Dolar 34,2089
Euro 37,5649
Altın 2.879,89
BİST 9.131,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 29 °C
Parçalı Bulutlu

Ünlü Yazar ve Düşünürlerden Alıntılar

07.09.2016
2.179
A+
A-
Ünlü Yazar ve Düşünürlerden Alıntılar

Ünlü Yazar ve Düşünürlerin Kitaplarından Alıntılar 


unlu-yazar-ve-dusunurleri-alintilar-yazi-atolyesi-3

Ah insanlar!
Her şeyi bulup
kendini bulamayanlar…
Diğerini “sarı açtı” diye
ayıplayan çiçek,
Farklı öttü diye ötekine
yasak koyan kuş var mıdır?
Derisinden, dilinden ötürü
öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar!
Her şeyi bulup
kendini bulamayanlar..
Charles Bukows

Ah O Kadınlar Kitabından “Kör Yürüyüşü”- Dursaliye Şahan
 
Kadınların bağrışmaları ile döndüm. Kızı suya atacaklardı. Muhtemelen
de bu kız yüzme bilmiyordu. “Boğuldu.” diyeceklerdi.
Neye mâl olursa olsun arkasından atlayıp kurtarmak için biraz
daha yaklaştım. Ali, biraz daha sokuldu. Anlaşılan, yanımdan ayrılmamaya
kararlıydı. Kumral tenli, elâ gözlü, uzun saçlı, en çok
on sekiz yaşlarında, masallardaki perilere benzeyen bir kız. Allahım,
bu masum kız ne yapmış olabilirdi ki? Çocuk yaşına rağmen
bütün metaneti ile iki adamın arasında öylece duruyordu.
Ne zaman itecekler diye bakıyordum. Ölürse ve ben onlara engel
olamazsam bir daha öğretmenlik yapmayacağıma dair kendi kendime
yemin ettim. Onları bu kez hak ettikleri şekilde cezalandıracaktım.
Hayatıma mâl olsa peşlerini bırakmamaya bu kez kararlıydım. Böyle zamanlarda onları, hayâlimde sille tokat evire çevire
dövüyordum. Az ilerde pala bıyıklı Cebrail Ağa, bütün azameti
ile köprünün başındaki kızı seyrediyordu. Yanındaki belleri silahlı
iki adamı da kendisi gibi iri yarı, acımasız görünüyorlardı. Belli
ki o da bu işten haberdardı. Nasıl da soğukkanlı bakıyorlardı. Kızın
geldiği aynı toprak yoldan, bu kez beyaz bir otomobil gelip, at
arabasının hemen arkasında durdu. İçinden, mavi gömleği, beyaz
pantolonuyla ağanın ortanca oğlu indi. Kıza doğru birkaç adım
attı. Ağanın yanındaki adamlardan biri yetişip durdurdu. Ağa çocuğunun
sabit bakışları, kızın çıplak ayaklarındaydı.
Kendi kendime, “Sizi pişman edeceğim.” diyerek bir adım daha
attım.
Jandarma komutanı bu kez de duymazdan gelirse bütün basını
ayağa kaldıracaktım. Meslekî kariyer filan umurumda değildi.
İki adam, kızı köprünün başında bıraktılar. Bir adım geriye çekildiler.
Boşta kaldığını hisseden kız, bir iki adım öne doğru yürüdü.
İntihar süsü vermek istiyorlardı. “Biz bıraktık o atladı.” diyeceklerdi.
Küçük kız, köprünün giriş yerinde, tam ortada tek başınaydı.
Kollarını iki yana açarak, yönünü bulmak ister gibi başını hafifçe
kaldırdı. Sonra yavaş yavaş köprünün kenarına doğru, yan yan
yürümeye başladı. O kadar kenara geldi ki düşmek üzereydi. Tam
bağıracaktım ki muhtar, parmağı ile sus işareti yaptı. Hemen yanımdaki
iki kadın, ağlayarak dua ediyorlardı.
“Rabbimin melekleri, elinden tutsun!”

Anlatmayı sürdüreceğiz ve kentteki bütün insanlar kardeştir, diyeceğiz, Ama tanrı sizi yaratırken önder olmak için yarattıklarına, doğdukları zaman altın katmıştır; bu yüzden en değerlileridir; yardımcılara gümüş, çiftçilere ve öbür zanaatkârlara da demir ve tunç karıştırmıştır. Hepiniz aynı soydan olduğunuz için, çoğu zaman kendinize benzer çocuklar yapacaksınız. Ama ola ki altından gümüş, gümüşten altın doğar, öbür madenler arasında da böyle değişmeler olabilir. Bu yüzden tanrı, önderlere her şeyden önce ve büyük bir ısrarla, doğan çocuklara iyice bekçilik etmelerini, ruhlarına bu madenlerden hangisinin katılmış olduğunu büyük bir dikkatle araştırmalarını buyurur; kendi çocukları tunçla veya demirle karışmış olarak doğarlarsa, onlara asla acımayıp bedenlerine uyan görevler seçerek, onları ya zanaatkârlar ya çiftçiler arasına atmalarını, yok işçi ya da çiftçi çocuklarından altın veya gümüşle karışmış olarak doğan olursa, onlara değer vermelerini ve kimini bekçiliğe, kimini de yardımcılığa çıkarmalarını söyler. Çünkü demirden ya da tunçtan yapılmış olmasına karşın biri devlete koruyuculuk ettiği gün, kentin yok olacağını haber veren bir tanrı sözü varmış..

  • Platon, Devlet

Önemli olan insanın inançları değil,

bu inançların onu nasıl biri haline getirdiğidir.

— Walter Benjamin

Rahibenin bekareti: Başka türlü yaşayan kadınların yüzüne nasıl da cezalandırıcı gözlerle bakar! Bu gözlerde ne kadar çok intikam isteği vardır!

— Friedrich Nietzsche- Tan Kızıllığı

“Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum.

Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle,

kimini yaptıklarımızla ve

kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla..” [Dostoyevski]

“Zeus, öteki kötülüklerden de, fazlasıyla eziyet çeken insanın, yaşamını kestirip atmamasını, hep yeni eziyetler çekmesini istemişti. Bunun için insanlara umudu verdi: Aslında kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır.”

— Friedrich Nietzsche

Oga‐ Lalla Sioux kabilesinin bilge adamının sözleri:

“Ben körüm ve bu dünyaya ait hiçbir şey göremiyorum; fakat Yüce Varlıktan gelen ışık, kalbimi aydınlatır ve görmemi sağlar, çünkü kalbin gözü (Çante İşta) her şeyi görür. Kalp, tam ortasında Büyük Ruh’un (Vakan Tanka) var olduğu bir sığınaktır. Her şeyi gören ve O’nu görmemizi sağlayan işte Büyük Ruhun bu gözüdür. Kalp katılaştığında Büyük Ruh göremez olur ve eğer böyle bir cehalet içinde ölürseniz, ru‐ hunuz Büyük Ruh’a dönemez. Büyük Ruh’un var olduğu Kalbin Merkezini bilmek için, arınmış ve iyi olmak ve Büyük Ruh’un öğrettiği üzere yaşamak gerekir. Evren bu anlamda arınmış bir insanın Kalbinin Kesesinde (Çante Ognaka) bulunmaktadır.”

 Franz Kafka – Dava

“Bir insan, insan olur da nasıl suçlu olabilir? Biz bu dünyada, birimiz ötekimiz gibi hep insan değil miyiz? “

Josephine Hart – Ölesiye

“İçimizde bir ülke vardır, bir ruh coğrafyası;yaşadığımız sürece bunun sınırlarını arar dururuz. Şanslı olup da bu ülkeyi bulabilenler, taşların üstünden akan su gibi rahatça kayarak iniş çıkışlara yayılır, yuvalarını bulmuş olurlar. Kimileri doğdukları yerde bulurlar bu ülkeyi, kimileri bir kıyı kasabasında susuzluktan kavrulduktan sonra çölde yüreklerinin tazelendiğini görürler. Yemyeşil tepeler arasında doğdukları halde ancak kentin yoğun, civcivli yalnızlığı içinde rahat edenler de vardır. Kimileri için bu arayış, bir başka insanın izini sürmektir; bir çocuk ya da ana, bir dede ya da kardeş, bir sevgili, bir eş, bir düşman…”

Ece Temelkuran – Muz Sesleri

“Her ilişkinin gizli bir mezarlığı vardır. Eğer iki kişiden biri bu mezarlığı yalnız ziyaret etmeye başlamışsa pek yakında o mezarlık, ilişkinin de ebedi istiratgahı olacak demektir”

Can Dündar – Nereye

“20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe”

Haşmet Babaoğlu – Rüyalarını Ver Bana

“Bazen bizim aşk dediğimiz ilişkiler; birinin hekim, ötekinin hasta, birinin şaman ötekinin cin çarpmış olduğu tuhaf karşılaşmalardır. Kim demiş hasta gelinip iyileşerek çıkılan yerler sadece hastanelerdir diye…”

Jan Dost – Mirname

“Her adam ve insan kalbini hakiki aşkın ateşinin üstüne vermedikçe, o ebediyete kadar yüreği kirli bir şekilde kalacaktı.”

 Susanna Tamaro – Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

“İnsan yetmişine varınca kaderin hayattaki rolünü daha iyi anlıyor”

Cezmi Ersöz – Bana Türkçe Bir Ekmek Ver

“Bütün duygularımız evsiz barksız ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi, aynı odada koyun koyuna yatıyor… Aşk korkusunu yenmek için kuşkunun omzuna başını dayamış; öfke, ısınmak için köleliğin bacaklarının arasına koymuş ellerini… Sevgi, kaybolmamak için nefretin elinden tutmuş, sıcacık…”

 

Zülfü Livaneli – Kardeşimin Hikayesi

“Aşk denen şey bazen yürür, bazen uçar bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir, dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar,öldürür ötekini. Aynı anda çıkıp sönen bir şimşeğe benzer. Geceleyin saklar safakta zapt edilecek kaleyi, çünkü; dayanacak güç yoktur karşısında”

Amin Maalouf – Yüzüncü Ad Baldassare’nin Yolculuğu

“Gözleri olanlara dünyada görülecek hiç bir şey olmadığını söylemek zordur. Ne var ki gerçek bu inanın bana. Dünyayı tanımak için dinlemek yeter, yolculuklarda görünenler bir aldatmacadır yalnızca. Gölgelerin peşinde başka gölgeler. Yollar ve ülkeler, önceden bilmediğimiz hiçbir şey öğretemez bize; gecenin dinginliğinde kendi içimizde dinleyebileceklerimizden başka hiçbir şey?”

