Edebiyatta Hatay’ın Atardamarları Paneli Yapıldı | Müslüm Kabadayı
Hatay Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen EXPO21 çerçevesinde Antakya’da “Edebiyatta Hatay’ın Atardamarları” konulu panel yapıldı.
Antakya Sanat Derneği’yle Hataylı Edebiyatçı ve Sanatçılar Kolektifi tarafından düzenlenen panelin kolaylaştırıcılığını şair-yazar Adil Okay üstlenirken, konuşmaları eğitimci-yazar Müslüm Kabadayı, şair Edip Yeşil ve eğitimci-yazar Tunay Devrim yaptılar.
Hatay’ın toplumsal gelişim açısından çok önemli uygarlıkların kavşağında bulunduğuna dikkat çeken Adil Okay, bu coğrafyada yaşanan toplumsal mücadelelerin, aşkların, göçlerin, savaş ve işgallerin edebiyata yansıdığını belirtti. Konunun çok geniş bir alanı kapsadığına dikkat çeken Okay, “Arkadaşlarımız edebiyatta önemli rol oynamış Hataylı şair-yazarların özelliklerini, tarihsel gelişim içinde ortaya koyacaklar.” deyip ilk sözü Müslüm Kabadayı’ya verdi.
“Hatay coğrafyasının insan yaşamını belirleyen üç temel unsurunu, Amik Ovası, buradaki toprakları sulayıp bereketli yapan Asi Nehri ve Gılgameş destanında anlatılan orman koruyucusu Huvava mitolojisinin anlatıldığı Amanos Dağları’dır.” diyen Müslüm Kabadayı, M.Ö 300’lerde kurulan Antakya’nın kuruluşunda da Cacius(bugün Keldağ ya da Cebel-i Akra) efsanesinin etkili olduğunun altını çizdi. Aynı dönemde Antakya’daki adaya dikildiği belirtilen Tiche heykelinin de, dağ-nehir ve bereket sembolü olan başakla biçimlendirildiğine dikkat çeken Kabadayı, Hatay halkının bugüne kadar doğaya uyumlu yaşadığını, ancak Amik Gölü’nün kurutulması başta olmak üzere verimli topraklarda yapılaşmaya gidilmesinin gelecek açısından büyük tehlike yarattığının altını çizdi. 100 bin yıl öncesine tarihlenen Homo Çevlikens insanının, 40 bin yıl önce Üçağızlı Mağara’da et pişirip araç kullandığını, Amik Ovası’ndaki Tel Cüdeyde, Tel Tainat ve Tel Atçana’da ortaya çıkan buluntulardan 8 bin yıllık yaşam izlerine rastlandığını belirtti.
“Bütün bu zengin verilere karşın üzücü olan ise, antik çağ öncesine ait metinlerde Hatay topraklarında yetişmiş bir şaire ve şiire ne yazık ki ulaşabilmiş değiliz. Antakya’da M.Ö. 195’te kütüphane kuran şair Euphorian da Egriboz’dan, yani Helen coğrafyasından gelmiştir. Ne yazık ki onun da şiirlerine, hatta kurduğu kütüphanenin kalıntılarına ulaşabilmiş değiliz. Bu eksikliğin yeni araştırmalarla giderilmesi en büyük dileğimizdir.” dedi.
