İmrenenler | Erhan Tığlı
Lokantada
bir genç, parası az olduğu için sadece çorba içiyordu. İlerde pahalı yemekler
yiyen yaşlı adama imrenerek baktı. Bir of çekti. “Böyle güzel yemekleri ne
zaman yiyebileceğim ben?” diye söylendi. “O kutlu gün ne zaman gelecek acaba?”
Yaşlı adam da gence imrenerek baktı. “Ondaki gençlik, zindelik bende olsa da
keşke çorbayla karın doyurmaya çalışsam” dedi kendi kendine.
Hastaydı. O kadar çaresiz bir hastalığa tutulmuştu ki, doktor kendisine, “Artık
yapacak bir
şey yok. İyileşmen için her yolu denedik. İşin Allaha kaldı artık. Kaç günlük
ömrün var bilemem. Benden sana tavsiye; yaşadığın günleri değerlendirmeye,
hayattan tat almaya çalış. Sana perhiz et demiyorum. İstediğin yemeği,
istediğin kadar ye” demişti…
***
Genç
kızın parası azdı, kendisine ucuz bir giysi arıyordu. İlerde duran kadın ise
beş altı giysi birden almıştı, hem de en pahalılarından, en güzellerinden…
Kız,
imrenerek baktı kadına. “Şu şansa bak” diye mırıldandı. “Belli ki; Kadının
giydiği önünde giymediği arkasında. Gene bir şeyler almış kendine. Bense ucuz
bir giysi almak için dükkan dükkan dolaşıyorum. Taban tepiyorum.”
Kadın
da kıza bakarak, “Şunun gençliği güzelliği bende olsa neler vermezdim” dedi.
Kocasından
boşanmış, sevgilisi tarafından terk edilmiş, yapayalnız kalmıştı. Candan bir
dostu, arkadaşı yoktu. İçindeki boşluğu bir şeyler satın alarak gidermeye
çalışıyordu…
****