Mısır Tarihinde İz Bırakan Kadınlar | Adil Okay
“Bana vahşi ve tehlikeli bir kadın olduğumu söylüyorlar. Ben gerçekleri söylüyorum.
Gerçekler de vahşi ve tehlikelidir…” Neval El Saadavi.
Mısır değince aklımıza ne gelir?
Nil nehri, Firavunlar, mumyalar, piramitler, Nefertiti, Kleopatra ve Ummu Gülsüm belki !
Bu sembolleri dünya tarihinin ilk kadın doktoru (M.Ö. 4800) Mert B’tah’tan kısa bir süre önce kaybettiğimiz 20. yüzyıl Mısır’ının efsanevi hak savunucusu yazar, psikiyatr Neval El Saadavi’ye kadar çoğaltabiliriz. Sadece bu örnekler bile Mısır’ın köklü bir tarihi geçmişe, zengin bir siyasal, bilimsel ve kültürel mirasa sahip olduğunu gösterir. Öyle ya bazı devletler, sınırlar gibi yapaydır, bazı ülkelerin köklü tarihleri yoktur. Peki, Mısır öyle mi? Mısır binlerce yılın birikimine sahip bir ülke. Ama “bu gün Mısır’ın sözünü ettiğiniz birikimine paralel bir ‘gelişmişlik’ düzeyi yok” diyeceksiniz. Evet, sosyal sınıflar arasındaki uçuruma, iktisadi alandaki çarpık ve vahşi kapitalizme, Enver Sedat döneminde 11 Eylül 1971’deki referandumla kabul edilen yeni anayasa ile İslâm hukukunun anayasanın asıl kaynaklarından biri olarak kabul edilmesine bakarak bu sonuca varabiliriz.
Ama bu eksik bir değerlendirme olur.
Unutmayalım ki Mısır gibi sömürgeciliğin geri bıraktırdığı onlarca ülke var dünya genelinde. İmparatorlukların işgal edip sömürdüğü, hammadde kaynaklarını talan ettiği, tarihi eserleri gibi bilimsel buluşlarını ve kültürlerini de yağmaladığı, iç dinamikleri ile gelişmelerine engel olduğu, yüzyıllar sonra ancak bağımsızlıklarını kazanabilen devletlerden biri de Mısır Arap Cumhuriyetidir.
Mısır’ın kendi iç dinamikleri ile gelişmesinin önündeki en büyük engel, bu ülkeyi Yavuz Sultan Selim döneminde (1517 – 1798) işgal eden Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Bu işgal iki yüzyıldan fazla sürmüştür. 1798’den 1801 yılına kadar üç yıl süren Fransa (Bonapart) işgalini yaşayan Mısır, 1822’den sonra yeniden Osmanlı İmparatorluğuna bağlansa da bağımsızlığını kazanana kadar (1922) İngilizlerin fiili yönetiminde kalmıştır.
Suha Kıyak’ın (beni bu makaleyi yazmaya teşvik eden ) “Mısır Tarihine Damga Vuran Kadınlar” adlı kitabının önsözünde biraz da övgüyle söz ettiği Osmanlı Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa hakkında da kısa bir not düşmek istiyorum. Kavalalı’nın Mısır’da – kısa bir dönem- gerçekleştirdiği nispi reformlar Osmanlı’dan bağımsızdı. Kaynaklara göre 1805 yılında Mısır’a vali olarak atanan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı’dan bağımsız hareket etmeye başlamış, dış işlerinde Osman’lıya bağlı, iç işlerinde serbest olan Mısır Hidivliği’ni (Kavalalı hanedanı) kurmuştur.
İmparatorlukların “iyisi” olmaz. Olmamıştır da. O dönem Portekiz, Avusturya – Macaristan, Büyük Britanya, Fransa, Birleşik Almanya (II. Reich), İtalya, Rus, Japon, Hollanda, İspanyol, Osmanlı imparatorlukları (ve diğerleri) Mısır’dan Suriye’ye, Afrika’dan Amerika’ya, Balkanlardan Uzak Doğuya kadar at koşturuyor, bu bölgelerin halklarını kültürleriyle birlikte soykırıma uğratıyor, kendilerinin olmayan savaşlarda kırdırıyor ve tarihlerini masum insanların kanıyla yazıyorlardı. Yüzyıllar süren bu yağma / paylaşım savaşları elbette Mısır gibi ülkelerin gelişimine ket vurdu.
