Günün Hikayesi | Dağ Halkı | Volkan Töreci
Öksüz çocuklarım benim, ucu bucağı görünmeyen billur renk cümbüşü şöleninde gözünüzün yaşını sile sile, hıçkıra hıçkıra doldurduğunuz gökyüzü bile size sırtını çevirdi. kapkara renkli şekillerinde kaybettim apak yüzlerinizi, ne de güzeldi çok çok eskiler; topraklarımıza kara bulutların yıkılmadığı o eski günler.
sanadır ağıdım, feryat dolu haykırışım, sanadır ocağı batasıca felek! Turnalar uçardı bu topraklarda eskiden, seslerinden tanırdık onları, selam verip bırakırlardı kendilerini kutsal toprakların yüce dağlarına. Sesleri kesildi lakin, dillerini mi kestiler acep, kara bulutların ve zalim orduların; şehvetli, haya sözüm ona haşmetli hükümranları.
Yoksa gözlerim görmez oldu da seslerini çıkartacak, benim aciz kulaklarıma küçük bir avuntu bile bahşedecek takat bile kalmadı mı alaca yurdun alaca turnalarında ? Ah! Bitmez ki eskinin, sabahlara kadar da anlatsam, eski özgür yurdunuzun iyilik doluna mahremini, emsaldir ki bu şer-i zamanın kelam bilmez insanlık öğretilmez şekl-i emsalleri ile dolu işgal edilmiş yaralı yurdunuzu.
Gözlerim görmez, bilmem evvelki gibi ipil ipil bir gök yüzü, yemyeşil bir yeryüzü var mıdır ? Söyleyin bana yetimlerim… Bıraktılar mı bize nefes alacak ağaçları, yel gibi esen atlarımızı da mı katlettiler yoksa ? Söylesenize neden susuyorsunuz ?
-Ana!
-Said, oğlum sensin değil mi ?
-Evet ana benim. Yeter artık, kaç aydır her gün ağıt yakıyorsun. Bitirdin harap ettin kendini, yazıktır o güzel sesine! Yakma artık ağıt, dökme yaşlarını o ağarıp kapanmış gözlerinin. Ali öldü artık geri getiremezsin onu. Kendine acı çektirmen, düşmanı sevindirip kardeşlerimizi ve dostlarımızı üzmekten başka bir işe yaramıyor. Düşman orduları topraklarımızda artık. Savaş bitti, kaybettik ana!
-Mani olamadık onlara, yakıp yıktılar şehirlerimizi, köylerimizi; Alilerimizi koruyamadık. Kızlarımızı koruyamadık! Islattılar toprağı ana, bitmez tükenmez kanımızın son damlasıyla.