ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Yolun Sonu | Mete Akçok

04.12.2020
16.811
A+
A-
Yolun Sonu | Mete Akçok

İki kişinin rahatça sığacağı büyüklükte bir halının üzerindeyiz. Keyfimiz yerinde: yüzükoyun yatmış, bembeyaz bulutların içerisinde etrafı seyrediyoruz. Bazen sıkılmıyor değiliz; biteviye mavimtırak bir beyazlığın dışında görünen bir şey yok çünkü. Bulutlar öylesine şefkatle sarmalıyor ki her şeyi ve öylesine yoğunlar ki, ayaklarımızı sarkıtsak sanki üzerlerinde yürüyebiliriz. Ama buna hiç yeltenmiyoruz. Bazen bulutların arasından koyu karaltılar görünüyor. Bulutların, daha geniş bir alanı görmemize izin verecek şekilde daha çok açıldığı günlerde, bu karaltıların binlerce ışıkla kirlenmiş olduğunu fark edip şaşırıyoruz. Bu fark ediş ve şaşkınlık, meraka dönüşmeden unutulup gidiyor. Ne de olsa ana kural belli: bu yolculuk hiçbir yere kaydedilmeden bütün ayrıntılarıyla birlikte unutulmak zorunda. Bir ara, inlerle cinlerin oynadığı oyunun topu, diye gülerek birbirimize gösterdiğimiz büyük ve yusyuvarlak bir bulut geçiyor yanımızdan. Şaka üstüne şaka yaparak onu yakalamaya çalışıyoruz dört elle. Tekmeler atıyoruz, sanki bir iple ayağımıza bağlanmış gibi gidip gidip geri dönen o buluttan topa. Ardından her şey çok uzun bir süre daha, hep olduğu gibi – sabırlı, telaşsız, kaygısız – devam ediyor. Neredeyse bir ömür kadar uzun bir süre… Sonra, halının benim olduğum ucunda o garip devinim çıkıyor ortaya. Beni üstünden atmak isteyen halı değil, ondan eminim. Aynı yumuşaklık ve rahatlıkta yol almaya devam ediyor halı. Aşağıdan beni çeken bir şey de yok ona bakarsanız. Ama durduğum yerde düşecek gibi hissetmeye başlıyorum. İçimde bir şeyler beni aşağı doğru itiyor sanki. Bedenimin bütün direnişine rağmen sonuçta beni aşağı atan şey, yükseklik korkusuna benzer o garip duygu oluyor işte. Ardımdan senin de geldiğine emin bir şekilde düşüyorum. Sonra nasıl oluyorsa oluyor ve ağlamaya başlıyorum. Dışarıda olmak öylesine korkunç ki annem istediği kadar kucağında sallasın, feryat etmeyi bırakmıyorum. Yolu ve yolculuğu tamamen unutup bembeyaz bir sayfa olana kadar ağlıyorum. Seninle aynı yatağa yatırıldığımızı görünce geçiyor biraz korkum. Ve ikimiz de öncesiz ve sonrasız cici birer ikiz bebek olmak için derin bir uykuya dalıyoruz.

ETİKETLER:
Mete Akçok
Mete Akçok
Tercüman. Bir kitap çevirisi bulunuyor. Bazı yazıları, Kurmaca Dergi'de (www.kurmacadergi.com) yayınlandı. Bir çocuk babası. İstanbul'da yaşıyor.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.