Ancak şunun da altını çizmeliyim ki; beş bin yıllık Antik Mısır uygarlığı yukarıda adlarını saydığım imparatorluklar tarih sahnesinde yokken de vardı. “Tıp, anatomi başta olmak üzere şehir planlamacılığında, mimaride, güzel sanatlarda, tekstilde çok başarılı olan Mısır medeniyeti bugün hâlâ büyük bir takdir ve hayretle bilim insanları tarafından incelenmektedir.” Bu günün teknolojisiyle bile yapılması zor olan kuleler, piramitler, tapınaklar, dikili taşlar, sarnıçlar, yollar ve özgün yazı sistemi binlerce yıl önce Mısır bilim insanlarının sayesinde inşa edilmiştir.
Suriyeli yazar Suha Kıyak ve Mısırlı kadınlar
Bu zorunlu girişten sonra, Suriyeli arkadaşım, yazar ve çevirmen Suha Kıyak’ın hazırladığı, Karahan Kitapevi’nin yayınladığı “Mısır Tarihine Damga Vuran Kadınlar” adlı kitabından alıntılar yaparak tarihe bir yolculuk yapalım ve bu gelişmelerde Mısırlı kadınların yerine bakalım: Suha Kıyak kitabında, Antik Mısır’dan günümüze kadar, bilim, siyaset, sanat ve hak mücadelesi alanlarında iz bırakan kadınları anlatmış. İlk kadın Firavundan, dünyanın ilk kadın hekimine, linç edilerek öldürülen dünyanın ilk bilim kadınından, insan hakları alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle idamla yargılanan kadınlara kadar geniş bir yelpaze sunmuş.
Birkaç örnek verip bir de katkı sunmaya çalışayım:
Hatşepsut. M.Ö. 1508 – 1458
Tarihin ilk kadın Firavunu yani diğer bir değişle ilk devlet başkanıdır. Eski Mısır’da Firavunlar ölümsüz olduklarını savunurlardı. “Mumya kompleksi”nin de kaynağı budur. Bu nedenle olacak Hatşepsut, ölmeden önce inşa ettirdiği Kermek Mabedinde bulunan dikili taşlardan birine şunları yazdırmıştır: “İnsanların arkamda bıraktığım eserlerden bahsettiklerini duydukça kalbim çarpmaya devam edecek…”
Hyptaia. M.Ö. 350 – 415.
Yunan asıllı Mısırlı Hyptaia, dünyanın ilk bilim kadını olarak kabul edilir. Matematik ve astronomi alanlarında eserleri vardır. Çalışmaları bağnaz kesimleri rahatsız etmiş akabinde linç edilerek katledilmiştir.
Kleopatra. M. Ö. 69- 30.
Mısır kraliçesi. Yunan asıllı Ptaleme sülalesinden olan Kleopatra asıl unvanı 7. Kleopatra olmasına rağmen diğerlerini unutturmuştur. Büyük İskender’in ölümünden sonra Yunan asıllı Mısır hükümdarların sonuncusudur.
Şeceretü’d-dürr. M. Ö. ? – 1257
Bazı tarihçilere göre Memlukluların ilk sultanıdır. Diğerlerinden farkı sadece kadın olması değil, bir zamanlar cariye olmasıdır.
Safiye Zağlul. 1878 – 1946.
“Mısırlıların anası” olarak anılan Safiye 1921 yılında yüzündeki peçeyi (türbanı) kaldırıp Mısır devrimcileriyle beraber mücadele saflarına katılmıştır. Bu nedenle devrimin simgesi olmuştur.
