He Mustafa’m ölme mi ki | Nermin Akkan
Yaş alayım öyle gelsin
başım gözüm üstüne.
Sökülünce menteşesi,
dökülünce gül dudağın aşka dair pürneşesi,
tutunamaz olduğunda bir bülbülün gül hevesi dilden çıkmış bu çaputta,
Gelsin ölüm baş üstüne.
Hasbelkaderin yüzünden, ihmal mihmal bileşkesi
fitim gelsin ona bile.
Onbeşli*lik, şeref evet
Yüz yirmi*den biri isem, çıktığım yerdir kerevet.
Conkbayırı, Kocaçimen gülistandır.
Triyandafil toplu kabir,
Keçi Deresi’nde Azrail, tel duvaklı akça gelin!
Lakin
Lakin ölümün böylesi
Kabul edilesi midir?
Ah şehadet mertebesi!
Kucak açmış her peygamber,
Kimin umurunda ölüm, kimi korkutur ki makber!?
Sağım solum yanım yörem, eşim eşitim her yönden.
Vazgeçmişiz vatan için, vazgeçmişiz candan gönden.
Gök mavinin kuşatığı ateş hattı,
İbrahim’ce güllenmişti,
bülbüllerin tümü birden “… geçilmez”le dillenmişti,
” Ölüm” emri, dirimeydi.
A benim eksik eteğim,
keşke sana kızıl künyem
cep harçlığı gelmeyeydi.
A benim alça yazmalım,
A benim burnu hızmalım,
Ali’n, Emre’n,
Ahmet,in Hüseyn’in Berke’n,
güvercinim yüreğini yoksullukla delmeyeydi!
Ölüm ne ki
Albayraklı gök ölmesi
Ölme mi ki!!?
He Mustafa’m
Ölme mi ki?