Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Ya çocuk damatlar

24.03.2017
1.501
A+
A-
Ya çocuk damatlar

‘Çocuk gelinler sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın sorunu’

Soner Sert

Gazeteci-Yazar Dursaliye Şahan ile geçtiğimiz yılın sonunda çıkan romanını konuştuk. Sinema ve dizi projeleri de yapan Şahan, yazım serüvenini anlatarak, sorularımızı yanıtladı.

Dursaliye Şahan kimdir?

Anne. Aklıma ilk gelen sıfatım ve zenginliğim bu. Edebiyatla tanışmış şanslı insanlar grubunda olduğumu düşündüğüm de oluyor. Kendimi bildim bileli sigara tiryakisi gibi okuyorum ve öyküler yazıyorum. Eskiden öykülerimden bir türlü emin olamaz, hep bir şeyleri eksik hissederdim. Son yıllarda özgün yazmanın çok da kolay olmadığına tanık olunca, bütün yazdıklarım birden gözümde değerlendi. Şimdi en beğenmediğim, kimselere göstermediğim öykülerimi, masallarımı ve denemelerimi bile birer hazine gibi özenle saklıyorum.

 

bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız Tanrı’yı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz” sözüyle açılıyor. Biz bu sözü, eşitlik çağrısı olarak niteliyoruz. Kitapta, Kürt Sorunu, Kadın Meselesi gibi sorunları ele alıyorsunuz. Bu söz, bu meseleler konusundaki bakış açınızı yansıtıyor diyebilir miyiz?

Evet. Tam da böyle yaşadığımızı düşünüyorum. Çok kolay reddediyoruz. Üstelik reddederken duygusal ve fiziksel şiddet uyguluyoruz. Her konuda böyleyiz. Böyle olmasaydık, kolayca gruplara bölünemezdik. Hayvan severlerin bile saldırıya uğradığı bir toplum yarattık. Öyle ki, aynı dinden olmak bile bizi kesmiyor. Aynı mezhep, aynı cemaat, aynı coğrafyadan olmak zorundaymışız gibi bir algı var. Birey olmaya çalışmak, Don Kişot’tan öte şizofren muamelesi görmekte.

“Tottenham Çocukları”, Kürt Sorunu’ndan savaşa, göçten çocuk evliliklerine kadar pek çok konuyu ele alıyor. Ancak önemli noktalarından bir tanesi de çocuk evliliklerine erkek çocuk tarafından yaklaşması… Bunun pek örneği yok diye düşünüyoruz. Bu süreci ele almaya nasıl karar verdiniz?

Yıllarca çocuk gelinlerle ilgili çalışmalarım oldu. Onlara ithaf ettiğim bir öykü kitabım çıktı. Hikâye Hırsızı. 2012 Abdullah Baştürk Edebiyat Ödülü’nü aldı. Bu kitaptaki öykülerden biri (Güvercin) dizi oldu. Çocuk gelinler sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın sorunu. Erken yaşta evlilik deyince ilk akla gelen kız çocukları oluyor ama, aslında onlara yakın sayıda çocuk damatlar var. İki çocuğun evlenmesi, elbette yetişkin bir erkekle küçük bir kızın evlenmesinden çok daha masum. Pedofil zihniyetlerin töre ve çeşitli bahanelerle küçük kız çocuklarını evlilik yoluyla taciz etmesi doğrudan çocuk hakları ihlaline giriyor.

Evet, nedense üzerinde durulmuyor ama, zaman zaman erken evliliklerde çocuk damatların da yetişkin kadınlar tarafından pedofil kurbanı olduğunu görüyoruz. Örneğin ailede yetişkin bir erkek öldüğünde, düzen bozulmasın niyeti ile evdeki küçük erkek kardeşkendisinden yaşça büyük yengesi ile evlenebilmekte.

Sonuç olarak bütün çocuklar için evlilik en azından zamansız gelen ağır bir yük. Bu çocuklara eş olarak sunulan kadın ve erkeğin yetişkin olması ise bu yükü işkence haline getiren, yaşam boyu sürecek tacizin başlangıcı.

“Tottenham Çocukları” kitabının ne kadarı otobiyografik? Uzun yıllar İngiltere bulunuyorsunuz ve öyküde yer alan bir kadın gazeteciyi kaleme alıyorsunuz… Gazetecilik İngiltere’de yaptığınız mesleklerden bir tanesi…

Tottenham Boys ve Bombacılar Londra’daki göçmen çocukların ağırlıkta olduğu iki çete. Sokak çetelerinden bi tık yukarıda. Türkiyeli göçmen gençler arasındaki intihar salgınından çok etkilenmiştim. Onların anısına bir şeyler yapmak istedim. Haberden öte, onların hikâyelerini gelecek kuşaklara taşıyacak kalıcı bir şeyler olsun istedim. Tottenham Çocukları bunlardan bir tanesi. O çocuklarla ilgili yazdığım öyküleri ve sinema projesini henüz bitiremedim.

