Hafızasız toplum ya da Nemesis’e adanmış kurbanlar-Josef H. Kılçıksız
“Ateş düştüğü yeri yakar” deyişi empati dediğimiz olgunun sınırlarını belirleyen durumları anlatır. Ne yazık ki bir “ateş sadece düştüğü yeri yakar” toplumunda yaşıyoruz.
Hayatı dayanılır kılmak için bir yaradılış yasası uyarınca, insan her harlı ve yoğun ateşte kavrulup çatlamasın diye kısık ateşli bir dünya fırınına fırlatıldı.
xxx
Türkiye toplumu empatinin ve başkasının acısına ortak olmanın konforlu bir mesafeden, sadece söylemsel olarak mevcut olduğu bir toplum haline geldi.
Belki anımsarsanız, 3 Mayıs 2014 Soma faciasının ardından henüz bir hafta geçmemişken, halaylı düğünler, eller havaya eğlenceler yeniden baş göstermişti.
Kısacası, “tarlada izi olmayanın sofrada sözünün olduğu” bu çağda, işin hamasetini yapıp mangalda kül bırakmayanlardan geçilmiyor.
xxx
Ateş demişken, Zeki Tekiner‘in, Cavit Orhan Tütengil‘in, Abdi İpekçi’nin çocukları, eşleri gibi bir ömür yanan insanlar geldi aklıma.
Bu katillerin birçoğuna temiz biyografiler bahşedilerek kolektif hafızada aklanmaları sağlandı.
16 Mart 1987’de İstanbul Üniversitesi’nde, 17 Nisan 1999’da Sarıgazi’de, 10 Ocak 1991’de Ankara’da, 19 Haziran 1980’de Erzurum’da, 24 Mart 1978’de yine Ankara’da, 22 Temmuz 1980’de İstanbul Fatih’te, 13 Nisan 1970’te Ankara Tıp Fakültesinde, 1 Şubat 1979’da İstanbul’da, Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da, Bahçelievler’de, Susurluk’ta ve daha nice yerde rüştünü ispat etmiş cellatlara toplumun ‘sağduyusu’ temiz biyografiler sundu.
Bu örneklerden çoğu, ‘Türkiye Sağı Cellatları Ansiklopedisi’nde mağduriyet edebiyatı üzerinden kahramanlaştırılmış figürler olarak çoktan yerlerini aldılar.
xxx
Katillerin korunması Türk siyasetinde hukuku, adaleti, eşitlik ve hakkaniyet duygusunu yutan bir kara delik olmayı sürdürüyor. Devletin içindeki radikal grupları ve bunların yönettiği milisleri koruyanlar bugünkü hukuksuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik ortamının mimarlarıdır.
Mesela Abdullah Çatlı, “devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” denilerek Türkiye’nin ilk kadın Başbakanı tarafından kahraman mertebesine yükseltilmişti.
Ancak anımsayın, yer Ankara, Bahçelievler semti. Ülkücülerin “Reis”i Abdullah Çatlı‘nın yaptığı plan akşam saatlerinde yürürlüktedir. Ülkücülerin “İdi Amin”i Haluk Kırcı, eylemden önce Bahçelievler’de keşif yaptı…
xxx
Mesela İbrahim Dedeoğlu, meşhur Ankara Emniyeti “DAL” şubesinin emniyet müdürüydü. Üniversite öğrencisi Birtan Altunbaş’ın 1991 yılında gözaltındayken işkence ile öldürülmesi iddiasıyla açılan davada sanık olarak yargılandı. Ancak 13 yıl boyunca bir türlü bulunamadı.
Oysa devletin kendisini ‘canhıraş’ bir şekilde aradığı dönemde MHP’li Bakan Koray Aydın‘ın danışmanıydı. Bu sürede meclis personeli olarak maaş aldı. Ardından MHP milletvekili adayı da oldu.
Bendeniz kendisi ile DAL’da (DAL, solcu gençlerin ‘Derin Araştırma Laboratuvarı’ dedikleri Ankara Emniyeti bodrum katındaki işkencehaneydi) tanıştıktan iki yıl sonra, Ankara sokaklarında, göz bağı, mazgal deliği, küfürler, bıyık yolma ve cop çağrışımları arasında, kısa ama dehşetli bir karşılaşma yaşadım…
xxx
Yazının dehşetli ayrıntıları Bianet’te
http://bianet.org/bianet/nefret-soylemi/229016-hafizasiz-toplum-ya-da-nemesis-e-adanmis-kurbanlar