Haftanın Hikayesi | ŞİZOFREN | Yıldız Demirci
Odanın içinde sinirden kaskatı olmuş önüne gelen eşyaları deviriyordu. İçindeki nefret sönecek öfkesi geçecek gibi değildi..
Senin yüzünden hepsinin sorumlusu sensin benim daha farklı bir ailem olsa ben böyle olmazdım sen var ya sen öl geber istemiyorum seni!
Oğlum Kamer açar mısın kapıyı? Annem beni bir dinle hadi üzme beni!
Defol git kadın elimden bir kaza çıkacak defol! Yüzünü görmek sesini duymak istemiyorum. Rezil oldum arkadaşlarıma şimdi beni bekliyorlar ama yok bana gelince para yok! Nasıl gideceğim ben! Keşke benim annem sen olmasaydın!
Kapı vuruluyor annesi dışarıdan kapıyı açmaya çalışıyordu o ise içindeki öfke denizinde kabarıp kabarıp bağırıyordu.
Hepsinin sorumlusu o bak Halil’in annesine hiç karışıyor mu oğluna offf çocuğun her şeyi var neden akıllı annesi babası bunlar gibi salakça bir hayat geçirmemişler ki düşünmüşler çocuklarını..
Kapıdaki ses gitmiş onca uğraşa rağmen kadın kapıyı açtıra-mamıştı. Babası Hasan, inşaatlarda çalışıyor her zaman da iş bulamıyordu iyice yaşlanmış saçı sakalı ağarmıştı. Gücü yetmediği için herkes ona iş vermiyordu. Allah’tan uzun zamandır inşaatı olduğu sürece onu çalıştıran; Orhan Bey ne zaman işi olsa onu çağırıyordu tabii oda geçmiş günlerin hatırına çoğu günler iş bulamıyor işçilerin toplandığı kahvede beni de işe götürsünler diye kar kış demeden bekliyordu başkada elinden gelen bir iş yoktu.
İki göz oda gecekonduda oturuyorlar ev kirasını bile doğru düzgün ödeyemiyorlardı. Kara kış iyice bastırmış masraflar daha da artmıştı. Annesi on beş güne bir Doktor Selma hanımın evine temizliğe gidiyor aldığı para mutfak ihtiyacını bile karşılamıyordu. Şimdi eskisi gibi değildi insanlar önceki gibi evine temizlikçi çağırmıyorlardı, iki binanın merdiven temizliğini yapıyor onlara da ayda bir sefer gidiyordu romatizmadan dizleri şişiyor yürümekte hareket etmekte zorluk çekiyordu.
Daha geçen hafta Selma hanımlarda halıları silerken beli tutulmuş dizlerinin üstünden ayağa kalkamamış selam hanım
Ayşee bitiremedin mi? daha halı silmeyi her yer duruyor camlar, dolaplar, banyo dolap öğlen oldu diye bağırmış
Az kaldı hanımım az kaldı diyebilmişti..
Ve ne yazık ki her yeri temizleyemeden akşam olmuş Selma Hanım yevmiye sinden kesmiş
“Ayşe yapamayacaksan söyle bugün kaytardın iş arayan çok yüz vermeye gelmiyorsunuz bulurum başkasını seninle mi uğraşacağım” deyip son noktayı koymuştu.
Tek bir tane çocukları vardı Kamer nasılda üstüne titriyorlardı bütün hayalleri oğullarının okuyup bir meslek sahibi olması kimseye minnet etmesiydi başka bir hayalleri yoktu. Koskoca şehirde tek bir tane hısım akraba yok sadece eş dost vardı. Onlarda bir elin parmağını geçmiyordu.
Ayşe oğluna kapıyı açtıramayınca mutfağa gitmiş gözünde yaşlarla çorba kaynatmaya başlamıştı.
Hasan acaba bugün iş bulabildi mi? Allah’ım inşallah bulmuştur da eve paralı gelir oğlum canım benim olsa vermez miyim ben sana para yok ki Allah’ım yok sen bir çıkış kapısı ver Yarabbi.
Ne konuşuyorsun kendi kendine delirmiş ya kafayı mı yedin? Kadın!
Kapıya baktığında oğlunun gelmiş olduğunu gördü
Yok, oğlum hiç öyle mırıldanıyordum geçti mi sinirin sakinleştin mi biraz?
Birde pişkin pişkin soruyorsun rezil ettin beni şimdi Halil beni bekliyor gidemiyorum Allah’ım yarabbim ya birde deli gibi kendi kendine konuşuyorsun.
Oğlum ne biçim konuşuyorsun sen öyle yok diyorum para anlamıyor musun? Olsa vermez miyim?
Ne kirli çıkısın sen varda bana yok diyorsun
Sandalyenin kolunda asılı olan annesinin çantasını alıp karıştırmaya başladı
Oğlum ne yapıyorsun yok onda para
Elini uzattı kamer bir sinirle annesini itti mutfak tezgahından tutmasa az daha yere kapaklanacaktı.
Kamer diye inledi kalbine giren hançer sanki kalbini ortadan kesip atmıştı sırtını oğluna dönüp gözünden akan yaşları göstermeden çorbayı karıştırmaya başladı.
