Yaz Sinemaları | Hilmi Yavuz
Siirt’te. Yaz sinemaları! Nereden de andım şimdi?
Siirt’te, yine o 1952 yazı’dır. Halkevi’nin bahçesinde yazlık sinema kurulmuştur, geceleyin yarı karanlıkta, büyükbabamın çarşı içindeki konağında, revaklı avluda, yüzleri görünmeyen kadınların, halalar, yengeler, amca ve dayı kızlarıdır, Arapça öyküler, masallar anlatıp ve evin sahibi olan beyaz saçlı yılanı uyandırmaktan çekinerek usulca konuşurken; erkekler ki dayılar, amca oğulları, eniştelerdir, anlaşılmaz sözlerle ve sanki birbirlerini anlıyorlarmış gibi başlarını sallayıp, sapsarı ‘kaçak’ tütün sarıp yaktıkları kalın sigaralarını dudaklarından uzaklaştırmadan ve küllerini avuçlarında biriktirerek, Beho’da (avluya açılan büyük salon,-kapısı yoktu) oturup, bembeyaz giysilerine ay vurduğunda karlı yamaçlar gibi ve kımıldamadan duran Kürt ırgatlara bakarak, arasıra Kürtçe bazı sorular sordukları saatlerde, biz çocuklar yazlık sinemaya giderdik.
Hangi filmlerdi? Anımsıyorum şimdi, Victor Mature’ün ‘Samson’u oynadığı ‘Samson ve Delilah’ı ya da, Jules Verne’in romanıdan filme alınan Michel Strogoff’u-özellikle de onu! Ferdi Tayfur’un dublajıyla, ‘Çar’ın Muhafız alayından yüzbaşı Michel Strogoff!..’ deyişini, amcamın torunu İbrahim’le yinelemekten haz duyardık;-bir de, yine Michel Strogoff’un Ferdi Tayfur sesiyle söylediği, ‘Omsk, İrkutsk ve nihayet Moskova…’ sözlerini…
Film bittikten kısa bir süre sonra, kentin ana caddesini (‘Cumhuriyet Caddesi’) aydınlatan elektrik lâmbaları sönerdi;-dönüşte, karanlıkta kalmayalım diye acele ederdik. Siirt’te, evlerde elektrik yoktu o yıllarda, sadece ana cadde ışıklıydı, o kadar. (Anılar, âh evet onlar da öyledirler, önünüzü göremezsiniz anılarda.)
Anımsıyorum şimdi. Yazlık sinemalardan biri Fatih’te, Malta Tramvay durağının karşısında, Fatih’ten Edirnekapı’ya giden iki yanı ağaçlı yolun sağındaydı: Madalyon sineması. 1955 yazında Erkut Aybar’la ya da 1958 yazında Metin Altıparmak’la giderdik oraya, tahta sandalyelerde oturulurdu.
Bellek ne garip! İngilizce adı ‘Green Fire’ olan bir film anımsıyorum şimdi, bir o film! Arlene Dahl oynuyordu, belleğimde bir o kalmış, kızıl saçları! Wendell Corey de mi vardı o filmde, yoksa onun oynadığı film karlı steplerde geçen başka bir film miydi, kurtları da anımsıyorum, o film değil miydi?..
Bellek ne garip! ‘Yeşil Alev’ (Türkçe adı bu muydu?) Dahl’ın kızıl saçları, karlı stepler, kurtlar ve Wendell Corey, bir bellek halitası oluşturmuşlar; bütünlüğü, türdeşliği olmayan bir halita, bir bellek paçal’ı! Freud, ‘bir rüya hiçbir zaman yarım yamalaklıklarla yetinmez’ demişti, oysa anılar eksiktir, dâima. Toplama bir imge bulanıklığıdır anılar. Bulanık olan herşeyin yerliyerindeliği ise, Doluluk’u imler.
‘Geçmiş Yaz Defterleri’ Doluluk’u dile getirme dileğini gösterir; ‘Bulanık Defterler’ o Doluluk’u yaşama dileğini…
Dilegetirme ile Yaşantı. Şair, arada sıkışıp kalandır, belki de…