Kitap, çok daha uzun bir öykünün ilk bölümü gibi geldi bize… Öykünün devamı var mı? Keko ölüyor mu?

Evet. Birinci kitap bu. İkincisi üzerinde çalışıyorum. Keko ölmeli mi? İntihar eden gençleri düşününce evet diyorum ama bir türlü Keko’nun ölümüne gönlüm razı olmuyor. Gerçek hayatta bir yakınımı kaybetmiş gibi acı çekebilirim.

Kitapta, eğitimin önemine sık sık vurgu yapıyorsunuz. Birlikteliğin, mutluluğun, barışın formülü olarak eğitimi işaret ediyorsunuz. İnsanlığın kurtuluşu sizce eğitimde mi yatıyor?

Aslında genlerimizden getirdiğimiz bir dizi bilgiye sahibiz. Ve bunlar çok değerli. Hiç eğitim almasak bile insan olarak ne yapacağımızı aslında biliyoruz. En azından sevgiyi biliyoruzve kolayca içimizdeki sevgiyi paylaşabiliyoruz. Ancak sistem bu doğuştan gelen kadim yeteneklerimizi öylesine hunharca katlediyor ki, onların bize sunduğu o güdük eğitimi yeterince alamazsak toplumun en dibine inmeye ve acı çekmeye mecbur bırakılıyoruz. Bize ayrışmayı ve ötekileştirmeyi öğretmeseler ve dayatmasalardı bunca savaş çıkmış olur muydu? Ayrıca eğitim yeryüzüne doğan her çocuğun hakkı. Bir çok ülke gibi bizim ülkemizde bunun için imza vermiş durumda. Ancak halen eğitimden yoksun çocuklarımız var. Ne büyük haksızlık?

Kitap, iki farklı bakış açısı ile kaleme alınmış. İlki gazetecinin ağzından, ikincisi Keko’nun ağzından… Gazetecilik yapmış bir yazar olarak, hangi bakış açısına kendinizi yakın hissettiniz?

Gazeteci gözüyle yazmak biraz daha kolay oldu sanıyorum. Keko’nun bakış açısıyla yazmakta zorlanmadım desem yalan olur. Özellikle başlarda. Karşı cinsten bir karakter üstelik. Ancak bir süre sonra o kadar içselleştirdim ki Keko’nun dayak yediği bölümlerde vücudumda ağrılar hissettiğimi söyleyebilirim.

Kitapta, ciddi bir şiddet eleştirisi de yaptığınız görünüyor. Karakterlerin davranışlarını belirleyen asıl tavır, şiddet üzerinden biçim alıyor. Erk şiddeti… Devletin şiddeti, erkeğin şiddeti, müdürün şiddeti… Sizce, hayattan şiddeti çıkarsak nasıl bir dünyada yaşarız?

Şiddete o kadar alıştırıldık ki, şiddetin olmadığı bir toplum düşünemez olduk. Günümüz sinemasında başarının ilk anahtarı şiddet. Olmazsa olmazımız şiddet! Zihinlerimiz gerilimin, çatışmanın olmadığı hikâyeleri anlamakta zorlanıyor gibi. Aksiyon diye sunulan bazı filmlere bakıyorum görsel uyuşturucu. Biz bu hayattan şiddeti çıkarabilir miyiz? Bırakın inanmayı bunu hayal etmekte bile zorlanıyoruz. Belki birkaç asır sonra böyle bir dünya toplumu oluşacak. Eminim şimdikinden çok farklı olur. Kıyaslayamayacağımız kadar farklı. Elma armut gibi.

Dizi ve sinema filmi senaryoları da yazıyorsunuz. Roman yazmak ile film öyküsü yazmak arasındaki farklar sizce nelerdir?

Hazırladığım dizi projesi iki kez televizyona uyarlandı. Bir kez de Kültür Bakanlığı’ndan senaryo desteği aldım. Üzerinde çalıştığım bitmiş iki film projem henüz gerçekleşmedi. Roman yazmak da aslında film öyküsü yazmaktan çok farklı değil. Çünkü ben bütün öykülerimi önce kafamda bir film şeridi gibi seyrediyorum. Tottenham Çocukları’nda da böyle oldu. Kafamda seyrettiklerimi kağıda dökmüş gibiyim. Zaten okuyanlardan bazıları film öyküsü olabilir türünden düşüncelerini paylaştı.

Yeni öykü ya da roman var mı?

Öykü hep hayatımda. Hemen her gün kısa da olsa öykü çalışıyorum. Eski alışkanlık. Roman konusuna gelince, Tottenham Çocukları II. henüz bitmedi. Ayrıca kahramanları kadın olan yeni romanımın üzerinde çalışıyorum.

Soner Sert’in, Tottenham Çocukları Roman Yazarı Dursaliye Şahan ile Gazete Duvar Röportajı  

Kaynak: Duvar Gazetesi

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.