Ali Şeriati – Öze Dönüş
Afrikalı yerlilerin elbiseleri yoktur. Emperyalistler normal yollarla onların zevklerini değiştiremezler; dolayısıyla yerli halk kendi bez parçalarını üzerilerinden çıkarıp ithal malı kumaş ve bezleri örtünmezler. Öyleyse oraya önce kilise gitmeli ve onları Tanrı’nın ve İncil’in dinine inandırarak hidayete erdirmeli! Bu durumda namus ve haya kavramlarının ne anlama geldiğini öğrenen Afrikalılar mecburen kalmalı ve elbise giymeli! Bütün bu çabalar, Longshair ile Manchester mencusat ürünlerinin Afrika’ya girişine uygun bir zemin hazırlayabilmek için sarfedilmiştir.”
 
 
Jostein Gaarder – Sofie’nin Dünyası

“Hayatta en önemli şey nedir? Açlık çeken bir ülke birine bu soruyu sorarsak cevap “yemek” olacak. Donmakta olan birine aynı soruyu sorarsak cevap “sıcak” olacaktır. Kendini yalnız ve çaresiz hisseden birine soracak olursak cevap mutlaka “diğer insanlarla beraber olmak” olacaktır. Ama bütün bu  ihtiyaçlar giderildikten sonra, bütün insanların ihtiyacı olan bir şey var mıdır hala ? Filozoflar buna evet diye cevap verirler. Onlara göre insan sadece ekmekle yaşayamazlar. Tabi ki bütün insanlar yemek yemelidir. Ayrıca sevilmeye ve ilgi görmeye ihtiyaçları vardır. Ama bütün insanların ihtiyacı olan bir şey daha vardır: Kim olduğumuzu ve neden yaşadığımızı bilmek.”

“Adalet dediğiniz, güçlü olanın menfaatinden başka bir şey değildir. Yani güçlü olan adaletin ne olduğunu belirler ve güçlü olup sosyal düzeni belirleyen bu kişiler genelde toplumun çıkarını düşünen insanlar değildir.”

Savaşçı, D. CÜCELOĞLU

 

Ne adaletsiz bir dünya,
Kimi günahları ile yükseliyor,
Kimi iyilikleri ile kaybediyor.
William Shakespeare

Zorbalar ve katiller hep vardır,
bir süre için yenilmez görünebilirler.
Ama sonunda daima yenilirler.
Bunu düşünün, daima.!
Gandhi

İnsan dünyanın en çelişkili varlığıdır.
Bir yandan umutsuz.
Bezgin düşüncelere sahipken, diğer yandan umutlu, sevgi dolu düşünceleri de beraberinde taşır.
— MARIA ESTHER VALIENTE

Zaten kül olmuş birini,
Ateşle korkutamazsınız.

Ne zaman ki en sevdikleriniz yanıltır sizi,
Ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini,
Ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz,
“İşte o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya.!!”
Charles Bukowski

Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin?
Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun.
Çünkü her insan ölecek yaşta. Geç kalmayasın!
Şems i Tebrizi

Beden ruhu taşıdığı için değil,
Sürekli dünleri bugünlere taşıdığı için yaşlanır..
Majisyen Kontejyan

Mıgırdiç Margosyan – Gavur Mahallesi

”Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında, Papaz Morses’in dualarıyla anamı öte tarafa, öbür dünyaya yolculadığımızda, ben onun tekrar geri döneceğini zannediyordum. Olmadı. Gelmedi. İki satır da yazmadı. Zaten okuma yazması yoktu. Köylüydü anam, okuma yazma çağlarında, okulsuzluktan okula gidememişti ama kendince daha işe yarar, çok daha faydalı şeyler öğrenmişti. İyi hamur yoğururdu. Hamuru güzelce yoğurduktan sonra kalaylı bakır “testin” içinde ekşiyip mayalanması için üstünü kalınca bir bezle örtmeden önce de sağ elinin başparmağıyla hamurun üstüne küçük bir istavroz çizer, hamurun bu noktadan ekşiyip mayalanması için de “Halil İbrahim’in bereketi içine olsun” der dua ederdi.Sizler Halil İbrahim’i tanır mısınız? Ben Halil İbrahim’i bizim ekmek teknesinin içinde tanıdım.Sonra da yemek masamızın çevresinde.”

“Düşünüyorum öyle ise varım” oldukça makul.

Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da

çıkar. Düşünen bir adamı düşlüyorum. Düşündüğümü bildiğim için ben varım.

Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü

Bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek ben ise bir düş oluyorum.”

Pusulu Kıtalar Atlası

“Eskiden her insan hakkında, hiçbir esasa dayanmadan, sırf mukavemet edilmez bir hissin, bir peşin hükmün tesiriyle nasıl: “Bu beni anlamaz!” demişsem, bu sefer bu kadın için, gene hiçbir esasa dayanmadan, fakat o yanılmaz ilk hisse tabi olarak: “İşte bu beni anlar!” diyordum…”

Kürk Mantolu Madonna dan Sabahattin Ali

 

“şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum.” dedi. “bu eksiklik sana değil, bana ait…bende inanmak noksanmış… beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum… bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar…. ama şimdi inanıyorum… sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum… seni istiyorum…içimde müthiş bir arzu var… bir iyi olsam!”

Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna’dan

 

Yüzüklerin Efendisi Bilbo Baggins doğum günü konuşmasından:

İçinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum.

İnsanın kendine ait olan tek şeyi yaralarıdır.
dizlerinin yarası, gönlünün yarası, ömrünün yarası…
büyüdükçe kendileriyle büyür, kimselerin göremeyeceği yerlerde saklanır.
görünür yerlerindeyse yaraları, yıllar geçse de sorduğunuz da şöyle derler;
bu yara, uzun hikaye..
Mehmet Deveci

Eğer çile çekiyorsan, sebebi sensin.
Eğer mutluysan sebebi sensin.
Senden başka hiç kimse sorumlu değil
sadece sen sorumlusun.
Sen, kendi kendinin cenneti ya da cehennemisin.
Osho

“Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli.Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden ölmeli….
Şems-i Tebrizi

Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?
Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer..
Nazım Hikmet

Konuşabilmek” ile “konuşmayı bilmek” arasında büyük bir fark vardır.
Mesela çoğu insan ikincisini bilmez.
Cemal Süreya

Beni anlayacağı gün gelip çattığı zaman, korkarım ki iş işten geçmiş olacak. Tecrübeden sonraki idrâk, evvelkinden çok daha pahalıdır.
Peyami Safa

Unutma her şeyin bir hesabı var,
üzdüğün kadar üzülürsün..
Hz. Mevlana

Edep, aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.
Şems-i Tebrizi

Geleceği merak etme,
nasıl olsa gelecek.
Ama geçecek olanı iyi düşün,
çünkü aklından silinmeyecek
Balzac

Usta be!
Barış ne zaman gelir?
Mesela kaç kundaklık bebe ölse yeter?
Kaç yıldız düşse saçlarına annelerin
Bir özgürlük eder?
Vatan kaç kez sağolsa;
Savaş bir kez ölür?
Cahit Coşkun

Deri değiştirmeyen yılan ölür..
Tıpkı düşünce değiştirmesine
engel olunan kafalar gibi…
Nietzsche

Can durağını arıyorsan ey can ! Bil ki can da sensin durak da…Bir lokma ekmekse peşinden koştuğun, elbette ekmek de sensin… Eğer akıl erdirebiliyorsan bu sözün sırrına, bil ki her ne arıyorsan, o sensin…
Mevlana.

“Felsefe, yaşayamayan ve yaşatmayan bir terörizm biçimiydi. Kadın-erkek bütün insanlardan olanaksız bir arılık talep ediyor, felsefe dilinin cazibesiyle büyülenenler deliliğe ve çaresizliğe sürükleniyorlardı.”

 

“…. Felsefe dua etmekten çok patates soymaya benziyordu”

 

Terry Eagleton – Azizler ve Alimler

 

*****

 

“Ayrıl ! Ne varsa geçmişin tuzaklarına dair,

Ayrıl ! Ne varsa geleceğin kaygı ve kuruntularına dair,

Ayrıl ! Kaprislerinden, komplekslerinden, kötü alışkanlıkların bağımlılıklarından…

Ayrıl ! Seni dibe çeken hatıralarından, melankolik hallerinden…

Ayrıl ! Ruhuna, kalbine, zarar veren yüzleri dost, özleri düşman yüzlü insanlardan,

Ayrıl ! Hayvani hazların boyundurağından,

Ayrıl ! Tembelliğin, ataletin, gayretsizliğin yosma kollarından…

Ayrıl ! Başında saatlerini tükettiğin teknoloji maymunundan,

Ayrıl ! Yastığından, yorganından, mideni hayvan mezarlığı yapmaktan, bataklığından, kuytundan ayrıl…

Ayrıl ! Hoyratlığın kollarından, bozuk müziğin ritim manyağı tınılarından, endüstri haline gelen kimi sporların zombi çığlıklarından ayrıl,

Görüntülerden Geç ! Manaya Kanat Aç. Kabuklarla Oyalanmayı Bırak, Özün Lezzetine Kaç !

Ey ayrılık kasırgası ! Senin önünde bir saman çöpüyüm.

Nereye savrulacağımı nereden bileyim?

Nereye atarsan at, Nereye götürürsen götür,

Orayı yurt edineceğim…”

 

“Uçmak Düşmeyi Göze Almaktır”

 

Yusuf Özkan Özburun – Teselliler kitabından

 

*****

 

Hayal dünyamda bu “güzel ve yüce şeylere” sığınarak ne aşklar yaşadım…gerçek hiçbir varlıkla ilgisi olmayan, bütünüyle hayal ürünü bu aşklar sayesinde ruhum öylesine cömertçe doyuyordu ki, sonradan gerçek bir aşka ihtiyaç bile duymuyordum. gerçek birini sevmek benim için gereksiz bir lüks olurdu. her şeyin sonunda şuradan buradan, ozanlardan, romancılardan alıntıladığım kusursuz sahneleri istediğim gibi değiştirip, kendime uyarlıyordum hayallerimde. ama her zaman üstün gelen bendim; yenilenler üstünlüğümü ister istemez kabul etmek zorunda kalıyorlardı. tabii ben de onları hemen bağışlıyordum.

Dostoyevski – Yeraltından Notla

*****

“Siz çocuklarınızla birlikte bir şeylenr yapmazsanız başları o çocukları alır ve kendine göre yetiştirir.”

 

Çocuklara okumayı sevdirme yolları, adlı kiatptan alıntırdır.

————

“Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır”

Hayata yön veren sözler adlı kitaptan….

*****

ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı.kimsenin onları çözecek kadar tırnakları yok.Bense coktan vazgectim tirnaklarimi uzatmaktan.Kendimi bilmeyi biraktim.ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay.yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya.Ve sorusu olmayan bir yanit gibi de gidiyorum.

 

Hakan Günday Kinyas ve Kayra

 

*****

“Kader seni güldürmüyorsa, espiriyi anlayamadın demektir.”

“Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım.”
Shantaram-Gregory David Roberts

 

*****

 

Benim aslında her dizesine hayranım ya şimdi okuduğum cümleyi yazım

”ben sana uyandım,sen başkaları ile uyurken…!”

Küçük İSKENDER

 

*****

 

“Doğru,gerçek ve tek yol hangisim mi ?Bu yol hiç var olmadı.”

Nietzsche/Hayat Dedigin Nedir Ki ?/Aforizmalar

 

*****

 

Atinalılar Platon’a “İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?” diye sormuşlar.

Platon tek tek sıralamış: Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki sonra çocukluklarını özlerler.

Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.

Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Lakin hiç yaşamamış gibi ölürler…“

“Peki sen ne öneriyorsun?” diye ikinci bir soru daha sormuşlar.

Platon yine sıralamış: “Kendinizi kimseye sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. İnsanı insan yapan şey, bir şeylere sahip olmaktan ziyade, olup bitenleri anlamaya çalışmaktır. Önemli olan da çok şeye sahip olmak değil, olabildiğince az şeye ihtiyaç duymaktır.”

 

*****

 

Dünyanın en güzel, en büyük ve en mütevekkil şehri… Şehirde park, parkta insanlar… İki genç İstanbul’un zehirli havasına, içlerine körüklemesine çektikleri sigara dumanını üflüyorlar.

– Aşk diyorum, diyor genç kız, nasıl bir şey olmalı ki insanlar bir ömür boyunca peşinden koşabiliyor?

– Bana kalırsa bedensel bir istek daha çok. İçimizde var olan, oysa birçoğumuzun tanımak istemediği, birlikte yaşamaya cesaret edemediği doğaya bağlı kişiliğimizin yaramazlıklarından biri.

– O halde duygu diye bir şey yok mudur sence?

– Bilmiyorum.

Var, demek içinden gelmemişti. Olumsuz bir cevaptaysa karşısındakini kıracağını biliyordu.

– Bize umuttan gayrısı gerek değil. İnsanlar sürekli bir şeyleri kurcalayarak kendilerini acılara sürüklediklerini bilmiyorlar. Üstelik bazıları da insanların gözlerini açıyoruz diye onları aynı acılı kaderi paylaşmaya zorluyorlar. Oysa onlar kendi dünyalarında eylemsizlikleriyle mutludurlar ve yaşadıklarına zaten alışmışlardır.

– Yani bu dünyadaki her acının, aşk acısının, ölüm acısının, işkencenin, her türlü pisliğin bir süre sonra alışılabilecek şeyler olduğunu düşünüyorsun.

– Ya da en azından hepsinin bir gün sona ereceğini… Zaten umut da bunu düşünmek değil midir?

– Sanırım.

– Bak, bu kâğıdı bana umutlarımın kaynağı vermişti.

Cebinden bir kâğıt çıkardı ve kıza uzattı. Kâğıt buruşuk, çizgili bir kâğıttı. Oğlanın eskiden umutlarını süzüp baskısını aldığı kâğıtlara benziyordu. Yazı, şiirin gelmiş geçmiş en büyük isminin mürekkebiyle sonlanıyordu:

güzel günler göreceğiz çocuklar

güneşli günler göre-

-ceğiz

motorları maviliklere süreceğiz çocuklar

ışıklı mavilere süre-

-ceğiz

– Bir şey isteyeceğim senden, dedi oğlan, sana âşık olmamı engelleyebilir misin?

– …

Duygular ölmeli, öldürülebilmeli!

 

Özgür MACİT

 

*****

 

Hüzün çanağı yalnızlık

Yasaklarla büyütüldü

Bir gece vakti

Katledildi suya inen çocuklar

 

II

Tellâl haber saldı dağlara

Siyahlar giyildi, ağıtlar yakıldı

Kızıl bir dem kaldı geriye…

 

Ozan Deniz Sarıtop

 

*****

 

‘Sevgili Anneme’

Yola çıkan kralın habercisi,

Seni Nippur’a göndereceğim, bu haberi götür!

Uzun bir yolculuk yaptım,

Annem üzüntüde, uyuyamıyor,

Odasına sıkıntılı bir söz girmeyen o,

Bütün yolculara sağlığımı soruyor,

Benim selam mektubumu eline ver!

Eğer annemi bilmiyorsan, onu sana anlatayım:

Onu adı Şatiştar’dır.

Pırıl pırıl görünüşü ile

Bir Tanrıça hoşluğu, tatlı bir gelindir o,

Gençliğinden beri kutsanmıştır o.

Kaynatasının evini gayretle yöneten,

Kocasının Tanrısına hizmet eden,

Tanrıça İnanna’nın yerine bakmayı bilen,

Kralın sözünü yabana atmayan,

Sevilen, sevgi ile yaşayan,

Kuzu, iyi kaymak, bal, kalpten akan tereyağdır o.

Annemin ikinci tanımını vereyim:

Annem ufukta parlayan bir ışık, bir dağ geyiği,

Işıldayan bir sabah yıldızıdır o.

Değerli bir akik, Marhaşi’den bir topaz,

Cazibe dolu bir prens mücevheri,

Neşe yaratan bir akik,

Bir kalay yüzük, demir bilezik,

Bir altın çubuk, parıldayan bir gümüş,

İçi çeken bir fildişi heykelcik,

Mavi taştan bir taban üzerinde duran alabastar bir melektir o.

Annemin üçüncü tanımını vereyim:

Annem mevsiminde bir yağmur, ilk tohum için su,

Zengin bir bahçe, meyveyle dolu.

Kozalaklarla süslü, bakımlı bir köknar ağacı,

Yeni yılda ilk ayın ürünü,

Sulama yerlerine bereket getiren bir kanal,

Aranan en tatlı Dilmun hurmasıdır o.

Annemin dördüncü tanımını vereyim:

Annem bir bayram, neşe dolu bir kurban,

Prenseslerin olgusu, bir bolluk şarkısı,

Neşesi tükenmeyen, seven, sevilen bir kalp,

Annesine dönen bir esirin müjdesidir o.

Annemin beşinci tanımını vereyim:

Annem çam ağacından bir araba, şimşirden bir tahtırevan,

Parfümle kokulandırılmış güzel bir giysi,

Kendisine tam uyan, çiçekten bir taçtır o.

Sana verdiğim bu tariflere göre annemi tanıyacaksın,

Lamalara sahip olan o hoş kadın işte benim annemdir.

Benden haber için kulak kesilen ona,

Haberi neşe ile götür,

‘Sevgili oğlun Ludingirra’dan selam’ de ona!

 

Çeviri: Avi PARDO

 

Sumerli Ludingirra

 

*****

Bize iyice derinden dokunan gerçekleri, laf aralarından ve dolandırarak dışa vururuz.

Ne çok da dolambaç gereksiyoruz, ilişkilerimizle başedebilmek için! gerçeklerimiz bile dolambaçlıdır zaten. dolanıp dururuz gerçeklerimizin çevresinde

-onlara hiç ulaşamadan, dokunamadan…

— Oruç Aruoba

*****

“Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum.

Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle,

kimini yaptıklarımızla ve

kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla..”

[Dostoyevski]

 

*****

“çok iyi bilirim” ‘kelebeklerin neden kırılgan’ olduklarını;

‘k e l e b e k  o l m a y ı  s e ç t i k l e r i n d e n’

 

Alıntı

 

*****

Hedeflerinin yanında hayat ufacık kalıyordu. Bu adamın hedefleri dünyaları aşıyordu. Herkes akşama ne yiyeceğini düşünürken bizimkinin aklı havadaydı. Gerçekten havadaydı, evrenin ardında ne olduğunu merak ediyordu. Küçücük dünyamızda bir kişinin önemi nedir? diyordu. Kişi nedir falan da diyordu. Hatta bir ara bir kişi olmadığını düşündü. Sadece bir yanılgıdan ibaret olduğunu, önemsiz olduğunu sandı. Daha sonra reklamlar girdi araya. Reklamlar insanın önemli olduğundan bahsediyordu. Şirketler onun hakkında bu kadar kaygılıyken bizim adan önemsizliği unutuverdi.

*****

Galileo olabilirdim belki en zorlu engisizyonlarda .ama olamadım .Dünyanın dönüşünu Senin mahallemizin köşesinde ki donuslerine gore sanırdim. Ben Galileo olamadım ama bende yargılandım.

Edebiyat Edebi Sözler

*****

Ne olabilirdi ki benim başarım, ben o koşullara boyun eğip, toplum içinde bana gösterilen yeri alsaydım? bir ikiyüzlülük, bir sahtelik, bir aldatmaca olurdu bu ‘başarı’ -ben’im, ben olmadan, hatta benliğimi bir kenara atarak, kişiliğimi çiğneyerek elde ettiğim bir şey. Karşılığında kim olduğumu verdiğim bir ‘kimlik’… Bunu kabul etmedim—şunu bilmeni istiyorum: pişman değilim; hiç de pişman olmadım. Ama şunu da bil ki, öyle gururlu falan da değilim-olmadım. Kendimden hiç nefret etmedim; ama bir türlü beğenemedim de kendimi. Çok acı çektim ama başkalarına da çok acı çektirdim. Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim-hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da… Dünya ne ise oydu, ben de ne isem o oldum-uyuşamadık.

hepsi bu.

Oruç Aruoba

*****

…O halde düşünme, zekâdaki bir objeyi düşünmeyse, bu iç obje bir formdur ve bu ideadır. O halde idea daha nedir? Bir zekâ veya entelektüel bir cevherdir; her idea Zekâdan hiç de farklı değildir; bir Zekâdır. Zekânın tümü, bütün idealardan meydana gelmiştir ve ideaların her biri zekâların her biridir. Aynı şekilde bilimin tümü bütün teoremlerden oluşur ve her teorem bilimin tümünün bir parçasıdır; diğer teoremlerden yer bakımından ayrı değildir; fakat bütünde, bütünün, kendine özgü niteliği olan bir parçasıdır. Bu Zekâ bizzat kendindedir, hareketsiz, ezelî olarak, kendinin kendiyle tatmini demek olan, kendine sahiptir. Zekâyı varlıktan önce olan bir şey gibi düşünseydik, Onun varlıkları etkin olarak ve düşünerek meydana getirdiğini ve türettiğini söylemek gerekirdi; fakat varlığı, zekâdan önce olan bir şey gibi düşünmek gerektiği için, varlıkların düşüncede olduğunu; ateş fiilinin ateşe yakın olduğu gibi fiil ve düşünmenin, kendi fiilleri olarak Zekâya sahip olacak şekilde varlıkların yanında bulunduğunu kabûl etmek gerekir. Fakat varlık da bir fiildir. O halde zekânın fiiliyle varlığın fiili tek bir fiildir veya daha ziyade, Zekâ ve varlık tek bir fiil oluşturur. Varlık ve zekâ tek bir mahiyettir. Aynı şekilde, varlıklar, varlığın fiili, ve zekâ da tek bir mahiyettir; bu anlamda alınan düşünceler, idea, varlığın formu ve fiili tek bir mahiyettir; onları birbirinden ayıran, birini öbüründen önceymiş gibi düşünen biziz. Çünkü bizim bölüp parçalara ayıran zekâmız başka, ne varlığı, ne de varlıkları bölüp parçalamayan bö¬lünmez zekâ başkadır…

Anaksagoras, zekâ, idealar ve varlık üzerine

*****

Beni kıyıya sürükleyen bu deniz kaç kişiyi öldürdü.

