HUBBLE TELESKOBU
Fevziye Şimdi
Spor yapmaya meraklı, küçüklüğünden itibaren hem basketbol oynayan, hem de üniversiteye girdikten sonra okulunun Rugby Takımında yer alan küçük oğlum aynı zamanda vakit buldukça akşamları spor salonuna gidip kas yapmaya çalışıyordu.
Bir aydır yakalandığı gribi üzerinden doğru dürüst atamadığından biraz kilo vermişti. Verdiği kiloları geri alabilmek daha doğrusu kas yapabilmek için de protein ağırlıklı beslenmeye özen gösteriyordu.
Bir gece saat 23.00 civarında, spor salonundan çıktığı sırada bana “anne, bana tavuk haşlar mısın?” diye mesaj attı. Akşam yemeğinde tavuk yemesine rağmen dolaptaki tavuğu haşlamaya bıraktım. Tabii ki oğlum yemek pişmeden eve geldi. O sırada ağabeyi de bilgisayarın başında oturuyordu.
Biraz sohbet ettik daha sonra oğlum:
– Anne bu tavuk ne zaman pişer? diye sordu.
Ben de; – “Beş dakikaya pişer oğlum, beş dakika sonra altını kapatırsın” dedim.
– Kapatamam, şimdi duşa giriyorum diye yanıt verdi.
Ağabeyine:
– Abi o zaman sen kapatırsın.
Ağabeyi: – Ben de yatacağım
– Of! Yapmamak için klasik Türk erkeği cevabı verme. Beş dakika sonra yatarsın.
Ağabeyi: – Oğlum ondan değil, hem neyi kapatacağım?
Küçük oğlumun ağabeyine verdiği cevap:
– Hubble Teleskobunu abi Hubble Teleskobunu.
Neyi olacak ocağı…
Öyle bir tarzda söylemişti ki yazarken bile diyaloglarına halen gülüyorum.