Roz El Yusuf. 1898 – 1958
Türk asıllı olan Roz’un asıl adı Fatma’dır. Annesini küçük yaşta kaybedince onu himayesine alan Hıristiyan bir aile ona Roz adını vermişlerdir. Oyuncu, yayıncı ve gazeteci olarak bilinir. İlk gençlik yıllarında İskender Tiyatro Ekibi’nde roller aldı. Daha sonra Aziz İyd, Ukaşa ve Remsis ekiplerinde çalıştı. Başrol oyuncu olarak ün kazandı. 1925 yılında oyunculuğu bırakıp yayınevi kurdu. Kısıtlı imkânlarla Roz El Yusuf adlı edebiyat dergisi çıkardı. Krala ve İngiliz işgaline karşı yazıları nedeniyle iktidarın hedefi haline geldi, Bu nedenle tutuklandı.
Emine El Sait. 1914 – 1995.
Yazar ve yayın yönetmeni olan El Sait, ilk sayısı 1954 yılında yayınlanan “Havva” adlı kadın dergisinin yayın yönetmenliğini yapmıştır. Hüda Şaravi ve kadın arkadaşlarının eşitlik mücadelesini yükselttiği dönemde, 14 yaşında Kadınlar Birliği’ne katıldı. 1931 yılında Kahire Fuat El Evvel üniversitesine girebilen ilk kadın öğrencilerdendi.
Durriye Şefik. 1908 – 1972
Mısır anayasası onun önderliğinde verilen mücadele sonucu kadına seçme ve seçilme hakkı tanıdı. 19 Şubat 1950 yılında Durriye Şefik, 1500 kadından oluşan bir gösteriye önderlik yaptı. Parlamentonun içine zorla girdi. Kadınların erkeklerle eşit anayasal haklara sahip oluncaya değin açlık grevi yapacağını duyurdu. Bundan bir hafta sonra kadınların isteği gerçekleşti. 1952 devriminden sonra kurucusu olduğu “Nil Kızı Birliği” adlı “Kadın Hareketi”ni siyasi partiye dönüştürmek istedi. Ancak beklediği sonucu alamadı. 1957 yılında “Yeni kadın” adlı dergisi kapatıldı. Ev hapsine mahkûm edildi. Son yıllarında iyice yalnızlaşan Durriye Şefik 1975 yılında evinin penceresinden atlayıp hayatına son verdi.
Fatma Rüşdü (1908 – 1996) Sara El Bernard El şark adıyla ünlenen Fatma Rüşdü, oyuncu ve yönetmen olarak iz bıraktı.
Yaşayan kadın yazarlardan 1946 doğumlu Radva Aşur, “Gırnata üçlüsü” adlı romanıyla bilinir. Uluslar arası birçok ödüle layık görülmüştür.
1949 doğumlu Selva Bekr, film ve oyun eleştirmenliği yanı sıra resmi tarihin karanlık sayfalarına göndermeler yapan, gerçek tarihin yazılımına katkı sunan romanlar yazmıştır. Bunların en ünlüleri “El Beşmuri ile Kuku Sudan Kabaşı”dır.
Ummu Gülsüm. 1895- 1975.
Nasıl Fransa’nın “Kaldırım Serçesi” Edith Piaf varsa, Lübnan’ın Feyruz’u varsa, bu sanatçıların ustası sayılabilecek, sesi sınırları aşan Mısırlı Ummu Gülsüm var. O şarkı söylediği zaman kurtlar, kuşlar, serçeler bile susarmış. Haziran 1962’de “Life Dergisi”nde ABD’li bir gazeteci Gülsüm fenomeni hakkında şunları yazmıştı: “Her ayın ilk Perşembe günü Ortadoğu’da garip şeyler oluyor. Kahire sokaklarında sesler kesiliyor. Batıya 2500 km. uzaklıkta Cazablanka’da kahvelerde oyunlar duruyor. Doğuya 800 km. uzaklıktaki Bağdat’ta aynı şey oluyor. Herkes Kahire radyosundaki bu haftada bir olan 5 saatlik özel Ummu Gülsüm programını bekliyor.”