Nefes almayı kim öğretecek bana

Belki unuturum .

Hatta kaybolurum, ruhumun köşeleri ne rağmen

Çapraz uzanırım boynuna bir adamın

Ve de hayat kokar birbirimizi tavaf eden parmaklarımız

Yatağımda bulduğum her çocuk yaşar belki bu sefer

Ben korkmadan tanrıya inanırım belki

Hatta ben senden bir tanrı bile yaratırım.

Elif Özdemir

*****

Bir aile hekimi, bir jinekolog, bir cerrah ve bir patolog yaban ördeği avına çıkar. Aniden bir kuş havalanınca aile hekimi çiftesini doğrultur, fakat uçanın ördek olup olmadığını kestiremediği için ateş etmekten vazgeçer. Jinekolog da tüfeğini doğrultur ancak ördeğin dişi mi erkek mi olduğunu kestiremediği için ateş etmez. Bu arada cerrah hiç düşünmeden tüfeğini doğrultur, ateş eder, kuşu vurur ve patoloğa döner: “Git bak bakalım ördek miymiş?

Thomas Cathcart ve Daniel Klein, Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer (Uygulamalı Etik)

*****

Adam Tanrı’ya seslenir. “Tanrım,” der, “Bir soru sorabilir miyim?”

Tamam,“ der Tanrı. “Sor bakalım.”

“Tanrım, senin için bir milyon yıl bir saniyedir diyorlar, doğru mu?”

“Evet, doğru.”

“Peki, bir milyon dolar senin için nedir?”

“Benim için bir milyon dolar, bir penidir.”

“a, iyi,” der adam. “O zaman bana bir peni verebilir misin?”

“Tabii..” der Tanrı, “Bekle bir saniye…

Thomas Cathcart ve Daniel Klein, Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer (Görelilik)

*****

Bir kadın, bir adama, kendisine domuz dediği için hakaret davası açmıştır. Adam suçlu bulunur ve tazminat ödemeye mahkûm edilir. Dava bitiminde adam yargıca, “Yani ben artık Bayan Harding’e domuz diyemeyecek miyim?” diye sorar.

“Öyle.” der yargıç.

“Peki, bir domuza Bayan Harding diyebilir miyim?”

“Tabii.” der yargıç. “Herhangi bir domuza Bayan Harding diyebilirsiniz.”

Adam bunun üzerine Bayan Harding’e bakar, “İyi günler dilerim, Bayan Harding.” der.

Thomas Cathcart ve Daniel Klein, Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle

Bara Girer (Paradoks)

*****

Acıya karşı en korunmasız olduğumuz zaman, birini sevdiğimiz zamandır..

Sigmund Freud, Uygarlığın Huzursuzluğu

*****

Yarın uyanırsanız son gununuzmuş gıbı yaşayın ! Birgün haklı çıkıcasınız .

Alıntı

*****

İnsanın emin olabileceği tek şey düşüncelerinin var olduğudur. Düşündüğünüzü sanasınız diye kimse size ‘hile’ yapamaz, çünkü hilenin işlemesi için de düşünmeniz gerekir. Latincesiyle cogito ergo sum, yani “düşünüyorum o halde varım”

101 Felsefe Problemi

*****

 

Yaşam hep, birlikte yapılabileceklerin hayallerinin,

yalnız kalmaların kayalarında parçalanışının sürecidir

— bazı kişiler için böyledir bu, en azından;

belki sen de onlardan birisin…

Yaşam, hep, birliktelik umutları — vermeyecek —

umduracak sana — sonra, onları alacak,

yalnızlık kuyusuna atıp, boğacak.

— O kuyudan da nasıl çıkabilirsin — ya da,

orada yaşamayı nasıl öğrenebilirsin— —

— Allah bilir!..

— Ki, “Yaşamakta olman bile bir önyargıdır belki”…

 

Oruç Aruoba

 

*****

 

Gerçekliği Yaratan Bilinç midir?

Yüzyıllardır insanlığın deneyimlerine ve gözlemlerine dayalı olarak hem bilimsel hem felsefi temelde cevap aradığı sorulardan birisi şu; gerçekliği bilinç mi yaratır? Samuel Johnson’a göre bu tartışmayı bir anda bitirmek mümkün; ona göre büyükçe bir taşa tekme atmanız yeterlidir. Kendisi de ayağı gerçeklikten geri teptiği zaman “Böylelikle yanlışlamış oldum” diye haykırmıştı. 18. yüzyılın başında Dünya’ya gelmiş olan Johnson, kuantum mekaniği biliyor olsaydı, belki de şişmiş bir baş parmağı olmayacaktı.

Johnson bu küçük deneyi öylesine yapmamıştı, aslında kendisi Cloyne Psikoposu George Berkeley’e (nam-ı diğer Bishop Berkeley) cevap veriyordu. Berkeley (d. 1685 – ö. 1753) döneminin en büyük idealist filozoflarından biriydi ve Dünya’nın beynimizin ürettiği bir hayal olduğunu düşünüyordu. Haklı olabilir mi?

Hele ki kedilerin hem ölü hem yaşıyor olduğu çoklu-evrenleri düşünüldüğünde, kuantum mekaniği gerçekten çok garipleşebiliyor. Ancak bazı bilim insanları ‘gerçeklik’ kavramının daha da ilginç olabileceğini öne sürüyor : evren yalnızca ona bakıyor ve inceliyor olduğumuzda gerçektir.

Antropik prensibin bu versiyonu ‘participatory universe’ olarak bilinmektedir ve 20. yüzyılın en önde gelen fizikçilerinden birisi olan John Archibald Wheeler tarafından öne sürülmüştür. Wheeler gerçeklik dediğimiz şeyi birkaç demir profil ile desteklenmiş kartonpiyer inşaat yapılarına benzetmiştir. Kuantum ölçümler yaptığımızda bu profillerden birisini yere çakmış veya sabitlemiş oluruz. Geriye kalan her şey hayal ürünü ve hipotezlerden ibarettir.

Wheeler’a göre ise bu tip bir kuantum hesaplama yapmak yalnızca şeyler üzerinde nesnel bir sabit vermekle kalmaz aynı zamanda birçok muhtemel sonuçtan birisini öne çıkararak evrenin gidişatını ve rotasını değiştirir. Ünlü çift yarık deneyinde örneğin, deneyin kuruluşuna bağlı olarak ışık hem dalga hem de parçacık davranışlarını göstermişti. En kafa kurcalayıcı şey ise fotonların nasıl ve ne zaman değişeceklerini sözüm ona ‘biliyor’ olmalarıydı. Ancak bu fotonun, biz gözlemlemeden önce de bir fiziksel forma sahip olduğu varsayımına dayanır. Wheeler ise şu soruyu soruyordu : ‘Ya yoksa? Ya sadece biz onu gözlemlediğimiz anda fiziksel formunu alıyorsa?’

Wheeler çift yarık deneyinin kozmik bir versiyonunu ortaya atmıştı. Burada bir milyar ışık yılı uzaklıktaki bir kuasardan çıkan ışığın galaksiden geçerken yolunun nesnelere çarparak sapması ve galaksinin iki ayrı ucunda iki görüntü oluşturmasına dayanıyordu. İki tarafa birer teleskop yönelterek gözlemciler, ikisinden birine ışığın parçacık hali ile varacağını göreceklerdi. Ancak ayna düzenekleri ile ayarlanarak iki fotonun da aynı anda dedektöre çarpmaları sağlanırsa o zaman da ışığın dalga hali ile gelmiş olduğu gözlemlenecekti. Bu durumda gözlemleme işi zamanda geriye ulaşarak, kuasardan bir milyar yıl önce çıkan ışığın doğasını değiştirmiş olacaktır.

Wheeler’a göre bunun anlamı şuydu; ‘geçmişte bile -ta ki biz geçmişi ölçene kadar – evren herhangi bir fizik biçimde gerçekten var olmuş olamazdı.’ Bununla birlikte şu an yapıyor olduğumuz şeyler geçmişte olanı etkileyecekti – ki prensipte bu evrenin başlangıcına kadar olan süreyi kapsıyor. Eğer Wheeler haklıysa, biz veya başka akıllı varlıklar onu gözlemleyene kadar evren hiç var olmamış olacak.

Çılgınca geliyor değil mi? O halde bunu bir de ölçekler için prova edelim. Kuantum mekaniğinin diğer bir yorumlaması Hugh Everett’in ‘çoklu dünyalar hipotezi’ olarak karşımıza çıkıyor. Burada olmuş ve olan tüm olayların sonsuz sayıdaki evrenlerde olduğu öne sürülüyor. Verdiğimiz her kararda evren ikiye bölünerek sizi ve seçmediğiniz diğer ihtimali yaşayan ‘alternatif siz’i birbirinden ayırıyor. Sizin içinde bulunduğunuz evren bir şekilde sizin yapmış olduğunuz bireysel evren haline geliyor.

Bu fikir bile tek başına birisinin gerçekliği şöyle bir sorgulamasına yetebilir. Oxford Universitesi’nde fizik felsefecisi olan Chris Timpson konu ile ilgili şöyle

bir açıklamada bulunuyor : ” Benim doğal eğilimim gerçekçi olmaktır. Ama kuantum dünya üzerinde gerçekçi olacaksanız eğer, bu durumda dünyanız son derece özel ve kişisel olarak kalacaktır.” Öylesine kişiye özel ki, neredeyse duyumsayabileceğimiz bir evren olduğu için var olduğunu zannediyor olacağız.

Kaynak: https://www.newscientist.com/article/mg22630190-500-the-human-universe-does-consciousness-create-reality/

*****

Metafiziksel olarak verilmiş olana karşı isyan etmek varoluşu reddetmek için yapılan boşuna bir girişimdir. İnsan tarafından yapılmış olanı karşı çıkılmaz kabul etmek kişinin kendi bilincini reddetmeye çalışma girişimidir. Varoluşa “Evet!” diyebilmekten huzur doğar. Cesaret başkaları tarafından yapılan yanlış tercihlere “Hayır! diyebilmekten doğar.

