CHP ŞİİR ARMAĞANI’NDA İKİNCİLİK ÖDÜLÜNÜ KAZANDI
Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı. 1946’ta mezun oldu.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı yayınladı.
1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Paris’e gitti. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Bir kaç kez gözaltına alındı.
1950’Lİ YILLARDA ADINI DUYURDU1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris’e gitti. Fransa’daki bu dönem Attilâ İlhan’ın Fransızca’yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950’li yılları İstanbul – İzmir – Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini Türkiye çapında duyurmaya başladı.
Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar. 1957’de askerliğini yaptıktan sonra sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Ali Kaptanoğlu adıyla onbeşe yakın senaryo yazdı.
’YASAK SEVİŞMEK’ VE ‘AYNANIN İÇİNDEKİLER’
1960’ta Paris’e geri döndü. Babasının ölmesiyle birlikte İzmir’e döndü. Sekiz yıl İzmir’de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968’te evlendi, 15 yıl evli kaldı.
1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak’ı Ankara’da yazdı. 81’e kadar Ankara’da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti.
‘SEKİZ SÜTUNA MANŞET’, ‘KARTALLAR YÜKSEK UÇAR’ VE ‘YARIN ARTIK BUGÜNDÜR’
İstanbul’da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi’nde sürdürmekteydi. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür senaryosunu yazdığı dizilerdi.
Türk edebiyatının usta kalemi Attila İlhan, 80 yaşında hayatını kaybetti. (
ATTİLÂ İLHAN KİTAPLARI
ŞİİR
Duvar
Sisler Bulvarı
Yağmur Kaçağı
Ben Sana Mecburum
Belâ Çiçeği
Yasak Sevişmek
Tutuklunun Günlüğü
Böyle Bir Sevmek
Elde Var Hüzün
Korkunun Krallığı
Ayrılık Sevdaya Dâhil
Kimi Sevsem Sensin
ROMAN
Sokaktaki Adam
Zenciler Birbirine Benzemez
Kurtlar Sofrası
Aynanın İçindekiler
Bıçağın Ucu
Sırtlan Payı
Yaraya Tuz Basmak
Dersaadet’te Sabah Ezanları
O Karanlıkta Biz
Fena Halde Leman
Haco Hanım Vay
Allahın Süngüleri-Reis Paşa
ÖYKÜ
Yengecin Kıskacı
DENEME-ANI
Abbas Yolcu
Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
ANILAR VE ACILAR
Hangi Sol
Hangi Batı
Hangi Seks
Hangi Sağ
Hangi Atatürk
Hangi Edebiyat
Hangi Laiklik
Hangi Küreselleşme
ATTİLÂ İLHAN’IN DEFTERİ Gerçekçilik Savaşı
‘İkinci Yeni’ Savaşı
Faşizmin Ayak Sesleri
Batı’nın ‘Deli Gömleği’
Sağım Solum Sobe
Ulusal Kültür Savaşı
Sosyalizm Asıl Şimdi
Aydınlar Savaşı
Kadınlar Savaşı
CUMHURİYET SÖYLEŞİLERİ
Bir Sap Kırmızı Karanfil
Ufkun Arkasını Görebilmek
Sultan Galiyef
Dönek Bereketi
Yıldız, Hilâl ve Kalpak
ÇEVİRİLERİ
Kanton’da İsyan (Malraux)
Umut (Malraux)
Basel’in Çanları (Aragon) an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
Attila İlhan ölür