Tarih, felsefe ve bilimsel çalışmalar açısından en önemli sıçramanın Antakya Akademisinin kurulmasıyla gerçekleştiğini vurgulayan Kabadayı, “M.S. 3. ve 4. yüzyıllarda Antakyalı Libanius’la Marcellenius’un, 6. yüzyılda Malalas’ın yazdıklarının bugün de önemli kaynaklar olduğunu söyleyebiliriz. Antik ve Roma dönemini onlardan öğreniyoruz.” diyen Kabadayı, Hatay tarihinde iki kadının da bilim, sanat ve edebiyatının gelişmesinde rol oynadığını vurguladı. M.S. 3. Yüzyılda Palmira Kraliçesi Zenobia ve bundan bin yıl sonra Halep’in lideri olan Deyfe Hatun üzerinde durdu. Osmanlı döneminde 17. Yüzyıldan itibaren Sadık Efendi, Yahyazade Asaf, Miskizade Nafi gibi güçlü şairleri yetiştiren Antakya’nın yanında 2. yüzyıl başlarında Hatay coğrafyasına göçlerle gelen Ömer Hilmi Tsey gibi Çerkes’lerin edebiyatımızın atardamarları arasına girdiğine dikkat çekti. Fransız işgal yıllarında yetişen Cemil Meriç, Halit Çelenk, Kemal Sülker’lerin ise, 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye siyasetinde de etkili olduklarını vurgulayan Kabadayı, Hatay edebiyatının önemli bir atardamarının da halk şairleri olduğunu dile getirdi. 19. yüzyılda Âşık Meryem gibi bir kadın şairin Kırıkhan Delibekirli’den yetişmesi çok önemlidir. Onu takiben Ceylanlı köyünden Aşık Hacı’nın, Yayladağı Sungurlu köyünden Âşık Kamil Sarıateş’in ve İskenderun Akarca’dan Âşık Osman Telli’nin, Samandağ Nahırlı’dan Yusuf Koç’un, Küçükkaraçay’dan Hasan Silmen Kültekin’in, Antakya Dikmece’den Süleyman Reyhani’in, halk şiirimize yaptıkları katkılar unutulmamalıdır.” diyen Müslüm Kabadayı, Hatay coğrafyasında edebiyatta her zaman bir toplumcu damarın güçlü olduğunu, bunun örneklerini de diğer konuşmacıların anlatacaklarını söyleyerek konuşmasını bitirdi.
Edip Yeşil ise; “Edebiyatın belli dönemleri incelenirken o dönemin siyasi, iktisadi ve toplumsal koşulları gözardı edilmemeli. Çünkü edebiyat, biraz da içinde yaşadığı dönemin tanıklığını yapar; insanı, insanları yazar. 20. yüzyıl ciddi toplumsal değişim ve dönüşümlerin, alt üst oluşların yaşandığı, insanlık tarihi açısından son derece önemli bir yüz yıl olmuştur.” diyerek başladı sözlerine. Devamında; “Bu kapsamda yaşanan tarihsel-toplumsal süreçlerin edebiyata taşınmaması mümkün değildir. Antakya edebiyatına bakıldığında 20.yy başlarından itibaren 60’lı yıllara kadar özellikle de şiirde büyük bir hareketlilik ve verimlilikten bahsedilebilir.” dedi.
Yeşil; “Toplumsal sorumluluğu iliklerine kadar hissederek hareket eden, Hataylı dört atardamarından Süleyman Okay, Ali Yüce, Sabahattin Yalkın ve Süleyman El İsa’dan söz ederek sözlerini sürdürdü. “40lı ve 50li yıllar sancılı yıllardır. Ülkenin her yerinde olduğu gibi Antakya’da da zor ve sıkıntılı günler yaşanır. Bir yanda Dünya Savaşının ertesinin sıkıntıları bir yanda cadı avcılığı gibi yapılan baskılar ve bu bütün bu karamsarlığa rağmen karakteriyle şiiriyle sanatıyla ayakta kalmaya çalışanlar. İşte bu dört şair ‘yaşadıkları coğrafyanın makus talihini iyiye-güzele doğru değiştirmeye adadılar hayatlarını’.” diyerek Süleyman Okay, Ali Yüce, Sabahattin Yalkın ve Süleyman El İsa’nın yaşamından kesitler sundu, eserlerini, düşüncelerini paylaştı ve şiirlerinden birer şiir okudu.
1990’dan günümüze kadar Hatay’da edebi çalışmalarda yer alan şair yazarlarla ilgili bilgiler veren Tunay Devrim, “Bir yanda binlerce yıllık Akdenizlilik kültürünün mirasını heybesinde taşıyan insanlar, öte yanda ise zor dağları, sürgünleri, ters akan nehriyle “Asi”leştirdiği evlatları. Her duyguyu sınırları zorlarcasına yaşatabilen bir kent Antakya…” diyerek konuya giriş yaptı.