İhtiyacımız Olan Felsefe – Ayn Rand

*****

Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et. –Descartes

*****

Bir tek hapishanelerde eşitlik vardır.aynı kurallar aynı kıyafetler aynı yemek aynı yataklar . oysa ne kadar manidar suç işlemek eşitsizlikten dolayıdır.

Edebiyat

*****

“Dindar insanlar, birçok dindar insanın sık sık ve hiç çekinmeden günah işlediğini ama ateistlerin çoğunlukla adil davrandıklarını ilk itiraf edenlerdir. Onlar bu etik ateistleri, ateistler içinde büyüdükleri dini reddedince teolojik kökenini atarken ahlakı korumaya eğilimli olmaları ile açıklıyorlar. Etik davranışları türetilmiş ve parazitiktir ve vicdanını da din tarafından yayılan bir kültürden almıştır; onu çevreleyen dini kültür sürdürülmezse hayatta kalamaz. Kısacası, bildiğimiz ahlak Yahudi-Hıristiyan dini olmadan sürdürülemez.”

American Prospect yazarlarından Daniel P. Moloney

*****

Annemin yaşam felsefesi : “İyi başlayan herşey kötü biter, kötü başlayan herşey daha kötü biter.”

Murphy Kanunları

*****

Ezoterik bilgi türü içe dönük bilgi türüdür ve özel / seçkin olana hitap eder. Bu felsefi bilgidir. Egzoterik bilgi ise dışa dönük bilgidir ve genel kitleye / topluma din yoluyla aktarılır.

Kişi kendini gerçekleştirme sürecindeki yetkinliğini içe bakış yoluyla sağlar. Bu da ezoterik bilgiyle mümkündür. Bundan dolayı tüm inisiyetik öğretilerin temelinde ezoterik bir farkındalık bulunur.

Ezoterizm Farkındalık

*****

Felsefede klasik anlamda bir idealizm – materyalizm çatışması yoktur. Varolan çatışma mutlak bilginin olanaklılığının kabulü ya da reddidir. Örneğin Platon, Spinoza ve Hegel mutlak bilginin varlığını kabul eder. Sokrates, Kierkegaard, Schopenhauer ya da Nietzsche gibi filozoflar ise agnostik bir yaklaşımla mutlak yargıların olanaksız olduğunu söyler. Ancak mutlak yargıların olanaksız olması yargısı da mutlak bir anlama karşılık geldiğinden, felsefenin mutlak yargı üretme alanı olması zorunluluğundan kurtulamazlar. Wittgenstein da 2. döneminde bu paradoksa düşmüştür. Mantıkta her yargı zorunlu olarak mutlaktır.

Mantık

*****

dayatılanın çirkinliği ile maruz kalınanın çekilmezliği arasında gidip gelen yaşanmamışlıklardır bizi yoran..

Kirilov

*****

Umduğumuz şey boşuna çıkınca dirildik

Marienne Moore

*****

Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar.

Küçük Prens

*****

İyi ki Doğdun DNA’nın Karanlık Kraliçesi!

Rosalind Franklin

*****

Portre

Bu yüzündeki güzellik

Nedir biliyor musun?

Yanan bir portrenin ifadesi

Cehennem ateşinin külleri

Bu yüzden bakışların titriyor

Gözlerin sonsuza dek küs gibi

Karanlığa düşmüş bir ışık seninkini.

*****

Değeri olan bir kimse, yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye düşünmemelidir; bir iş görürken yalnız doğru mu eğri mi hareket ettiğini, cesaretli bir adam gibi mi yoksa tabansızca mı hareket ettiğini, düşünmelidir.

Hâlbuki sizin özünüzde, Troia’da ölen kahramanların, hele namussuzluğa karşı her türlü tehlikeyi küçümseyen Thetis’in oğlunun bir değeri olmaması lazım. Hektor’u öldürmek için sabırsızlanırken, anası tanrı ona, yanılmıyorsam, aşağı yukarı şu sözleri söylemişti: “Oğlum, arkadaşın Patroklos’un öcünü alacak ve Hektor’u öldüreceksin, ancak bil ki onun arkasından sen de hemen öleceksin; çünkü tanrı hükmü böyle emrediyor”. Hâlbuki o, bu öğüde aldırmayıp her şeyi göze alarak, arkadaşının öcünü almadan namussuzca yaşamaya, ölümü ve tehlikeyi üstün gördü: “Burada şu eğri gemilerin yanında, dünyaya lüzumsuz bir yük olarak, maskara gibi durmaktansa, düşmanımdan öcümü alayım, arkasından da öleyim.” dedi.

Onun bu hareketinde hiç ölüm ve tehlike korkusu var mıydı? En doğru hareket, Atinalılar, bir kimsenin yeri neresi olursa olsun, ister kendinin seçtiği, ister komutanının gösterdiği yer olsun, tehlike karşısında direnmek; ölümü veya başka tehlikeleri değil, ancak namusu göz önünde bulundurmaktır.

– Platon, Sokrates’in Savunması

*****

Yaşamak yerine ya geçmiş in dipsiz kuyusunda hak ettiğinden fazla oyalanıyoruz ya da gelecek kaygısıyla olayı dramatize etmeyi çok iyi biliyoruz. Hâlbuki tarih, geçmişi geleceğine ayna tutarak elinde bulunan zamanı en doğru şekilde değerlendirenlerin zafer ini yazar..

Satranç Zamani Durdur

*****

“Eğer bir kimse bir rüya mekânından dışarı çıkabilseydi, artık ondan sonra bir tek rüya görmezdi. Zira onda uyku hâli durmayacak, uyumayacaktı.”

İbn-İ Arabi

*****

Bu dünyada zaten çok sayıda kötü şey varken, toplum bunların en kötüsü olarak kalmaktadır. Bu yüzden, arkadaş canlısı bir Fransız olan Voltaire bile, ” Yeryüzü , kendileriyle konuşmaya değmeyen insanlarla kaynıyor demiştir.

— Arthur Schopenhauer

*****

Şair’in ödevi, gerçekten olan şeyi değil, tersine olabilir şeyi, yani olasılık veya zorunluluk

kanunlarına göre mümkün olan şeyi ifade etmektir.

— Aristoteles

*****

Sözcüklere bağlanamadığım için düşüncelerim çoğu zaman karmakarışık, belirsiz ve hoş şekiller halinde ortaya çıkıyor, sonra kayboluyorlar, hemen unutuyorum onları.

Jean Paul Sartre – Bulantı

*****

“Çiçeklenmeyle solmayı birlikte kavrarız” der, Rilke. Çiçeklenme bir başlangıçtır; solma ise –bir bakıma- son. Ortadan Başlayanlar’ın filozofu Deleuze de başlangıcın ve sonun arasından; ortadan kavrar hayatı ve felsefe tarihini. Alıntı

*****

Bir hayvanın zalimliği bir anlıkken ve sadece oradaki objeye yönelikken bizimkisi öyle bir büyüklüğe ulaşıyor ki uygulanacak kimse bulunmadığında kendine odaklanıyor. İşte bana olan buydu: nefretimin merkezi haline geldim. Ülkemden, tüm insanoğlundan ve evrenden nefret ettim. Tüm bu şeyler geride kendime karşı saldırgan bir tutum bıraktı. Bu da umutsuzluğumun sebebi haline geldi.

— Emil Cioran

*****

O kitapları demek istiyorum, onların birini bile bir günde okuyamaz insan.”

“Onca sayfa okunur mu hiç ya? Özetlerine baktım.” Bunları söylerken kucağındaki iPad’i işaret ediyordu.

O zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi, edebiyatı 140 karakterlik tweet’lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu daha derinden kavradım. Aramızdaki uçurum kapanmayacak cinstendi.

#Mete Erpegin Yarida Sonen Sigarasi

*****

“Kaçıp gitmek istediğim çok zaman oldu. Mesela bulutlara da dokunmak istiyorum ama elimde değil.” Alıntı

*****

İyi bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir. Çünkü kadınlar kötü erkeklere aşık olup iyi erkeklerle dertleşir.

(bkz: Victor Hugo)

*****

Bir yüzün güzelliği tebessümde yatar diye düşünüyorum: eğer gülümseme yüzü daha da çekici kılıyorsa, o güzel bir yüzdür; eğer tebessüme rağmen yüz aynı kalıp değişmiyorsa, sıradan bir yüzdür; eğer tebessüm güzelliği bozuyorsa, o yüz çirkindir.

(Tolstoy) Çocukluğum .

*****

Bir “kurbağa testi”nden çıktı gençliğimin bitiş düdüğü… “cadı masalları” çağındayız, kötülerin şiirlerini söylüyor şarkılar.

Can Dündar – Kırmızı Bisiklet – Sayfa 15

*****

Bana insanlardan mı bahsediyorsun? İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir.

(Hüseyin Nihal Atsız) Ruh Adam.

..

*****

Güzel kadınların karşısında her erkek biraz çirkindir. Egemen olamaz, ne kendine ne kadına. bilemez ne yapacağını, ne söyleyeceğini. Parası varsa biraz daha şanslıdır, biraz yakışıklıca bir adamsa yakışabilecekleri ihtimali için rahattır ama en önemlisi biraz anlayabiliyorsa karşısındakinin dilinden, benzer acılar çektilerse, benzer korkular atlattılarsa, dünyaları ilgi çekiciyse, birbirlerini görebilirler yüzlerinde.

(Aytuğ Akdoğan) Ben Hep 17 Yaşındayım

*****

“Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..

ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım.”

 

“…Herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak…”

Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna Kitabından

*****

Acı ve acı çekme, büyük bir zekaya ve duyarlı bir yüreğe sahip kişiler için her zaman kaçınılmazdır.

( Dostoyevski) Suç Ve Ceza

*****

İnsanlardan, insanlar diye bahseden insanlardan oldum olası nefret etmişimdir.

(Alper Canıgüz)Gizli Ajans

*****

Yalnızlığın bir odada tek başına kalmak olduğunu sanıyordu; oysa yalnızlığın sadece kalabalıkta hissedilebileceğini bilmiyordu. (Ölüler Senfonisi)

*****

Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler. her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

(Anna Karenina)

*****

Ben en korkaklarından biriydim, diye devam etti, fakat başkalarına cesaret vermek için, kendimi yürekli gibi göstermeye çalışırken, ben de cesur oldum.

 

(Genç Wertherİn Acıları)

*****

Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. (Masumiyet Müzesi)

*****

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (Nutuk)

*****

Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı değildir, kitap hariç.

*****

Büyük aşklar büyük kavgalarla başlar dediler. Kahveden adam toplayıp sevdiğim kızı dövdük.

–Spoiler–

geyik mesajlar, cep kitabı.

*****

bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptığını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa . ben kurşun kalem silgisiydim. azaldığımla kaldım. *

İnce Mehmet

*****

bir şey sona ermek için başlamıştır. serüven uzamaya gelmez, ona hayat veren ölümüdür yalnızca.

