Taşrada Tanım Hazırlıkları | Taylan Kara
Var Olma Notları” kitabından.
Bir ülke, taşrasına gidildikçe keşfedilir…
Zaman taşrada pıhtılaşmıştır; yavaş akar, bir insan ölçeğinde ise neredeyse donmuştur. Taşrada değişim döngüsünün birimi gün, hafta, ay, mevsim ya da yıl değil yüzyıldır.
Taşra, bir ülkenin katıksız bilinci, değişime direnen özüdür. Taşra, ruh kalıntısıdır.
Taşra mezarlıktır.
Taşra farklılığa karşı şüphe, gelişmeye karşı direnme, harekete karşı yerinde duruştur.
Taşra, topluma giydirilmiş eylemsizliktir ya da ağır çekim eylem, eylemin yüzyıla yayılmış pineklemesidir.
Taşra kısa ömürlü uygarlıktır.
Taşra, geçmişi bugünün karşısında tutmak, an’ı geçmişle kurşunlamaktır.
Taşra fese karşı sarığı, şapkaya karşı fesi savunmaktır.
Taşra akışa karşı duruş; “akış”a karşı “duruş”tur,
Taşra sonsuz duruştur; illa hareket edecekse de geçmişe ve geçmişte adım atmaktır.
Taşra, eğer bir şey yapmaksa, onu geçmişte yapmış olmaktır. Taşra, uçsuz bucaksız geçmiştir; zamanın tek kipliliğidir, zaman kiplerinin kendilerini iptal edip uzak geçmişe akmasıdır. Taşra, geleceğin, geçmişle zehirlenmesidir.
Bir basıklığın içinde basınç fark edilmez. Taşra, taşralılığın hissedilmediği yerdir. Taşralılık, ancak taşranın dışına çıkıldığında algılanır. Taşranın o mikro evreni, içinde yaşarken evrenin kendisi imiş gibi gelir. Taşrayı, en çok dışarıdan gelen algılar.
Taşra, kendi parantezinden gözlerin kamaşmasıdır.
Taşra, zamanın katılaşması, akışkanlığının azalması, hareketinin zorlaşmasıdır.
Bir ülkenin taşrası, o ülkenin ruhunun çıplak görüntüsüdür.