak büyüdüm ben tam da genç kızlığa geçiş yapacakken Rabbim cennetten mavi gözlü güzeller güzeli bir bebek gönderdi hanemize ve ihtimamla kucağıma aldığım şimdilerde boyumu geçmiş o cennet bakışlı çocuk her ne kadar kardeşim olsa da ansızın ona baba, sızım azaldığında ise ağabey diye seslendiğim hep kayıt altındadır omzumdaki meleklerimi dürtükleyip de neden kanatlarım yok, diye de soracakken…
Yalnızlığın kıblesinde dolunay ve çocukluğumun son döneminde evrenin bana sunduğu canlı oyuncağım…
Yalnızlığın bitiminde kalemimi bana cennetten gönderen yine Tanrı ve işte aşkın devasa rahmetini katık bildiğim kalemi her elime aldığımda kanatlandığım nasıl da aşikâr…
Bir yanda dünde kalmış elma bahçemiz.
Bir yanda toprak kokan babam.
Mevsimde saklı niyazı nazı her an sunduğum kalemim ve ben her halükarda şanslı bir insanım, evrenin güdülediği ruhum ve yüreğimin sınırsızlığı ve sonsuzlukla iştigal ve de istişare ettiğim.
Beti benzi solan günün ardından kovaladığım gecenin karanlığına ve de Rabbime teslim olduğum ve nemalandığım duygulardan ve mazimden alıntılar yapıp kendime sil baştan bir dünya yarattığım…
Şiirlerim benim Kazanova’m.
Sözcüklerse alyuvarlarım.
İmgeler dolu damarlarımda ve akyuvarlarımla eşleştirdiğim alnımın akı ve işte günü temize geçtiğim geceye karbon kâğıdı koyup sözüm ona gecenin sağanağında sonsuzluğa kadar asılı kalacağımın da beklentisi ile arzı endam ediyor bazen dev bir cüce bazen ormanda kaybolmuş Kırmızı Başlıklı Kız edasıyla salındığım gizin gizemli yollarında yazmaya doyamadığım masalların da ön sözü olmaya aday bir şiirin peçesine gizlendiğim gerçeği ile…