Hüda Şaravi. 1879- 1947.
Kadın mücadelesini birleştiren isim olarak bilinir. En çok hatırlanan olay, 1923 yılında Avrupa’da katıldığı Kadın konferansından dönüşünde gerçekleştirdiği bir eylemdir. Şaravi ve arkadaşları olan Nebeviye Musa ve Siyza Nebravi Mısır tren istasyonunda, trenden iner inmez başörtülerini çıkarıp attılar. Onları gören kadınlar da arka arkaya alkışlar eşliğinde türbanlarını atmışlardı. Hüda şaravi 1935 yılında başkanı olduğu Arap kadınlar Birliği’nin kurucuları arasında da yer almıştı.
Şeyma El Sebah 1984- 2015
Suha’nın kitabına bir katkı da ben sunup 31 yaşında polisler tarafından katledilen şair, sosyalist feminist bir işçi lideri olan Şeyma El Sebah’ı da okuyuculara tanıtmak istiyorum. Hüda Şaravi’nin izinden giden ve “İşçi Kahramanı” olarak anılan Şeyma, Mısır’da Arap Baharı’nın örgütleyicilerindendi. 2011 yılında Tahir Meydanı direnişinde kadın işçi komünlerinde aktif görev aldı. Devrimci Sosyalist Hareket üyesi olan Şeyma, 2012 yılında Sosyalist İttifak Partisi’ne girdi ve partinin İskenderiye sekreteri oldu. 24 Oca 2015’te 31 yaşında katledildiğinde yeni bir isyan başladı. Binlerce kadın, kızıl ve mor bayraklarıyla Şeyma’yı “katil devlet”, “Askeri rejime hayır” sloganları ile uğurladı. Tepkiler üzerine Şeyma’nın katili olan polis tutuklandı ve 15 yıl hapis cezası aldı. Ancak bu ceza infaz edilmedi, polis bir süre sonra serbest bırakıldı. (Bkz. Nilin İsyankâr kızları Huda ve Şeyma. 19 Mart 2017. Gazete Karınca)
Füruğ Ferruhzad 1935-1967
İranlı şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam. 20. yüzyılda İran’da yetişmiş en önemli şairlerindendir. Nazife Şimşek’in anlatımıyla “19. yüzyıldaki, 20. yüzyıldaki ve bugünün 21. yüzyılındaki kadınlar gibi bir kadını “hatırlayalım.” Ama bir o kadar da başka kadını… Reddeden, üreten, özgür, feminist bir kadını: Füruğ Ferruhzad’ı. Zamanın 1935-1967 yılları arasına, sadece otuz iki yıllık bir ömür sığdıran bir kadın O. “Kalbimi bir meyve gibi yetiştirip ağaçların bütün dallarına asmak istiyorum” diyecek kadar doğayla iç içe… Ve sevdiği hayattın gerçekliğiyle de burun buruna yaşayan, “Düşündüğümden daha erken ölüp bütün işlerimin yarım kalacağından korkuyorum” diyen bir kadın.” (Nazife Şimşek, Füruğ… Füruğ… Füruğ…, Bia Haber Merkezi, 08 Mart 2015)
Mısır tarihine iz bırakan kadın yazar, sanatçı, siyasetçi ve bilim insanları elbette bu makaleye sığmayacak kadar çok. Hayranlıkla okunacak ve feyiz alınacak kadınların öz yaşam öyküleri Suha Kıyak’ın kitabında yer alıyor. Bu vesileyle Suha’yı kutluyorum. Suriye’den kalkıp gelip bize bu kitabı armağan ettiği için.
Yazıma, hayranı olduğum, Türkiye’de ‘Sıfır Noktasındaki Kadın’ adlı kitabı ile tanınan, 22 Mart 2021’de kaybettiğimiz, Mısırlı kadın hakları savunucusu, feminist yazar, aktivist, Doktor Neval El Saadavi’den bir alıntıyla başlamıştım. Yine onunla bitireyim:
“Paraya da, aşka da köle olmayı reddediyorum…”
*Çini Kitap. s.68