ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sanatta bir devrime ışık tutan Cevad Memduh Altar’ın öyküsü

28.04.2022
421
A+
A-
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sanatta bir devrime ışık tutan Cevad Memduh Altar’ın öyküsü

Aycan Dinç Bozok: ADAM TARİH ÖZÜRLÜ OLUNCA, ANKARA’DA OPERA BİNASI YOKTU BİZ YAPTIK DER.BU YAZIYI GÖZÜNE SOKMALI MUHTEREMİN.

Muhteşem bir hatıra, lütfen okuyun.  Muhterem Cevad Memduh Altar. O ve O’nun gibiler aniden kayboldular, neredeler?

Size anlatacağım bu gerçek öykü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devrime ışık tutan ve yol açan bir öyküdür…

Bu öyküyü bizzat yaşamış rahmetli müzikolog Cevat Memduh Altar’dan defalarca dinledim ve onun ağzından anlatmak istiyorum…

Yıl 1924, aylardan Haziran, Cumhuriyetimiz kurulalı 8 ay olmuş. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (henüz soyadı kanunu çıkmamış) ve bir avuç arkadaşı, birbiri ardına yapacakları devrimlerin ön hazırlığını yapmakla uğraşıyorlar.

Köşk’den baş yaver Salih Bozok bey beni arıyor ve “Gazi”nin beni derhal görmek istediğini söylüyor.

Acele ile Çankaya’ya Köşk’e gidiyorum ve çalışma odasında masası başında oturan “Gazi”nin karşısına geçiyorum.

“Otur çocuk” diyor ve bana bir evrak uzatıyor.

“Sesli oku çocuk!!!” diyor…

Evrak bir mektup…

Sol üst köşesinde Fransızca yazılmış, “Sovyet ve Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Genel Sekreterliği” amblemi var.

Mektup tercümesi şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine…”

Bizler dost ve kardeş S.S.C.B., siz sayın cumhuriyetinize kuruluşunuzun 1’nci yıl dönümünde bir armağan vermek istiyoruz. Moskova Devlet Senfoni Orkestrası ve Korosu’nu Beethowen’in 9. Senfonisini seslendirmek üzere, günü tarafınızca belirlenen bir tarihte, Ankara’ya yollamak istiyoruz…

Bu armağanımızı kabul ederseniz kıvanç duyacağız…

Hürmetlerimle, Vladimir Ilyich Lenin Genel Sekreter

Bu mektubu okuyunca çok heyecanlandım, ve düşünmeden “Paşam, bu fırsatı kaçırmayalım,” dedim.

Mustafa Kemal Paşa bir an düşündü ve “Oğlum, bu konseri nerede vereceğiz. Park’ta olmaz, kapalı konser salonumuz ‘yok’ dedi.

Bende “Paşam, müsaade ederseniz, Cebeci’deki Halkevi’nin iç mekânını bu konsere uygun düzenleyelim ve konseri orada verelim” dedim.

Paşa “tüm sorumluluğu üstüne alıyor musun?” diye sordu.

Ben de ‘evet’ deyince; Salih Bey’e döndü;

“Maarif Vekilini ara, Cevat Memduh’u ona gönderelim, gerekli hazırlıklar yapılsın;

30 Ekim 1924 akşamı bu konseri Ankara’da dinlemek istediğimizi, resmi bir yazı ile Leni’e bildirelim” dedi.

Ben eteklerim zil çalarak, ama biraz da endişeli, Köşk’ten ayrıldım.

Halkevinin taş duvarları keten örtüler ile kaplandı, orkestra ve koronun yer alacağı, ahşap platform inşa edildi. Bir de, girişin hemen üstüne ahşaptan merdivenle çıkılan bir Cumhurbaşkanlığı locası yapıldı…

Büyük bir heyecanla, konser gününü beklemeye başladık. 100 küsur kişiden oluşan bu orkestra ve koro elemanları,  gruplara ayrılarak Ank ara’lıların evlerinde misafir edildi. (Çünkü kalacak otel yoktu)

Biz konser gününü beklerken, Salih Bey tekrar beni aradı ve “Gazi”nin yanında konseri izleyeceğimi bana bildirdi.

Konsere, tüm yabancı elçilik mensupları, tüm bakanlar ve milletvekilleri, orkestra üyelerini misafir eden Ankara’lı aileler ve bir miktar basın mensubu davetli idiler…

Ben “Gazi Paşa” ile Cumhurbaşkanlığı locasına geçerken, tüm orkestra ve korosu ayağa kalktı ve bizim “İstiklal Marşımızı” 4 sesle söylediler.

Ben “Paşa”nın irkildiğini ve gözlerinin dolduğunu fark ettim. Neyse herkes tekrar yerine oturdu ve çok başaralı bir konser dinledik.

Konserden sonra verilen resepsiyonda, Salih Bey bana uzaktan işaret etti ve ben tekrar “Gazi Paşa”nın yanına gittim.”

“Çocuk, derhal pasaportunu hazırla! Fransa’ya gidiyorsun” dedi. Ben “Paşam niçin gidiyorum” deyince;

“Bak oğlum, taşıma su ile değirmen dönmez. Sen şimdi Fransa’da gerekli müzik eğitmenlerini ikna edeceksin ve onları Ankara’ya davet edeceksin. Biz burada konservatuarı kuracağız ve eğitimli müzisyenler yetiştireceğiz” dedi.

Bu öykünün sonrasını hepiniz biliyorsunuz:

Musiki Muallim Mektebi’nin konservatuara dönüştürülmesi, Riyaseti Cumhur Orkestrasının kurulması, Opera Binası’nın açılması; orkestranın çeşitli il ve ilçelerde klasik müzik konserleri vermesi ve halkımızın yavaş yavaş kulağının bu tip müziğe uyum göstermesi…

Tabii bu ilerleme “Sivas, Sivas olalı böyle zulüm görmedi” hikâyesine rağmen muvaffak oldu.

İşte bir müzik devriminin temeli böyle atılmış oldu.

Ruslar, yemediler, içmediler, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 10 yıllık ilerlemesini, dokümanter bir filme aldılar. Bu filmi 1934 yılında (ATATÜRK sağ iken) bize armağan ettiler.

Bu film TRT ve Genel Kurmay arşivlerinde olmalı. Bu film neden önemli? Film’de bahsedilen konserden bir bölümde var. Umarım TRT, (artık Rusya ile dost olduğumuza göre) bu filmi bir komünist propagandası olarak görmeyip;

Tarafsız bir gözle Cumhuriyet’in devrimleri nasıl gerçekleştirdiğini, ne zorluklar ve özveriler ile gerçekleştirdiğini milletimize seyrettirir.

Biz de ATATÜRK’ün çeşitli dil, din ve ırklara mensup, ama hepsi Anadolu insanı ve evladı olan karışık toplumdan nasıl tek bir millet, tek bir ulus yarattığını yeniden idrak ederiz.

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.