Jean-Paul Sartre-Bulantı

*****

kimin nerede oturacağının hiçbir önemi olmadığını, ilk sırada olanın, ender olarak birinci derecede önem taşıdığını anlamıyorlar ki bu ahmaklar! kimi krala, bakanı hükmeder; kimi bakana da müsteşarı! bu durumda birinci derecede önem taşıyan kişi kimdir? bence bu kişi, diğerlerini değerlendirebilen ve onları, kendi tasarılarını gerçekleştirmek için kulanacak kadar kudret ve kurnazlığa sahip olan kişidir.

Goethe-Genç Werther’in Acıları

*****

Perdeyi kaldırıp arkasına adım atmak! İşte bu kadar! bu ikircim ve kararsızlık niye? perde arakasının nasıl bir yer olduğu bilinmediği için mi? açık seçik bir bilgimizin olmadığı konulara kargaşayı ve karanlığı atfetmek, tinimizin bir özelliği değil midir?

Goethe-Genç Werther’in Acıları

*****

Kalbindeki sevgi sözcükleri gözlerine sıkışıp kalmış gibi. ben hayatımın tüm vaktini, senin bu bakışına harcadım sevgili!

Cezmi Ersöz – Hayallerini Yak Evi Isıt.

*****

”Arabayla uzaklaşırken arkanızda bıraktığınız insanların düzlükte ufalarak nokta haline gelip kaybolduklarını gördüğünüz anda hissettiğiniz o duygu nedir? Fazlasıyla büyük bu dünya, bizi ezip geçiyor duygusudur bu ve vedadır. Ama biz yine de gökyüzünün altında bir sonraki çılgın maceraya doğru koşarız.”

Olma Baskalari Gibi

*****

Gerektiği zaman ağlamaktan çekinme. çünkü ‘gözyaşları söyleyemediklerini söylemek içindir sadece’// dostoyevsky //

*****

Kendimizi vakumlu kutularda yaşamaya ne kadar tutsak etsek de, gizem çevremizde ışıl ışıl parlamakta ve yüreğimiz gereken yolu bize işaret etmekte.

Susanna Tamaro – Sessizlik Bir Erdemdir

*****

Felsefede, dinde, ahlakta ya da politikada iki kere iki beş edebilirdi, ama iş bir top ya da uçağın yapımına geldi mi, iki kere iki dört etmek zorundaydı

George Orwell – 1984

 

 

Bizim dünyamız hızın ve tutarsızlığın damgasını taşır. Felsefe bize, bu hızı ve tutarsızlığı bir şekilde kesintiye uğratarak ya da duraklatarak bunun iyi olduğunu şunun iyi olmadığını söyleme olanağı vermek zorundadır.

Alain Badiou – Gerçek Mutluluğun Metafiziği

*****

Savım şu ki aynı anda hem doğruya hem de kutluluğa ulaşma ihtimaline genelde şüpheci yaklaşan, yararsız olsa bile fedakarlığın büyük bir değeri olduğu fikrine kapılmış bu karşı filozoflar, şu klasizmimizin, felsefenin ve dolayısıyla mutluluğun baş düşmanı olan akademizme dönüşmesi bakımında yine de bizim için gereklidirler. Çünkü akademik söylem kendisini kesinlikle sıkıntı (ennui) duygusuyla gösterir.

Alain Badiou – Gerçek Mutluluğun Metafiziği

*****

Daha sonraki felsefe Platon’a bir dizi dipnottan ibarettir.

A.N.Whitehead

Ahmet Ulvi Türkbağ – Felsefe, Sosyoloji, Hukuk ve Devlet

*****

Var olmak algılanmaktır.

Nigel Warburton – Felsefenin Kısa Tarihi

*****

Felsefenin koruyucu biz azizi varsa, o olsa olsa Sokrates’tir.

Nigel Warburton – Felsefenin Kısa Tarihi

*****

İnsan-olmak, insan-oluş demektir.

Karl Jaspers – Felsefe Nedir?

*****

 

Benim tek tesellim,bunca tahribata karşın,sevginin hala var olmasıydı.

Ayşe Kulin -Tutsak Güneş

*****

Ben iyiyim.Tek eksiğim sensin.

Ayşe Kulin –Tutsak Güneş

*****

Vapurdan önce indik birbirimizden, kürekçi

mahlâsıyla geçsem ne çıkar sevda içinde

yüzmediğim denizi? O halat öyle mi

atılır, yürek öyle mi bağlanır bir yüreğe?

Kara sözler karada bırakılır açılırken denize

söz karada hafifse denizde ağır, işte

deniz bile batıyor, sözler karşıya vardı,

ara sıra adalara bak açılırsın diye suya

saldığın anılar bile göğün denizinde battı!

Başkasının denizinde batanlar görünmez

olmayı bilirler, ya ben kimin denizinde…

Üç yanım kara benim bir yanım ıssız

denizsiz, vapursuz, yolcusuz, susuz…

Eski denizleri karaya bağlarla da böyle,

eski seferlerden kılıç artığı birkaç hatıra

bırakırlar yanlarına, küreğe çarptırılmış gibi,

öyle yalnızım karada, ne bir sarhoş gemi,

ne martıların tuhaf sesleri, anlaşılmasın diye

bu yalnızlık seferinin karada geçtiği, denize

sürdüm şiiri, belki kılavuz, belki bir seferî…

 

Boğulayazdım karanın sözleriyle açıldığım şiirde!

Haydar Ergülen – 40 Şiir ve Bir

*****

Kısa cümleler kurmak istiyorum

Ama onlar bile boyundan büyük senin!

İsmail Hakkı Serin – Gecenin Dili

*****

Sen bunları kelimelerin yan yana gelerek oluşturdukları basit cümleler sanıyorsun,

Okuyup geçiyorsun ey sevgili,

Oysa bunlar gözyaşlarımın harf hali.

İsmail Hakkı Serin -Gecenin Dili

*****

sözlerse şairin eline bakıyor yaşamak için

bir şiirin içinde

Haydar Ergülen -40 Şiir ve Bir

*****

“Kadınların gözyaşlarına inanmayın, Aleksey Fedoroviç, ben bu durumda hep kadınların karşısında, erkeklerin yanında olurum.”

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski -Karamazov Kardeşler

*****

Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

Elif Şafak – Aşk

*****

Iki kuş

bir uçuşa anı.

suskun bir boğaz

bir şarkıya anı.

Ahmed Şamlu – Bana Aydınlıktan Söz Et

*****

“Daha akıllı olabilsem yılanım gibi, çok akıllı olabilsem.

Fakat olanaksız bir şey istiyorum. Onun için gururumdan daima aklımla beraber yürümesini isteyeceğim.

Ve bir gün aklım beni terk ederse -ah o kaçmayı sever- o zaman gururum deliliğimle beraber uçmalı.

Zerdüşt’ün inişi böyle başladı.”

Friedrich Wilhelm Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt

*****

“İnsanlar arasında olmak, hayvanlar arasında olmaktan daha tehlikeli. Zerdüşt tehlikeli yollardan yürüyor. Bana hayvanlarım yol göstermeli.”

Friedrich Wilhelm Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt

*****

“Ben hedefime varmak istiyorum, ben kendi yolumu yürüyorum. Gecikenler ve mızmızların üzerinden atlayıp geçeceğim. Böylece benim yürüyüşüm, onların batışı olacak.”

Friedrich Wilhelm Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt

*****

“Şu iyilere ve adillere bakın. En çok kimden nefret ediyorlar? Kendilerinin değer tablosunu kırandan, parçalayandan. Fakat o yaratıcıdır.”

Friedrich Wilhelm Nietzsche – Böyle Buyurdu Zerdüşt

*****

Madenlerdeki kanaryaların ölmesi gibi benim içimde de doğallığım ve ender olarak sahip olduğum gülme arzum öldü.

Susanna Tamaro – Sessizlik Bir Erdemdir

*****

Çevremizdeki kırılgan, hasta, korunmasız, derin çöküş içindeki toplum yorgunluk dışında bütün eğilimlere gönül indirir. Oysa zahmet bizim ve bütün canlıların yaşamlarının özüdür.

Susanna Tamaro – Sessizlik Bir Erdemdir

*****

“Eğer”ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır.

Susanna Tamaro – Sessizlik Bir Erdemdir

 

*****
Elif Şafak/ Baba ve piç.

“bu kadar sezgili ve … başkalarının duygularını hem bu kadar iyi kavrayan hem de bu kadar sert köşeleri olan birini tanımamıştım.”

Altını çizdiğiniz sözcüler kendinizi yakın hissettiğiniz, o zamana kadar içinizde hissedip, adını koyamadığınız bir şeyler midir?

İnsan olmak, olabilmek adına biriktirdiğimiz küçük şeyler.

 

*****

Ernest Hemingway’in Marlene Dıetrıch’e yazdığı bir mektuptan.

“…yüzünden zamanları aşan bir sevimlilik okunuyor. Onaracak kişi o olduktan sonra; kalbinizin kırılıp parçalanmasının zerrece önemi yok.”

Aşkın en mağdur ve bir o kadar da memnun yanını ortaya koyan bu sözcükleri es geçmek mümkün değildi.

 

*****

ÜSTÜN DÖKMEN-Küçük Şeyler

‘ bize tarihi üç kere okuttular..ilkokulda,ortaokulda,lisede..hep aynı konulardı,nedendir bilmem.ya tarihe kendimizi yerleştiremediğimiz için ya da tarihi içimize sindiremediğimiz için..’

 

*****

Alıntı:Faust Johann Wolfgang Goethe

“Haklı çıkmak isteyen ve güçlü bir çenesi olan kişi daima haklı çıkar.”

 

*****

Montaigne/ Denemeler

“…Bir başkasına bağlı yaşamak yürekler acısı ve belalı bir şeydir.Kendimiz -ki en iyi, en emin sığınağımız odur, – kendimiz bile güvenilir değiliz yeterince.

Kendimi hem yürekçe,- asıl iş yürekli olmakta çünkü – hem varlıkça öyle hazırlıyorum ki başka her şeyimi yitirdiğim zaman kendimle yetinmesini bileyim.”

“Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak.”

“Vermede nasıl bir üstün olma niteliği varsa, almada da bir boyun eğme niteliği vardır.”

 

1579 yılında yazılan bu düşünceler, sonsuza kadar yaşayacak.

 

*****

Murathan Mungan/ Üç aynalı kırk oda.

