Yurttaş ne düşünür? | İbrahim Uysal
Yazıya, soru ile başlayınca; okurun haklı olarak kuşkusunu çekersiniz.
Bunun sonucunda da;
Kafadan ters bir yanıt alırsınız.
Herkes okumayacak olsa da, ortaya yazılan bir yazı için çok iddialı bir söz.
Evet, haklısınız.
O zaman niyet okumayı bırakalım, gelin bu konuda sonuçlara bakalım.
Yurttaş, insan olduğuna göre, olaya bakmaya insan davranışlarından başlamak gerek.
Bilimsel yapıtlar, insanın davranışsal özelliklerini çok farklı durum ve şekilde tanımlasa da, en yaygın ortak davranış özellikleri:
Çekingen,
Ben Merkezci,
Rol modeli ve,
Vasat, olarak tanımlar
Bir de, “.Her insan bir dünyadır” diyen Herbert Spencer’e kulak verecek olursak, işin içinden çıkılmaz hal olur kalır.
Türkiye gibi gelişmesini bir çok sebepten dolayı tamamlayamamış ülkelerde görünen en tipik seçmen davranışı, mevcut siyasi yapıların birinde bir şekilde kendini bulması ile başlar.
Özelikle 20. Yüzyılın sonlarında tüm Dünya’da başlayan “ideolojisiz” siyaset süreci, 12 Eylül 1980 Darbesi ile, ülkemizde de siyasi partiler ve dernekler kapatılarak ve “ideolojisiz siyaset” ideolojisi ile siyaset başlamıştır.
Burada Fikir ve düşüncenin bir önemi yoktur. Adamanı buldun, buldun, bulamadın madamını bulacaksın. İyi bir sanal paylaşım bir resim, al sana siyaset.
Hele bir de bunları süsleyecek işler yapıyoruz algısını da yarattınız mı; iş, affedersiniz, siyaset, sonunda da Milletvekilliği ya da Belediye Başkanlığı tamamdır.
Bu durum, seçilmek isteyenler açısından mükemmel bir yöntemdir.
BENMERKEZCİ kişilik iyice bilinçaltı belirginleşir. Her ne kadar seçim sürecince, “alacak gönüllü” rolü bir profil çizilse de, artık seçmenler, yurttaşlar yepyeni bir kişilik yaratmayı başarmıştır.
Seçmen yurttaşlara bakacak olursak, orada da durum çok farklıdır. Çekingen, Vasat kişilik ve karakter artık Ben Merkezci rolü oynamaya başlamıştır. Çünkü önemsenilmektedir.
Seçimler biter, seçilenler koltuklarına otururlar. Masanın o yüzü muhteşemdir. Güç ifade eder, bir süre önce kral olanlar, artık odaya el-pençe olup, boyun bükerek girmeye başlarlar.
Bilenler bilir, bu kez Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir Adam Yaratmak” tiyatro oyunu başlar.
Seçilenler yerel ya da Genel İktidarda ise sorun yoktur. Muhalefete ise, Karşıda bir Devlet ve Bürokrasi vardır. Nezaket iyidir ama iş çıkmaz, seçmene ne denilecek şaşırılır.
İktidar oluşmuşsa bir şekilde her şey yoluna konulur. Yok muhalefet ise, “çiftçinin yeni senesi” gibi, bir sonraki seçime, umut satılır.
Seçmen uyanır mı?
Uyuduğunu kabul etse, uyanır da, seçmen hep haklıdır. Seçilen açısından da, “Atı alan, Üsküdar’ı çoktan geçtiğinden”, önüne bakması gerekir.
Uyku derin, rüya renkli.
Çocuk babasına, “hayal” ile “gerçeğin” ne olduğunu sorar. Adam ne anlatsa oğul anlamaz
Yurttaş azıcık düşünse her şey ortada da, böyle üç günlüğüne de “ağam, paşam” denilmesi çok hoş, be!..
Fıkra mı bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Anlatmazlar ise, arkası yarın olsun.
Anlatırız.
…