Direniyorum, direneceğim | Hüseyin Evcil
Günler hızlı geçiyor, farkındasınız değil mi?
Sağlıklı olalım.
Dedikoducu, fesat, ikiyüzlü, sahteci, maskeli, şımarık, kompleksli insanlardan, pardon canlılardan uzak duralım.
Durmaya çalışıyoruz ama bir biçimde, dolaylı yollardan yaklaşma ve bulaşma ihtimalleri hep vardır.
Ben, geç de olsa, dikkat ediyorum. Önceleri dikkatli değildim ve bu saflığımın, temizliğimin bedelini ödedim. Zararın neresinden dönerseniz dönün, kardır, demiş atalarımız.
Yaşam koşulları nedeniyle dolu bardaklar gibi olduk. Yarım damlalık bile boşluk yok (kalmadı) o bardakların üzerinde.
Bardağın taşması olayı: Üzülmemiz, sinirlenmemiz anlamına geliyor.
Fotoğraf, benim, 3 yaşındaki halim (miş)…
Düşe kalka yürüyordum küçüklüğümde. Yollar zaten düzgün değildi ki. Kirpi döşeme diye tanımlanan taşlar vardı yakın çevremde. Beton ne gezer 60 yıl önce ? Belirli yerlerde vardı beton zeminler. Durduğu yerde durmayan, çok hareketli, çok yaramaz bir çocuktum. İşte bu tarihi sayılabilecek fotoğrafı, rahmetli kitapçı Adnan Yıldırım çekmiş ve babama vermiş.
Babama: “Mustafa bey, al biricik oğlunun fotoğrafını sakla,” demiş. Nereden nereye geldim (hayatın rüzgarında) ? Yarın sabah, hatta bu akşam neler olacağını bilemeyiz. Yarın, kimin başına ne gelecek, hiç kimse bilemez. Bundan sonra, hepimizin güzel günleri, mutlu günleri, huzurlu günleri olsun. Hastalıksız günlerimiz olsun. Sevdiğimiz insanlar, bizimle birlikte yaşasınlar. İsterim. Siz de istersiniz. Yıllar nasıl geçti, nereye gittiler? Her şey bir uzun rüya, bir uzun film gibi hızlı akıyor zaman.
Şimdi biraz daha hızlı…
Yazın ortasına geliyoruz yavaş yavaş. Temmuz ayı bitip, Ağustos ayı girdiğinde, günler, çorap söküğü gibi gidecektir. Bir de bakmışız, serin rüzgârlar esmeye başlamış, ağaçların yaprakları sararıyor… Küt diye, kış geriye gelmiş. Gelecek. Kışın korkularım çoğalıyor. Odun ile ısınmaya çalışıyorum küçük odamda. Eski evde yaşıyorum. Teknoloji gereçlerim yok. Böyle seviyorum galiba.
Direniyorum, direneceğim.
Yıllarca bir taraflarım çıktı diyebilirim: Tire ’de, insanlara, gençlere, öğrencilere, edebiyatı, özellikle şiiri, felsefi bakışı sevdirmeyi başaramadım. Az sayıda insan var, duygulara gerçekten değer veren. Belki, ülkemizde, her kent, her köy böyle olmuştur.
Toplum, giderek daha çok yozlaşıyor sanki. Paraya, güce tapınma modası. Bazı insanları silmiş, hayatımdan çıkarmış durumdayım.
Kurtuldum, ünkü onların eksileri, artılarını götürdü. Kırıntıları bile kalmadı. Gerçek olsaydı (sözleri ve dostlukları), kaybolmazdı, buharlaşmazdı, eksilmezdi.
Şu iki şeyi sizden isterim.
Yazıyorum.
1 – Hep sağlıklı olunuz.
2 – Birbirimizi unutmayalım.
Hoşça kalınız.
Mutlu kalınız.
Lütfen, insanlara dikkat ediniz. Edersiniz, biliyorum, yine de yazıyorum. Ruhunuz incinmesin, moraliniz bozulmasın, tansiyonunuz değişmesin.