“Antakya bu özellikleriyle geçmişten günümüze hem kendi içinden çıkardığı değerlere hem de diğer sanatçılara, yaratacakları eserler için ilham kaynağı olmuştur.
Bu olanaklardan yararlanan Antakyalı ya da sonradan Antakya’ya yerleşen, kendini Antakyalı addeden birçok yazar, şair bazen yerellikten ulusallığa, hatta Cemil Meriç, Ali Yüce ( Olmaca Şiiri ) gibi evrenselliğe ulaşmayı başarmıştır.
Romanda ve öyküde Ayla Kutlu, Burhan Günel, Şiirde Hüseyin Ferhad gibi köşe başlarını aramızda tanımayan yoktur.
O nedenle biz bu yazımızda son 30 yılın panoramasını çizmeye çalışacağız. Ama önce bu dönemde çıkarılan dergiler ve bu dergilerde yer alan isimlerin geliştirdikleri edebiyat dünyasına bakmak yerinde olacaktır. Çünkü bu dergileri incelediğimizde son 25 yılda Hatay edebiyatında belli başlı köşe taşlarıyla karşılaşırız.
Amik, Orontes Edebiyat, Amanos, Barbarları Beklerken, Antakya Kültür-Sanat, Güney Rüzgarı, Çağla gibi önemli dergileri incelediğimizde aynı isimlerin faklı üretimleriyle karşılaşırız. Bu isimleri ve en önemli eserlerini türlere göre şöyle sınıflandırdık:
Şiir edebiyat coğrafyamızı besleyen en önemli damar olma özelliğini hiç kaybetmiyor. Antakya’da da son yıllarda birçok şairin adına rastlarız.
Şu isimler ve eserleri dikkat çekiyor:
Adil Okay / Yirmibeşinci Saat; Faris Kuseyri / Orontes Mensurları-Doğu Duvarı; Yaser Bereketoğlu / Siz Güzeldiniz Sonrasız Zamanlarda; Bedran Cabiroğlu / Şafağın Gülleri; Nisa Leyla / Hayal Divan; Nevruz Uğur / Yamalı Bulut; Faruk Bal / Kar Geçitleri; Edip Yeşil / Sen Yoktun Ben Üşürken; Utkun Büyükaşık / Kapı Aralığından; Nebih Nafile / Güneş Hepimiz İçin; Ferhat Zidani / Aşkın Mührü; Dolunay Aker / Kol Yen Dük; Onur Köybaşı / Punk DNA; Tuba Bozkurt / Kontrollü Patlama.
Öykü ve roman türlerinde yapıt verenler ise şöyle: Müslüm Kabadayı/ Salkım Saçak Keldağ, Murathan Çarboğa / İshak Kuşunun Çağırdığı Çocuk ; Recep Yıldırım / Tammura; Yaser Bereketoğlu / Ugarit’te Sonbahar; Güler Kalem / Kedi Toprak ve Duman; Cemile Cereb / Zincirli Kolye; Erinç Büyükaşık / Hep Uzak, Murad Demirkol / Buteyra, Ferit Sürmeli / Burası Henüz Hiçbir Yer.
Deneme ve Araştırmacı olarak Orhan Tüleylioğlu, Selman Büyükaşık ve Müslüm Kabadayı’nın önemli çalışmalara imza attıkları görülmektedir.
Sonuç olarak sahip olduğu kültürel zenginliğiyle Antakya, geçmişten günümüze birçok şair ve yazarı beslemiş, onlara ilham olmuş bir kenttir. Bu araştırmada elbette gözden kaçan, unutulmuş şairler, yazarlar olabilir. Buna rağmen ulaşabildiğimiz ve okuma imkânı bulduğumuz sanat eserlerinden hareketle Hatay’da edebiyatın gayet zengin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.” diyerek konuşmasını tamamladı.