“…Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiçbir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor;

Anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni, çaresizliğimi görmen için kaçırdım; yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye…

“Beni kendi kelimelerinle gör diye”. Seni aşk uğruna kaçırdım.Aşk uğruna. Hepsi bu işte…”

Sen ne hissedersen hisset, ne anlatırsan anlat, karşındaki kendi kelimeleri ile seni görmedikten sonra…

 

*****

Buket Uzuner/ İstanbullular

“…Ayda’nın ilk gençliğinden beri hayatla yüzleşmesindeki cesarete daima hayran olan Belgin, onun pek çok konuda yatıştırıcı olan o kendisiyle barışık ruhundan akan bereketin kendi te

“… Bütün dostlukları boyunca aralarına kişisel olmayan hiç bir şeyin girmesine izin vermedikleri için…”

 

*****

Irvin D. Yalom / Nietzsche ağladığında

“…Ben filozofluğu sizin için yaptığımı iddia etmiyorum.Oysa siz, doktor; sizi motive eden şeyin bana hizmet etmek,acımı dindirmek olduğunu söylüyorsunuz.Bunların insan motivasyonuyla uzaktan yakından ilgisi yok.

Bunlar rahiplere özgü propagandalarla kurnazca yönetilen köle zihniyetinin bir parçası.Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun!

Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz.İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.”

 

*****

Irvin D.Yalom/ Nietzsche ağladığında

“…Yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan – kimsenin seni seyretmesine ihtiyaç duymadan – başka birine sevgisini verebilir; yalnızca o zaman o insan bir başkasının büyümesi ve gelişmesiyle ilgilenebilir…”

 

*****

jonathan Livingston / Martı.

“…Eğer dostluğumuz zaman ve mekan gibi şeylere bağlıysa, sonunda zamanı ve mekanı yendiğimizde, kendi dostluğumuzu da yıkmış oluruz!

Ama mekanı yendiğimizde, geriye sadece BURASI kalır.

Zamanı yendiğimizde, bize kalan yalnızca ŞİMDİ’dir.

Burayı ve Şimdiyi paylaşacağımıza göre, nasıl düşünemezsin sık sık birlikte olacağımızı?”

 

*****

Jonathan Livingston/Martı

“…Cennet ne bir zamandır, ne de bir mekan. Cennet yetkinliğin ta kendisidir…”

 

*****

Marc Levy – “Keşke gerçek olsa”

“Yaşamın bir yılının ne olduğunu mu merak ediyorsun:Bu soruyu yılsonu sınavında başarısız olmuş bir öğrenciye sor.Yaşamın bir ayı:Bu konuda erken doğum yapmış,bebeğini sağ salim kollarına almak için kuvözden çıkmasını bekleyen bir anneyle konuş.Bir hafta:Ailesine bakmak için bir fabrikada ya da maden ocağında çalışan bir adama sor.Bir gün:Kavuşacakları günden başka bir şey düşünemez olmuş aşıklara sor.Bir saat:Asansörde mahsur kalmış bir klostrofobiğe sor.Bir saniye:Bir araba kazasından kıl payı kurtulmuş bir adamın yüzündeki ifadeye bak.Ve saniyenin milyonda birini olimpiyatlarda uğruna ömrünü verdiği altın madalya yerine gümüş madalya almış atlete sor.”

“Ölen bir anne yanan bir kitaplıktır.”

“En güzel anılar iki kişilik hayallerden doğar.”

 

*****

Montaigne – “Denemeler”

“Başkalarının bilgisiyle bilgin olabilsek bile ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz.”

“Bilgeliğin en açık görüntüsü sürekli bir sevinçtir.”

“Bir filozofu çiftleşirken yakalayıp “Ne yapıyorsun?” diye sormuşlar.”Bir insan ekiyorum” diye cevap vermiş serinkanlılıkla ve hiç utanmadan.Sarımsak ekerken görülmekle bu işi yaparken görülmek arasında fark yokmuş onun için.”

“Son gününüzden niçin bu kadar korkuyorsunuz?O gün,sizi öldürmede öteki günlerden fazla bir iş görmüyor ki!Yorgunluğu yapan son adım değildir.Son adımda yorgunluk sadece meydana çıkar.Bütün günler ölüme gider,son gün varır.”

(Ölüm hakkında) “Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalıktır.”

“İşkenceler tehlike bir suç arama yoludur. Doğruluktan çok sabır denemesi olabilir. Çünkü acı çekmek niçin daha çok olanı söyletsin de olmayanı söylemeye zorlamasın?”

“İnsanlar yaşatarak yaşar birbirini ve hayat meşalesini birbirine devreder koşucular gibi.”

 

*****

Romain Gary’nin (bazı kitaplarını Emile Ajar adıyla yayınlamıştır.

1-Biletiniz Buraya Kadar’dan:

“İnsanoğlu düş kurmaya başladığından bu yana, o kadar çok imdat çağrısı yapıldı, denize o kadar çok şişe atıldı ki, denizi hala görebilmek, denizin yerinde bir şişe yığını görmemek insanı şaşırtıyor.”

“İnsanlar her zaman en iyi yalanı, gerçekleri dile getirerek söylerler.”

“Bana en zor gelen, kendimi unutmaktı.”

“Sor bana, şimdi sırası, şu anda tüm soruların cevabını biliyorum.”

“Öyleyse ona, sizi daha çok sevme şansını tanıyın. Onunla açık konuşun.”

2- Kadının Işığı’ndan:

“Çok, hiç kimse demektir.”

“Bir dostu bırakıp gitme hakkına sahip değilsek, artık dostluktan sözedilemez.”

“İnsan nerede yaşıyorsa orada umutlanır.”

“Yaşamda otomatik pilot yoktur.”

“İnsan bir kez umutsuzluğa düşünce herhangi bir şeye inanmaya hazırdır.”

“Bütün zincirler biyolojik değildir, bazıları bizim eserimizdir ve kırılabilir.”

“Genel sözlere sığınmak her zaman daha kolaydır.”

“İnsan ne zaman acımasızdır: İlkeleri olduğunda mı?”

“Sevmek aşırı bollukla büyüyen tek zenginliktir. Ne kadar çok verirseniz, size o kadar çok kalır.”

“Gerçeklerin tümü içinde yaşanılabilir türden değil, Çoğu zaman ısıtmaz ve insan orada soğuktan ölür.”

3-Koca Tembel’den:

“Çevremde korkunç bir avuçiçi yokluğu var.”

“Duvarlar sağırdırlar, orada dururlar ve hepsi bu.”

“Yalnız olduğum zamanlar ancak ikiye kadar sayabiliyorum.”

“Aslında bardağı taşırmayan inanılamayacak kadar çok damla vardır.”

“Tam tersine, ben bana gereksinim duyan bir saat istiyorum, kurmayı unutursam dursun.”

4-Kral Salomon’un Bunalımı’ndan:

“Öyle zamanlar olur ki, soruların başına gelebilecek en kötü şey yanıttır.”

“Aslında herşey, kendimize ilişkin bir bilgi fazlalığı olarak özetleniyor.”

“Yaşamdan daha zorlusunu uyduramam.”

“Bir mutsuzluğun önemsenmemesinden daha kötü bir şey yoktur.”

“Olgunluğun en zırva yanı iş işten geçtikten sonra gelmesi.”

“Herşey konulabilirdi sessizliğin içine.”

“Sevdiği birini yitirmek korkunç bir yalnızlık, ama hiç kimseyi yitirmemiş olmak daha da korkunç bir yalnızlık.”

“Ne aradığımı bilseydim, bulmuş sayılırdım.”

“Her insanda bir insan gizlenir, eninde sonunda çıkar ortaya.”

“Herşeyle hiçbir şey, aynı şeydir.”

“Aşkın anlatılacak bir şeyi yoktur.”

“Budala bir yüreğin yoksa, hiç yüreğin yok demektir.”

“En güzel anlar, ufak anlardır.”

“Sözcükler vardır, bilmeden sırtında taşırsın.”

 

*****

ALINTI: Buket Uzuner / Balık izlerinin sesi

“…Bir insanı ne kadar çok sevsem, ne kadar yakını olsam da, onun kendi alanına girmemem gerektiğini unutmuşum…”

“… aşk çok cesur olmayı gerektirir ve cesareti daima sınar, hep zorlar!…”

“…Terlemeyi, hapşırmayı, hatta horlamayı ve gülmeyi olumsuzlamayan normal insan kültürleri, ağlamayı bir zayıflık ve zavallılık, ağlamaya direnmeyi güçlülük olarak görmüşlerdir.

Ve normal erkekler, zayıf ve zavallı yanlarını göstermekten çok korkarlar.

Halbuki normal erkeklerin hep güçlü görünmek zorunluluğu gibi çok zayıf bir yanları vardır…”

 

*****

Sabahattin Ali’ Nin Romanı-Hıfzı Topuz

Bu Dağların Bir Rakibi Varsa Rüzgardır

Rüzgar Burada Tek Başına Hükümdardır

Ey Dağların Dertlerini Dinleyen Rüzgar

Benim Artık Yalnız Sana İtimadım Var

Etrafımın Sözlerine Aklım Ermedi

Etrafımda Bana Asla Kulak Vermedi

Zaman Zaman Mağlup Olsam Bile Etime

İnsan Olmak Dokunuyor Haysiyetime

Büyük,Temiz Bir Arkadaş Arıyor Ruhum

İşte Rüzgar Şimdi Sana Sığınıyorum

Rüzgar…!

Sana,Yalnız Sana Sığınıyorum

 

*****

Nietzche Ağladiğinda..

Tabii acı çekeceksin,görmenin bedelidir bu.Tabii için korkuyla dolacak,yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir.Büyümek zordur!

Sen bir inek değilsin,ben de geviş getirenlerin havarisi değilim.

Eğer kimse sizi dinlemiyorsa bağırmak en doğal şeydir.

İradenin geriye doğru çalıştırılamayacağı demek,iradenin yetersiz olduğu demek değildir!Tanrıya şükür,Tanrının ölmüş olması demek,var olmanın amacı olmadığını göstermez!Ölümün geliyor olması,yaşamın değerli olmadığı anlamına gelmez..

Yaşam planınız sizin elinizde değilse,varlığınızı raslantıya bırakmışsınız demektir..

Artık yaşamınızı kabul etmek ve şu sözleri söyleme cesaretini bulmak zorundasınız:’işte seçimimi yaptım!’İnsan ruhu,yaptığı seçimlerle belirlenir.

İnsan dostunu düşmanından daha zor affediyor..

Siz adam olun da beni izlemeyin, siz siz olun!Yalnızca siz!

*****

 

PIEDRA IRMAĞI’NIN KIYISINDA

Paulo Coelho

Barajlar gibidir aşk biliyorum.Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız,bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki,akıntının gücünü artık kimse denetleyemez.Duvarlar yıkılacak olursa,aşk efendi olarak her şeye el koyar;neyi yapabilirim,neyi yapamam,sevdiğim kişiyi yanımda tutabilir miyim,tutamaz mıyım,gibi sorular artık boşunadır…

Aşık olmak denetimi elinden kaçırmak demektir..

