Seçilmişler Ülkesinde Sanat Ödülleri
Avrupa Gazetesi
Ödül tartışması başlayınca birçok sanatçı dudak büker.
Hatta şunu da duyabilirsiniz “Sanat, sanat içindir, gerçek sanatçı ödül kabul etmez?”
Sanki başka bir gezegende yaşıyor yayınevlerinden, dağıtımcılardan, gözlerinin biri kapalı eleştirmenlerden, güdümlü okuyucudan bihaber sanırsınız.
Taylan Kara daha fazla dayanamamış olmalı ki Orhan Kemal Ödülünün arkasından ülkemizdeki sanat ödüllerinin veriliş biçimini yazdı. Konunun vahametini çarşaf gibi ortaya serdi ama başta meslek dernekleri, örneğin Yazarlar Sendikası olmak üzere çıt çıkmadı.
Taylan Kara Türkiye’deki edebiyat ödüllerindeki jüri üyelerinin kısa bir istatistiğini çıkarmış.
2013 yılında 23 edebiyat ödülünün jürisine katılan isimler aşağıdaki gibi çıkmış.
Doğan Hızlan: 12 kez
Hilmi Yavuz: 5 kez
Cevat Çapan: 4 kez
Egemen Berköz: 4 kez
Metin Celâl: 4 kez
Refik Durbaş: 4 kez
Cemil Kavukçu, Enver Ercan, Eray Canberk, Faruk Şüyün, Nursel Duruel, Selim İleri, Semih Gümüş, Turgay Fişekçi, Turhan Günay ve Ülkü Tamer isimleri ise 3’er kez ödül jürisinde yer almıştır.
Rekoru açık ara elinde tutan Doğan Hızlan’ın seçici kurulunda bulunduğu edebiyat ödüllerinden bazıları şunlar:
*Behçet Necatigil Şiir Ödülü
*Sait Faik Hikaye Armağanı
*Sedat Simavi Edebiyat Ödülü
*Yunus Nadi Şiir Ödülü
*Haldun Taner Öykü Ödülü
*Erdal Öz Edebiyat Ödülü (2010 yılına kadar)
*Behçet Aysan Şiir Ödülü
*Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü
*Altın Portakal Şiir Ödülü
*Dünya Kitap Ödülü
*Attila İlhan Şiir Ödülü
*Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü
*Metin Altıok Şiir Ödülü
Bu arada bir dipnot olarak söylemekte yarar var herhalde arkeoloji, kent mimarisi, resim, moda tasarımı, heykel, tiyatro, sinema, Türk halk müziği ve fotoğraf dallarında verilen Aydın Doğan ödüllerine Doğan Hızlan’ın katılması adeta gelenekselleşmiş.
Düşünebiliyor musunuz 12 edebiyat ödülünün ve diğer sayısını bilemediğimiz sanat yarışmalarının jürisinde bulunmak nasıl bir yüktür? Sadece toplantılara katılmak bile hayli zaman alır.
Aslında ben bu fedakarlığı hep merak etmişimdir. Taylan Kara’dan bile önce fark etmiş olabilirim çünkü Doğan Hızlan’ın jürisi olduğu bütün edebiyat ödüllerine katılmış bir yazarım.
Olayı şahsımda ve Doğan Hızlan da kişiselleştirmeden konuya dönüyorum. Zira şahsım söz konusu olduğunda birileri çıkıp ‘yarışmayı kazanamamıştır’ diyebilir ki haklı, çünkü ben 20’nin üzerinde öykü ödülü almış bir yazarım ama birinciliğim sadece iki tane ve Doğan Hızlan’ın jürisi bulunduğu hiçbir yarışmayı da kazanamadım.
Doğan Hızlan’ın üzerinde yoğunlaşacak olursak da ‘biyonik adam’ saptamasında bulunmaktan başka çaremiz kalmayacak gibi görünüyor.
Taylan Kara daha sonra Ulusal Kanal’da Sadık Albayrak’ın sunduğu Edebiyat Cephesinde Cengiz Gündoğdu ile birlikte konuk oldu. Türkiye’deki sanat ödüllerini yaklaşık bir saat tartıştılar.
Oğluna ödül verenden tutunda hiç eser görmeden ‘seçilmişlere’ ödül dağıtan jürilerimiz tabiri caizse nev-i şahsına münhasır.
Binlerce sayfayı okuduğunu varsaydığımız jüriler bizim kafamızdaki jüri normları ile uymuyor.
Sistem danışıklı dövüş gidiyor.
Bu danışıklı dövüşün içi de kalabalık elbet. Yayınevleri, medya, cemaat, hükümet, sanat mafyası ve hatta CIA bile var. (Şu CIA’nin burnunu sokmadığı neresi var acaba?!)
Konuya noktayı koyan Taylan Kara ve Cengiz Gündoğdu’nun konuşmaları fısıltı gazetesinde kulaktan kulağa dolaştı ama yukarıda da söylediğim gibi Gün Zileli dışında destekler bir beyanata rastlayamadım. Asıl konuşması gerekenlerden çıt yok.
Bu arada bir yazar olarak şunu da kendi adıma söylemek istiyorum. İlki ortaokul yıllarıma dayanan bunca yıl biriktirdiğim ödüllerim benim için çok kıymetli. Bir ülkede elbette sanat ödüllendirilmeli, sanatçı takdir edilmeli.
Ne yazık ki Taylan Kara’nın iddiası gerçeği yansıtıyor. Önemli yarışmaların tamamı, hatta bazı küçük yarışmaların birincilikleri önceden belirlenen isimlere verilmektedir.
Sayın Cengiz Gündoğdu ise programda “Bir yarışmada bir tane ödül olur. İkincilik, üçüncülük olmaz,” dedi.
Her sabah güzel bir öykü okuyarak güne başlama alışkanlığım var. Yıllardır bu böyle. Birbirinden güzel o kadar çok öykü okudum ki, bunlar yarışmak üzere aynı anda karşıma gelseydi 77.nci ödül bile çıkardı diye düşünüyorum.
Programda Bakanlığın Edebiyat Destekleri de kısaca gündeme geldi ki bu da yeterince tartışılmıyor. “Yazar böyle bir desteği kabul etmemelidir. Bakanlık yazmak için destekte bulunmaz, olsa olsa yazmamaları için yazarları destekler,” dedi Gündoğdu.
Buna da katılmıyorum. Yazmak isteyip de ekonomik kaygılar yüzünden zaman ayıramayan yazarlar ne olacak? Unutmayın Soma faciasında kaybedilen madenciler arasında öğretmenler bile vardı.
Ayrıca destekler Bakanın şahsi hesabından değil, milletin ödediği vergilerden o da okyanustaki bir damla ölçüsü ile veriliyor.
Elbette bir devlet sanatçısını maddi manevi desteklemelidir. Ülkemizde bu güne kadar sanata ve sanatçıya hak ettiği destek verilmediği için belki yadırganıyor. Destekler sürmeli. Şeffaf ve adil olarak tabii ki artarak sürmeli.
Son olarak Sayın Doğan Hızlan’ın fedakarlıktan vaz geçip, jüri üyeliğine ara vermesini diliyorum.