Ben Seni Ayak Sesinden Tanırım | Seyital Baykal
Saat geç, gecenin karanlığı… Yolunu gözlüyorum. Yüreğime acabanın korkusu bir yılan gibi çöreklenmiş. Balkona çıkıyorum, hava serin. Üzerime senin bana en çok yakıştırdığın hırkamı alıyorum. Gece bekçilerinin görevini ben yapıyorum bu sokakta. Bu sokaklar beni bilir. Seninle saatlerce oturduğumuz evimizin balkonu, evimizin pencereleri, ara sıra aralayıp da baktığım pederler şahittir ki beklemek en iyi yaptığım iştir benim.
Önceleri zor geldi gidişini kabullenmek, kalbimi, aklımı gidişine alıştırmak. Dokunduğun her eşyaya sanki sana dokunur gibi dokunmak. Şimdilerde kaldırdım tüm eşyalarını, duvardaki fotoğrafları, sana dair ne varsa. İnan yokluğuna alıştım, sensiz kendime yeterim sandım; ama bazı alışkanlıklar yok mu terk edemiyor insan. Pencereden sana el sallamayı, balkona çıkıp yollarını gözlemeyi hala bırakamadım. Balkondayım demiştim ya hala oraydım. Sokak lambaları yanmıyor bu gece. Birileri gelip geçiyor, kim olduklarını bu zifirî karanlıkta seçmek zor. Sen değilsin. Nerden mi biliyorum? Çünkü ben seni ayak sesinden tanırım.
Neden hala seni bekliyorum gelmeyeceğini bile bile? Alışkanlık dedim ya başka bir şey değil. Bazen bir yalanla inanır insan veyahut kendini avutmak ister. Bir belki vardır yüreğinin köşesinde bir belki. Yalanlardan bir gerçek çıkar mı bilmiyorum. Dedim ya alışkanlık hala bekliyorum. Yine birileri geçiyor sokaktan sen değilsin. Nereden mi biliyorum? Dedim ya ben seni ayak sesinden tanırım.
Seyital BAYKAL