“ADIM SU” Kitabı Üzerine | Mustafa Söylemez
Yazar: Mehmet Mevlüt Bulanık.
’ADIM SU’’ adlı şiir kitabı Ağustos-2019 da Ankara’da basılmıştır. Son
Çağ Kültür yayımlarının sertifikasına sahiptir. 68 sf. Olan kitap yüklü şiir
içeriği ile sanatsal ağırlığını ilk anda duyumsatıyor. Önce kapatan söz edecek
olursak, kısaca algımız şu olmuştur.
Kayıklar ve üç balığın
Karşılama Çerkez oyunuz tarzında kavga ya da dans esen balıklarıyla güzel bir
Şiir kitabı kapağını beğenmemek elde değildi. Duru ve derinlikli kapak önce
büyüteçle sonra mikroskopla incelememizi gerektirdi. Deniz yüzeyindeki
dalgaların katmanları ve deniz obruğu oluşturmaları değer görseli
oluşturmuşlardı. Önsöz acılar okyanusunda boğulmamış ama direnmiş bir kişinin
çeliğine su verilmiş yaşamını ibretle anlatmaktadır. Kültür, insan, barış her
değerin düşmanı 12 Eylül Faşist hareketi yargısızlığı ve acımasızlığıyla onu
yıllarca ezmiştir. Bu acılardan süzülüp bal olmuş şiirleri okudukça insan
kültüre olan inancını güçlendiriyor. Taklitlerden uzak, iç dünyasını
süzgecinden geçiren şiirler çok farklı redif ve kafiye düzeni içindeler. Eski
Yunan şiiri uyak ve kafiye düzenini inşa edilmiş görmekteyiz.
‘’ Kalk girelim
Bir yaz daha bitti’’ diyor
amcam
Ay batarken ufkumda
Göz göze geldiğim
Pas tutmaz anılar düştü
aklıma.’’ Ay batarken metaforu ilginç çok sık bulabileceğimiz bir gün hali
değil. Dikkatle gözlediğimizde ayın batışı üç beş günle sınırlı olmalıdır.
‘’Pas tutmaz anılarda’’ savaşçı ve aykırı bir insan duruşunu betimliyor. Alıma
düştü derken hiç aklımdan çıkmıyor izleğini içimizde Küreselleştiriyor. Ayrı ve
farklı bir ustalıkladır, bu algı. Nice şairler
yazdıkları kitapları yaktıracak güçte bir şair.
‘’Kır çiçekleri ve böğürtlen
Yol kenarı selvi ektim
Yeşilin ucu dolanıyor boynuma
Gönül Med
Göz Cezir
İçimde esenlik
Kovanda bal bu bahar.’’ Sf.16 BU BAHAR şiirinde ise
çok varsıl bir anlatımla karşılaşıyoruz.. Gönül ülkeleri, altınları, beklide
sarayları isterken, her şeye tok gözlü şairin gözü kendi kıyılarından içeriye
doğru gerisin geri çekiliyor Cezir’le, ‘’Yeşilin ucu dolanıyor boynuma’’ bu bir
evrensel barış çığlığı olmuş şiirde.
‘’GECE YAVAŞÇA’’ şiirinde sf.25
‘’Gem tutmaz bir kısrak
Delip geçiyor yüreğimi
Dokunduğum yıldızları bardağıma
doldurdum
Orkestra şefi kanarya kafeste
hoyrat çekiyor.’’ Kısrakla iç içe olmanın şiirsel güzelliği
okuyucuyu büyülüyor. Yıldızları bardağa doldurmak resimsel anlamda olağanüstü
olmuştur.
‘’ Kaç sevişme
Candan üfledim
Gönlüme yamalı ölüyü
Zeytin dalı hala yeşil
Güvercinse akıllı mavi.’’ Sezar’ın kırk yük odunla yakılmış bedenine ve
çağdışı ölü seviciliğine aykırı bir duruş. Hala yeşil olan zeytin dalıyla hasta
ziyaretinin önemi vurgulanmış bu ise bir ilktir şairi büyültmektedir.
‘’KALBİM DUL’’ adlı şiirinde sf.32
kelebek, melek, şarap kıyamet Homeros şiiri tadında iç müziği dinleti biçiminde
duyumsatmakta, sanata ve insana olan derin inancı korkusuz insanı bize işaret
etmektedir. Burada pek b,ilinmeyen bir redif ve uyak düzeninin kurgulanmış
olduğunu görmekteyiz.
Antakya Yazarları ve
eleştirmenlerine saygı adına yazdıklarımıza burada son vereceğim. Mutlaka büyük
dernek başkanları, organizatörler bizden daha iyi yorumlar yapacakladır. O
kişiler profesyoneldirler ve ömürlerini yazarları geliştirmek ve yüceltmek
uğruna adamışlardır.
Mustafa Söylemez