Haftanın Hikayesi | Mutlu Son | Mete Akçok
René Descartes ile aynı soydan gelen büyük büyük babası Fransa’dan İtalya’ya göçmüş ve onun torunlarından birisi iş bağlantılarının önemli bir ayağı olan İstanbul’a yaptığı sık ziyaretlerin ardından buraya yerleşmişti. Bir ara 50’yi aşan ailenin bütün üyeleri Cumhuriyet ile başlayan geri göç ile İtalya’ya dönmüş bir tek kendisi kalmıştı geride.
“Yani ben yaklaşık 500 yıldır burada yaşayan Levanten bir ailenin son temsilcisiyim.”
MUTLU SON
Son yüzyılda büyük ölçüde erimiş olsa da sülalesinin bütün mal varlığı kendisine kaldığı için maddi imkanların sağlayabileceği bütün özgürlüklere sahipti. Başlıca yaptığı iş ise Anadolu’daki bütün define arayıcılarından gelen tarihi eserlerin arasından beğendiklerini seçip almaktı. Yurtdışına çıkmasına engel olduğu bu eserleri İstanbul’da, inşallah ölümünden önce, açacağı özel bir müzede sergilemek için gerekli bağlantıları şimdiden yapmıştı. Çocuğu yoktu ve ölümünün ardından (eğer kalırsa; ki tefecilerin giderek yükselen fiyatları düşünülürse bu biraz zor görünüyordu) bütün malvarlığını da bu müzeye bırakacaktı. Ne sesinde ne yüzünde kesinlikle bir hüzün kırıntısı bile yoktu. “500 yıllık bir macera mutlu sona kavuşacak böylece,” derken gözlerinin içi gülüyordu.