Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Günün Hikayesi | Ölümün En Yalnız Hali | Aylin Özgür

21.05.2022
501
A+
A-
Günün Hikayesi | Ölümün En Yalnız Hali | Aylin Özgür

– Bu nasıl bir gün, ne sonu var ne de başını anladım, nereden başladı neden hala sona ermedi? Zaman mı durdu, yoksa bunlar sadece zihnimin bir oyunu  mu?

Bir sedyede hayata tutunmaya çalıştığımı ve yoğun bakımda olduğumu bilseydim bunları hiç dert etmezdim.

Ne olmuştu ki bana? Nasıl gelmiştim buraya?

Ama ben özgürce her yeri dolaşıp görebiliyordum?

Neden bedenim sedyede?

“Kalk hadi, işlerimiz var.”

İnsan hayatları kurtarıp sevdiklerine kavuşturacağız, desekte bir faydası olmuyordu. Cansız bedenim, ruhsuz ve duygusuz bir şekilde sedyeye boylu boyunca uzanmıştı. Yardımsız nefes bile alamıyordu, ya kalbim durursa..?

Her şey bir yaz günü başlamıştı, aracımı normal bir hızla kullanırken, radyoda çalan müziğin hoş ritmine uyup, biraz aracın gazını körüklememle önüme çıkan yabani hayvanı görmemle birden fren pedalına sert bir şekilde basınca, fren pedalının çalışmadığını fark ettim. O gün tüm aksilikler beni mi bulmuştu bilmem? O an ölüm ile burun buruna geldiğimi hissettim.

Şarampole yuvarlanırken, tek hatırladığım dua ettiğim, sonrası yok… Sonrası meçhul ve siyah- beyaz… Kara bir gece gibi.

Umutları ve büyük hayalleri olan bir doktordum.

“Bu kaza da nereden çıktı şimdi, birçok hastam var beni bekliyor, uyanıp onlara koşmam gerek”. Uyanamıyorum, sanki uyanmak bana yasak.

Hastanede yoğun bakımda tek duyduğum şey “iyi olacaksın” sözü oluyor, “nasıl olacaktı ki bu?

Benim bedenim hareketsiz bin bir gece masalı gibi bin bir kabloyla monitörlere bağlı

Kimi kalbimi kimi beynimi kimi ise vital fonksiyonlarımı ölçüyor kimi serum kimi kan kimi sadece içinde değişik karışımlı solüsyonlar…

Burada rolleri mi değiştik? Haberim olmadı hiç.

Hey bedenim kalk, hastalara gidelim. Yeter bu kadar tembellik.

Herkese umut dağıtan ben kendime bir şey diyemiyorum.

Neden kendime sürekli tepeden bakıyorum? Arada ise karanlık oluyor.

Bu kadar ağır mı atlattım kazayı?

Sadece şarampole yuvarlandım.

Oysaki sonuçları bu olmamalı.

“Uyan kendim, aç gözlerini, annemi özlediğim gibi şimdi seni de mi özleyeceğim?

Yaşamaya dair umutlarımı mı yitirdim ben?

Neden hala yatıyorum bu sedyede, gözlerim kapalı?

Doktorlar gidip geldi odaya, bana bağlı olan kablolara bakıp bir şeyler sorup durdular.

Dünyanın sonu gelmiş gibi

Herkesin yüzü, her şey yalan mıydı?

Çok yalnız hissediyordum kendimi. Oysa benim etrafım hep kalabalık olmuştu, şimdi ise unutulmuş ve terk edilmiş gibi hissediyordum.

“Kalbim neler oluyor, ruh ve kalp neden ayrıyız biz?”

Yüz kez aynı soruyu sordum belki, kendime? Hiç cevap alamıyorum. Olmayacak yerlere savrulup duruyorum.

“Bırak artık bedenini rahat,” diye meçhul bir ses duyuyorum. Kimdir, necidir, bilmiyorum?

Yakınlarımı görüyorum, “Ben iyiyim” diyorum, duymuyorlar. Kalbimle iletişim kurmalıyım, atıyor görüyorum, serumlardan akan sıvılar beni hayata döndürecek biliyorum.

Ama ne zaman? Ben hep bu durumda olanları kurtardım, şimdi ise ben kendimi kurtaramıyorum.

Ruhum bunaldı, biraz bahçeye çıktım. Orada mavi bir kelebek hep yakınımda uçtu durdu.

Arada başka bir kelebek peşine düştü, sonra yine bana doğru sabırsızca uçup durdu.

Meltemin tatlı esmesi gibi…

“Beni nasıl görebilir ki, ben sadece bir ruhum”

Bedenime dolanmış binlerce kabloyu düşündüm. Her biri bana can suyu vermek istercesine,  Azraile meydan mı okuyordum şimdi? Yoksa ondan kaçıyor muydum? Hiç karşılaşmadım ki onunla. Belli ki daha sıram gelmemişti, ama ben benden kopuk hissetmeye başlamıştım.

Buna son günlerde kalbimi kıranların hep yakınlarım olması, sebep olmuş olabilir miydi?

Yine cansız bedenimin olduğu odaya geri döndüm. Kimse yoktu yanımda.

“İnsan yalnız ölür,” derler doğruymuş…

Azrail ise artık yanı başımda, bana gerekli bilgileri vermekte ve en çok tekrarladığı kelime, “Korkma” oluyor.

Hiç korkulacak bir hali yoktu ki, güven veriyordu.

“Ya ben ne olacağım şimdi? Neden ruhlar hep yalnız?

Her yer karanlık ve ben neredeyim bilmiyorum artık?

Bu bir son olmalıydı”

Son!!!

Saygılarımla…

 Aylin Özgür

Aylin Özgür
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.