Selamlar…
Hüseyin Evcil / 7 Temmuz 2021
Direniyorum, direneceğim, Hüseyin Evcil,
Günler hızlı geçiyor. Farkındasınız değil mi?
Sağlıklı olalım.
Dedikoducu, fesat, ikiyüzlü, sahteci, maskeli, şımarık, kompleksli insanlardan, pardon canlılardan uzak duralım.
Durmaya çalışıyoruz ama bir biçimde, dolaylı yollardan yaklaşma ve bulaşma ihtimalleri hep vardır.
Ben, geç de olsa, dikkat ediyorum. Önceleri dikkatli değildim ve bu saflığımın, temizliğimin bedelini ödedim. Zararın neresinden dönerseniz dönün, kardır, demiş atalarımız.
Yaşam koşulları nedeniyle dolu bardaklar gibi olduk. Yarım damlalık bile boşluk yok (kalmadı) o bardakların üzerinde.
Bardağın taşması olayı: Üzülmemiz, sinirlenmemiz anlamına geliyor.
Fotoğraf, benim, 3 yaşındaki halim (miş)…
Düşe kalka yürüyordum küçüklüğümde. Yollar zaten düzgün değildi ki. Kirpi döşeme diye tanımlanan taşlar vardı yakın çevremde. Beton ne gezer 60 yıl önce ? Belirli yerlerde vardı beton zeminler. Durduğu yerde durmayan, çok hareketli, çok yaramaz bir çocuktum. İşte bu tarihi sayılabilecek fotoğrafı, rahmetli kitapçı Adnan Yıldırım çekmiş ve babama vermiş.
Babama: “Mustafa bey, al biricik oğlunun fotoğrafını sakla,” demiş. Nereden nereye geldim (hayatın rüzgarında) ? Yarın sabah, hatta bu akşam neler olacağını bilemeyiz. Yarın, kimin başına ne gelecek, hiç kimse bilemez. Bundan sonra, hepimizin güzel günleri, mutlu günleri, huzurlu günleri olsun. Hastalıksız günlerimiz olsun. Sevdiğimiz insanlar, bizimle birlikte yaşasınlar. İsterim. Siz de istersiniz. Yıllar nasıl geçti, nereye gittiler? Her şey bir uzun rüya, bir uzun film gibi hızlı akıyor zaman.
Şimdi biraz daha hızlı…
Yazın ortasına geliyoruz yavaş yavaş. Temmuz ayı bitip, Ağustos ayı girdiğinde, günler, çorap söküğü gibi gidecektir. Bir de bakmışız, serin rüzgârlar esmeye başlamış, ağaçların yaprakları sararıyor… Küt diye, kış geriye gelmiş. Gelecek. Kışın korkularım çoğalıyor. Odun ile ısınmaya çalışıyorum küçük odamda. Eski evde yaşıyorum. Teknoloji gereçlerim yok. Böyle seviyorum galiba.
Direniyorum, direneceğim.
Yıllarca bir taraflarım çıktı diyebilirim: Tire ’de, insanlara, gençlere, öğrencilere, edebiyatı, özellikle şiiri, felsefi bakışı sevdirmeyi başaramadım. Az sayıda insan var, duygulara gerçekten değer veren. Belki, ülkemizde, her kent, her köy böyle olmuştur.
Toplum, giderek daha çok yozlaşıyor sanki. Paraya, güce tapınma modası. Bazı insanları silmiş, hayatımdan çıkarmış durumdayım.
Kurtuldum, ünkü onların eksileri, artılarını götürdü. Kırıntıları bile kalmadı. Gerçek olsaydı (sözleri ve dostlukları), kaybolmazdı, buharlaşmazdı, eksilmezdi.
Şu iki şeyi sizden isterim.
Yazıyorum.
1 – Hep sağlıklı olunuz.
2 – Birbirimizi unutmayalım.
Hoşça kalınız.
Mutlu kalınız.
Lütfen, insanlara dikkat ediniz. Edersiniz, biliyorum, yine de yazıyorum. Ruhunuz incinmesin, moraliniz bozulmasın, tansiyonunuz değişmesin.
Selamlar…
Hüseyin Evcil / 7 Temmuz 2021