Ses Etmeden Yaşadığıma Şahit Her Acı | Gülüm Çamlısoy
Hüznümle sakitim pembe göğün maviden örtüsü ihtimamla üzerime serdiğim yalnızlığın türküsü…
Nemalandığım acılarım var, hafız
Gökte saklı bir yaşım ben
Neşrinde yasın, yaslandığım aşkın
Hazan makamında tutuşan saçlarımdan dökülür
Adeta sözcükler.
Ayan beyan rüzgârım
Nedamet yüklü karanlığa sitemim
Aydınlık yüreğimin seğirdiği
Kuş kafesinde saklı minnacık bir esintiyim
Lakin…
Devasadır rahmeti içimdeki coşkunun
Ben ki aşka sadık
Ben ki yalnızlığın hatırlı müdavimi…
Sinemde ay
Sırtımda dağ
Önümde çukur
Şükür ki yanımda Huda.
Ah, kambersiz düğünüm ben:
Hüzün denen duvağın esintisi
Hazana âşık
Satırların bazen eridiği
Yaşımla erittiğim buzdağı
Saklıdır içimde
Aşksa tinimde.
Feryadımı duymaz bir Allah’ın kulu
Ve işte bitmez de ayaklarımın adımladığı o uzun yolu
Bana bahşeden Rabbim ki ruhumda saklıdır nuru
Gönlün soytarı bestesi bir çağla yeşili
Ç/ağlayan mevsimin kısık sesi
Randıman aldığımda illa ki acılarımla hemhal
Sökün eden dizelerden
Neyse düşen payıma
Aralıksız koştuğum bitimsiz aşkın baş koymuşken yoluna
Muradım mı hafız?
Yeşeren gözlerime bak.
İhtilafı mı yalnızlığın?
İnkâr edemediğim kadar mutsuz ama Rabbine sadık.
Yaşaran sözcükler mi yoksa aralıksız darp eden?
Yaslandığım dağın neşri ve eseri olsa gerek
Bünyemdeki hezeyan ve katık
Ettiğim kimi zaman isyan
Elbet af etsin Rabbim şu günahkâr aciz kulunu…
Metruk hanelerden yağan başıma neyse aşikâr
Uğrumdur şiir
Ağıtlar yaktığım asla değil kibir
Bir münafıksa takılan peşime
Allah rızası için sevmedim mi cihanı?
Elbet bitmez de yüreğin ricası
Kıyama durduğum her gün her ezan vakti
Çığırından çıkmış insanlara Rabbimin çağrısı
Ses etmeden yaşadığıma şahit her acı…