Kamer çantanın altını üstüne getirmiş para bulamamış bağırıyordu
Olmaz olsun senin gibi ana olmaz olsun
Masadan kalkıp kapıya doğru yürüdü çıkarken kapıya camına bir yumruk attı Ayşe dönüp baktığında kapının camı kırılmış yere düşmüştü.
Çorbanın altını kısıp koştu
Elinde bir şey var mı?
Sus kadın sus! Şu üniversiteyi bir kazanayım yarın sonuçlar açıklanacak bir daha benim yüzümü göremeyeceksin defolup gideceğim buradan.
Hışımla mutfaktan çıkıp odasına gitti çat diye de kapıyı çarptı.
Geri döndü aceleyle süpürgeyi faraşı alıp cam kırıklarını süpürdü yemeğin başına geçti
“Şimdi babası gelecek Allah vere de adam fark etmeye iyice üzülecek”. Geçte kaldı
Ayşe kendi kendine dertlenirken kapı çaldı gelen kocasıydı üstünü değiştirip masanın başına oturdu.
Hanım hanım bugün bereketliydi Orhan beyin inşaatta çalıştım bekçi lazımmış çalışan bekçi genç ya belediyede iş bulmuş çıkacakmış bende Orhan beye dedim bey ben yaparım bekçilik; hem biliyorsun diğer arkadaşlar gibi çalışamıyorum artık inşaatta kuş uçurtmam buralardan diye “hele bir gitsin de düşünürüz” dedi yevmiye mi de fazla verdi.
Şükür bey şükür kamere para lazımdı morali çok bozuk çocuğa harçlık ver de hevesleniyor arkadaşlarıyla bulaşacak bir şey deme haa
Halil yerinden kalkıp oğlunun odasına gitti az sonrada dış kapının sesini duydu.
Gece oğlu eve gelmemiş sabaha kadar anne babası merak içinde kalmıştı sabah ezanıyla beraber Halil namazını kılıp işçi kahvesinin yolunu tuttu.
Oğlum nerede kaldın ne bu halin alkol mü aldın sen?
Kamer ayakta duramıyor sendeliyordu
Bıktım senden bıktım bir rahat bırak beni
Odasına girip kapıyı kilitledi ikindine doğru kalkıp mutfağa geldi. Ayşe leğene çamaşırları doldurmuş çamaşır yıkıyordu.
Beni karnım aç kahvaltı hazırla bana hah söyle ne güzel hizmetçisini sen hizmetçi anca çamaşır yıka milletin evinde son model çamaşır makinesi var.
Oğlum ne var bizim halimizde aç mıyız açıkta mıyız? hem dün deli dedin bana çok üzdün beni
Ben sana deli meli demedim nereden uyduruyorsun bunları şizofrensin sen kendi kendine kuruyorsun sen bi doktora git çıkacağım ben internet kâffeden sınav sonuçlarıma bakacağım bana para ver
Ben mi şirofzenim bunu da söyledin ya sen değimliydin beni dün ittirip deli diyen?
Kadın git başımdan sinir etme beni para ver!
Leğenin başından kalkıp Halil’in bıraktığı harçlığı çantasından çıkardı oğlu elini uzatıp çantayı almaya çalıştı dur dediyse de dinletemedi var gücüyle çantayı çekip annesini ittirdi. Kapıdan çıkarken çantayı alıp gerisin geri çantayı fırlattı dış kapıyı çarpıp çıktı.
Oğlunun ittirmesiyle Ayşe leğenin üstüne yuvarlandı kafasını masaya çarptı kalkmaya çalıştı kalkamadı dirsekleri ve başı acıyor bir türlü kalkamıyordu başından kan akıyordu kamer kamer dediyse de sesi çıkmadı onu duyanda olmadı kendinden geçti.
Kamer bağırıp sevinç naraları atarak içeri girdi
Anne anne kazandım anne kız kazandım kazandım oğlum Atatürk üniversitesini kazandı hem de mimarlık
Kamer elinde ki sınav sonucunu sallayıp sevinçten havalar uçuyordu
Anne küsüyor musun çocuk gibi kazandım
Mutfağa geldiğinde kanlar içinde annesini yerde yatarken gördü elinden sınav kağıdı düştü annesinin sağ şakağından gözüne doğru kanlar akıyordu.
Koşup sarıldı kaldırmaya çalıştı bir taraftan bağırıyor anne anne yardım edin diye diye ağlıyordu.
Ne sonra aklı başına gelip sokağa koştu karşı komşuya koştu birazdan evin içi ana baba gününe dönmüştü annesini kucaklayıp arabaya koydular başını dizlerinin üstene aldı
Anne anne affet beni benim yüzümden benim yüzümden
Ayşe’nin başına üç tane dikiş atılmış tehlikeyi atlatmış kendine gelmesi bekleniyordu
Kamer acı içinde ağlıyor kafasını duvarlara vuruyordu
Annesinin ellerini yüzünü öpüyor af diliyordu
Annem affet beni aç gözlerini anneme bir şey olursa yaşayamam ben Allah’ım affet affet benim suçum benim suçum
Ayşe gözlerini açtığında oğlunu gördü
Oğlum
Annem çok şükür Allah’ım şükür anne bir daha seni üzmeyeceğim söz veriyorum affet beni
26 Kasım 2019
Yıldız Demirci