Siz Hiç Kuş Yenkdiniz Mi? | Fevzi Durmuş
O GÜNDEN BUGÜNE ANILAR-2021
Bu nasıl soru veya yazı başlığı diyebilirsiniz. Duymamışsanız haklı da olabilirsiniz. Ancak köyümde, küçük çocukluğumda böyle bir geleneğimiz vardı. Bu geleneğin Trabzon’dan Azerbeycan’a kadar yaygın olduğunu, faydalı veya saçma bir gelenek olup olmadığını da sizlerin yorumuna bırakıyorum.
Ardanuç-Yolağzı Köyü, Çadır Dağı (Kürdevan) eteklerinde kurulmuş, zirveye en yakın dağ köylerinden birisidir. Bahar ve yaz aylarındaki tertemiz havası, suyu ve güzelliği ile bir cazibe merkezi olmasına rağmen uzun kış aylarında ise yaşam burada biraz zorlaşır. Kış gelince her taraf insan boyunu aşan kar örtüsü ile kaplanır, köy sakinleri evlerine çekilirken evcil hayvanlarını ahırlarda, komlarda ve kümeslerde beslemeye başlarlar. Yöredeki yabani hayvanlardan ayı, kış uykusuna yatarken kurt, domuz, tilki ve tavşan gibi hayvanlar sıcak bölgelere giderlerdi. Serçe, karga ve saksağan köy binalarında barınmaya çalışırken; karakuş, kartal, kuzgun, leylek, turna, kuku ve güvercin gibi göçmen kuşlar da köy yöresini terk ederlerdi. Kavaklık yolu ile Çatalyol’da her zaman görülen atlı veya yaya yolcular da artık görülmez; köy, kuş uçmaz kervan geçmez bir yalnızlığa bürünürdü.
Uzun kış gecelerinde köy sakinleri birbirlerine oturmaya gider, günlük olaylar fıkralar, hikâyeler anlatılarak hoş vakit geçirmeye çalışırlardı. Bahar ayları yaklaştıkça yaşlılar; havaya, suya ve toprağa cemrelerin düştüğünü sıralamaya başlarlar, herkes mart dokuzunun gelmesini dört gözle beklerdi. Analar çevresini yeni, yeni tanımaya başlayan küçük yavrularının elini, yüzünü yıkarken onlara:
-Artık kocaman adam oldun, bundan sonra sabah erken kalkacaksın, elini yüzünü kendin yıkayacaksın, sonra da ekmeğin kuvasına biraz peynir koyarak sabahlığa kadar açlığını gidereceksin. Çünkü bahar geliyor; karakuşlar, kukular yakında gelir, seni yengarlarsa hayatın boyunca sansız birisi olursun. Ama bu dediklerimi yapar da sen onları yengarsan; şansın açılır, okur, büyük adam olursun diye tembih ederlerdi.
Ağır kış koşullarında evlerinde hapis hayatı yaşayan çocuklar ise annelerinin öğütlerini tutmaya çalışırken bazen da balkona çıkar, kapalı ve soğuk havaya isyan edercesine:
Bulut get,
Güneş gel.
Saçli Kizi,
Al da gel.
O zamanın köy çocukları,atalarının “Saçlı Kız” resmini taşlara kayalara çizdiğini nerden bilirlerdi ki..
Diye büyüklerinden duydukları geleneksel bir isteği dile getirirlerdi.
Küçük çocuklar, karakuş ile kukuyu yenkme işini anneleri gözetiminde öğrenirken mart dokuzu, yani şimdiki takvimle 22 Mart günü de gelir, gökteki bulutlar çekilmeye,” Saçli Kiz” sıcak yüzünü göstermeye başlardı. Yerleşim yerinin iki tarafındaki boğazlarda erimeye başlayan kar kürtükleri çığ halinde aşağılara doğru kayarken üst taraftaki kar suları, köyün ortasındaki dereciğe toplanarak aşağıdan geçen Kontrom Deresi’ne kavuşurdu. Karşıda sağ taraftaki Çançhar’ın(şelalenin) buzları çözülür; otlaklarda, çayırlarda eriyen kar suları, şelaleden büyük gürültü ile dökülür, Kontrom Deresi ile Irmaklar Köyü’ne doğru ikinci bir şelaleden aşağı akıp giderdi. Tarla, çayır ve otlaklarda yer, yer kara parçaları görünmeye başlayınca ortam alacalanır; sarol ağaçlarının bembeyaz çiçeklerle donanmaya başlaması, ilkbaharın geldiğinin habercisi ve göçmen kuşların öncelikle de karakuşların geleceğinin müjdecisi olurdu. Karakuşlar ile yarışmaya hazırlanmış çocukların sabırlarının taştığı bir sırada karakuşlar görülür veya anneleri tarafından gösterilirdi. Çocukların yenkme sevinci doruğa çıkar ve arkadaşlarına bir öğünme konusu olurdu. Daha sonra diğer göçmen kuşlar da görülmeye başlanır, her yaştaki köy sakini karşı yakadaki Kavaklık Ormanı’ndan “Kukkuuu, Kukkuu, Kukkuu” diye öten Kuku kuşunun sesini duymayı arzu ederdi. Geldiğinde akşama kadar aralıklı olarak sık, sık öten kuku kuşu, bazılarını yenger, bazılarına ise yengilirdi. Yengilenler üzülür, yengenlerin ise sevincine diyecek yoktu.
Ötüşü ile bazı insanları mutlu edebilen bu kuşun özelliği nedir diye merak ettim. Az bir araştırmamda; Trabzon’dan Azerbaycan’a kadarki geniş coğrafyada kendisine öyküleri dizildiğini ve maniler yakılmış olduğunu gördüm. Örneğin:
Kukku ne bağırırsın
Karşıya kayalara
Anan mı sana vurdi
Ağlarsın aşanada
..
Kukku dağden aşağa
Geliyor öte öte
Şeker olsam katılsam
Akşam içtiğin süte
–
Kukku dağda bal yapar
Yar kapida yol yapar
Gelip geçsem önünden
Kazma kürek pas yapar–
Ķuku gelur da oter
Yolda dutun dalina
Daha bahmeyeceğum
Sevdiğimun yoluna
Kendi özel hayatında ise yuva ve yavru yetiştirme derdi olmayan eğlence düşkünü tam bir asalak kuş olduğunu hayretle izledim. Atalarımızın “Görünüşe aldanma” sözü de ne kadar da doğruymuş.
Resim-3
Bir serçenin kendisinden iri kukku yavrusunu beslemesi…
Çocukluğunda annesinin yönlendirmesi ile karakuş ve kuku ile yarışmış olan bu satırların yazarı da bu kuşlardan etkilenmiş olabilr mi? Bazen yengilmiş ama çok sefer de bu kuşları yengmiştir. Bu yarıştan olan uyumdan mı, nedendir bilinmez; yine bu satırların yazarı, hala sabah erken kalkar ve kahvaltısını yapmadan evden dışarı adımını atmaz.
O GÜNDEN BUGÜNE ANILAR-2021