YİNE OL HİKÂYAT (Öyküler)|Rahmi Emeç
Arkadaşım Ahmet,
Dün nerde kalmıştık?
Gönderdiğin iki öykü taslağının daha ham olduğunu,kurgu ve tasar(plan) eksikliğini,anlatımın çalakalem yapıldığını belirtmiş,’çözüm’ bölümüne gelmiştik.
Çözüm çok önemli,öykünün can damarıdır.
Ama önce öykü nedir sorusuna yanıt arayalım.
… Öykü ne roman ne de şiir.
Roman ve şiir,düz ve geniş ovalarda at oynatmaktır.
Özgürlük alanı geniştir.
Öykü ise dar alanda paslaşma.
Sıkı ve keskin bir anlatım yeridir.
Öykü bir kesit.
Bir ağaç dalının kesitini göz önüne getirin.Ondaki damarları, damarlardaki yaraları görün.
Nasıl sağaltılabilir bu yaralar sanatın büyüsüyle,;bilimsel tıp ile değil!
Bana göre öykü budur.
Boş laf olmamalıdır.
Sevgili Ahmet,çok uzağa gitmene gerek yok.
Bir Sait Faikten, bir MŞE’den,bir Orhan Kemal’den öykü oku;üzerinde biraz düşün,gerçeği anlarsın.
İkinci öykünde ‘çözüm’ hiç de şık değil.
Öğrencileri yumurta karşılığı tıraş eden rezil sömürücü, senin karışmanla nasıl tavır değiştirir?
Öykü daha çok üçüncü kişi ağzıyla anlatılır ki yazar kendini kutsamasın,bir tanık olarak kalsın.
O öykünün çözümü şöyle olabilirdı:
Öğretmen, elinden her iş gelen bir köy enstitülüdür.
Okulu badana eden,sıraları onaran,tahtayı boyayan kişi,bir çocuk tıraşına mı çare bulamayacaktır?
Köyde eli makas tutan,oğlak ve kuzu kırpan bir yetenek li mi yok bu işi üstlensin?
Çözümde doğruyu ve doğalı arayıp bulmalıyız,kolayı değil.
Uzadı yazı.
Oysa söyleyecek daha çok var.
Bakarsınız konuyu yeniden açarız.