 

*****

PİRAYE

– Düşünmek ayrı şey duymak ayrı…

– Benimkiler bir bütünü parçaları.Düşündüğüm bigi duyarım ben..

Karıcığım,

Hasretliğin on ikinci yılı on ikinci yılı

Gönül ağzına kadar dolu

Sen diyorum İstanbul geliyor aklıma

İstanbul diyorum sen

Sen şehrim kadar güzelsin

Şehrim senin kadar acılı…

(Nazım Hikmet’in karısı Piraye’ye yazdığı şiir)

 

*****

Albert Camus / Düşüş

“…Parmaklığın ardında, yargıçların önünde de yalnızsınızdır; karar verirken de; kendi

” Her özgürlüğün ucunda bir YARGI vadır; işte bu yüzden özgürlüğün yükü çekilmez, çok ağırdır…”

 

*****

Albert Camus / Düşüş

“…Dul, yetim hakkı için neden bilmem böyle derler. Oysa ne malın gözü dullar, ne canavar yetimler vardır. Bununla birlikte, bir sanıkta bir parçacık kurbanlık kokusu sezmem, kolları sıvamama yeterdi.

Hem de nasıl! Fırtına gibi!

Yüreğim Cübbemde Atardı…”

 

*****

 

“KALP AĞRISI” Halide Edip Adıvar

“Kuzey denizinde büyük balıklar vardır. Bunları tutarlar, diri diri nakletmek için deniz suyu dolu büyük fıçılara koyarlar. Uzun müddet büyük fıçılar içinde kalan balıklara bir nevi sıkıntı, tazeliğini, lezzetini kaybettiren ölüme yakın bir gevşeklikle pörsüten bir hal gelir. Bu vaziyetten kurtarmak için fıçılarda kedi balığı denilen küçük balıklar bulundururlar, bu küçük balıklar o kadar sürekli büyük balıkları rahatsız ederler ki büyük balıklar da daimi tahrik altında taze ve canlı kalırlar.

Hayatta her istediğini elde eden insanlar, bu fıçıdaki balıklar gibi pörsür, hayat tazeliğini kaybeder. Bu küçük balıklar bazı insanların elde edemediği, arzular ve belki de zeyno gibi aşıklara benzerler.”

 

*****

Maksİm Gorkİ — Ana

– İnsanların nasıl yaşadığını bilmenin ne gereği var? Ben nasıl yaşamak gerektiğini öğrenmek isterim?

– Dünyada hor görülmemiş insan var mıdır? Ben öyle çok aşağılanma gördüm ki artık kızmaktan usandım.

– Aşağılanmaya karşı dursam zaman kaybederim. İşte düşündükçe anladım ki bunların hepsinin kalbi kırılmış! Herkes komşusunun gelip kendisini dövmesinden korkar,bundan dolayı önce o, komşusunu döver. Anladım ki anacığım. YAŞAM BÖYLEDİR..

– Mutluluğu verirlerse reddetmem. Ne var ki ben arkasından koşup istemem ve almam.

– Kirli ellerle ruhuna dokunulduğunu duymak işkence görmekten daha acı ve korkunçtur..

– İnsan uyuz olunca ne yapar? Yıkanır, banyoya girer,çıkınca temiz elbise giyer,böylece hastalıktan kurtulur değil mi? Hastalık vücutta değil de kalpte ise de o zaman deriyi çıkarmalıdır. Kanayacakmış, zararı yok..Kanasın! Çıkarmalı, güzelce yıkanmalı, sonra temiz temiz giymeli..burası da böyle değil mi? peki ya insan içini nasıl temizlemeli ha?

– İnsanı tutsaklıktan kurtaran yalnızca akıldır.

– Düşünce öyle bit yakalanır gibi yakalanır mı?

– Yaşam bir ata benzemez, insan kamçı ile onu hızlandıramaz.

– Bir kalp şiddetle yanmazsa onda birçok pis yağ birikir.

– Eski dünyayı bütün alemin gözü önünde silkip atmadan önce yerin dibine girmek istemem.

– Her şeye katlanacağım, hepsine dayanacağım. Çünkü içimde hiçbir şeyin ezip yok edemeyeceği bir zevk var ki o da, direnişim ve gücümdür.

– İleriye gitmek isteyen önce kendisiyle savaşmalı. Her şeyi, gerektiğinde duygularını bile feda etmeye razı olmalıdır.

– Herkes vicdanının emrettiği şekilde yaşamalı.

– Ölümü ölümle onarmalıyız. Bunun için insanları diriltmek için ölmek gerek. Binlerce insan ölmeli ki milyonlarcası yerine gelsin. Ölüm zor bir şey değil,pek kolay. Yeter ki ötekiler can bulsun, bellerini doğrultsun.

– Yaşam dalgalı bir deniz gibi bize her yandan çarpar, çarpa çarpa yok eder…

 

*****
“DİRİLİŞ” Tolstoy

“Her fert az çok iyi; az çok zeki; az çok uyuşuk; az çok yoksa filana iyi filana kötü demek doğru değildir. Bu zeminde insanlar ırmaklara benzer. Su her tarafta birdir; özellikleri aktığı yere ve zaman göre değişir. Bazen parlak, bazen bulanık olur. Bazen ılık, bazen soğuktur. Her insan, üzerinde insanlara özgü bütün niteliklerin tohumlarını taşır. Bazen bu tohumlardan falanı tutar, açılır, serpilir ve diğer bir kısmı olduğu yerde örtülü kalır. Bir halde ki, içimizden biri, bu genel doğa kanununa geçici bir zaman için istisna oluyormuş gibi bir hal ile görünebilir. Prens bu değişikliğe uğramış ve şimdi asıl huyunun genel hükümlerine dönmüş bulunuyordu.”

“Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu.”

 

*****

 

ŞİZOFREN AŞKA MEKTUP – CEZMİ ERSÖZ

“…Ayrılık değil, özlemek hiç değil;en büyük acı, bu giderek büyüyen boşlukmuş… En büyük dert kimi özlediğini, kimi sevdiğini bilememekmiş. En büyük kayboluş sevip sevip sonunda kimi sevdiğini bilememekmiş. İçimde bir ses durmadan, dünyanın sonu geldi, diyor.Dünyanın sonu bu halime öyle çok uyuyor ki, hiç üzülmeden, hiç korkmadan kabulleniyorum onu. Öylesine bencilim ki dünyanın sonunu kendim gibi çok seviyorum.”

…Sonra birden anladım ki, yıllardır, ama uzun yıllardır bu trende yaşıyorum, ama bunu nasıl, neden anladığıma hâlâ şaşıyorum.

Ve hep aynı büyük, aynı umutlu türküyü söyleyerek, sevdiğim şehirlerle sevdiğim kadınlardan boyuna uzaklaşıyorum.

Ve hasretlerini etimin içinde işleyen bir yara gibi taşıyorum.

Ve bir yerlere yaklaşıyorum, bir yerlere yaklaşıyorum…

NAZIM HİKMET

 

*****

Güneşe arkanı dönersen, ancak kendi gölgeni görürsün

İçimdeki yaşamın sesi, senin içindeki yaşamın kulağına ulaşamaz.

Yine de kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım.

 

HALİL CİBRAN

 

*****

İnsan uçurumun kenarına varmadan kanatlanmaz..

Kazancakis

 

*****

Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.

Sigmund Freud

 

*****

Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen,birkaç adım geriye gitmek zorundadır.Bugün yarına dünle beslenerek yol alır…

BERTOLT BRECHT

 

*****

İki tür insan daima açtır.Biri bilimi arayan,diğeri de parayı…

CAT STEVENS

 

*****

“Acıya karşı en korunmasız olduğumuz zaman, birini sevdiğimiz zamandır..”

Sigmund Freud, Uygarlığın Huzursuzluğu

“Önemli olan insanın inançları değil,

bu inançların onu nasıl biri haline getirdiğidir.”

Walter Benjamin

 

*****

“Dayatılanın çirkinliği ile maruz kalınanın çekilmezliği arasında gidip gelen yaşanmamışlıklardır bizi yoran..”

Kirilov

 

*****

 

“Ruhun içsel gereksinimiyle ilgili olan her şey güzeldir. İçsel olan her şey güzeldir.”

Frida Kahlo, Aşk ve Acı

“Her şeyi hatırlamak, bir tür deliliktir.”

Sigmund Freud

 

*****

“Farsça bir deyim olan ‘vernem nihaden’ birini öldürüp gömmek, sonra da izlerini yok etmek için üstünde çiçek yetiştirmek anlamına geliyormuş.”

Kirilov

 

*****

“Dünya kusursuz biçimde işleyen bir tuzaktır.”

Jean Baudrillard, Kötülüğün Şeffaflığı

 

*****

İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar.”

Newton

 

*****

Bir sürü erkek basarisini ilk karisina borçludur. Ikinci karisini da basarisina.

-Jim Backus

 

*****

Herkesi bir defa, bazılarını her zaman aldatabilirsiniz.Ama herkesi her zaman aldatamazsınız.

Abraham Lincoln

 

*****

Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar,tükenip giderler..

R.HULL

 

*****

Eğer bütün insanlar doğuştan özgürse,nasıl oluyorda tüm kadınlar köle doğuyor..

M.Astell

 

*****

“Düşünüyorum da düşüncelerin en güzeli, senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken düşündüğünü düşünmek olsa gerek, diye düşünüyorum.”

Henri Frederic Blanc

*****

“Geçmiş dert için yakınmak ,yeni dert edinmektir.”

(Shakespear)

 

*****

İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını verirler.

GOETHE

 

*****

Acınmaktansa kıskanılmak daha iyidir.

Heredot

 

*****

Eğitimin kökleri acı fakat meyveleri tatlıdır.

ARISTOTELES

 

*****

Eğitimle olabilecek şeyi, kanunla yapmaya çalışmamalıdır.

MONTESQUIEU

 

*****

Akıllı insan, düşündüğü şeyi söylemez, fakat söyleyeceği her şeyi düşünerek söyler.

ARISTOTELES

 

*****

Kitap okurken aradığımız yeni düşünceler değil, kendi görüşlerimizin basılı sayfada doğrulandığını görmektir.

Cesare PAVESE

 

*****

Cesareti olmayan insanlar dünyayı yalnızca seyrederler.

Friedrich NİETZCHE

 

*****

Doğruluk sonsuzluğun güneşidir.Nasıl olsa doğar..

WENDELL PHILIPS

 

*****

Herşeyi denerim;ama yapabildiklerimi yaparım..

HERMAN MELVILLE

 

*****

Aşk bir kadının yaşamının tüm öyküsü,erkeğin ise yalnızca bir serüvenidir..

MADAMA DE STAEL

 

*****

 

Pineal Bez (Epifiz) (maddî-mana yapısıyla 3. Göz: Berzah organımız)

 

Pineal Gland

 

*****

 

 

 

 

 

 

 

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.