Dolar 34,3665
Euro 36,4612
Altın 2.865,85
BİST 9.226,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 24 °C
Hafif Yağmurlu

Sarmal | Zeynep Mete Uçak

02.01.2022
651
A+
A-
Sarmal | Zeynep Mete Uçak

Ölüm sarmalı, kaderlerine yansası…

Güneşin henüz doğmağı, barakadan bozma tek gözlü evinin içinde kağıt, çalı, çırpıyla tutuşturduğu sobanın üstünde fokurdayan çaydanlıktan bardağına suyu koyup üzerine demini ekledi. Hiç de düşündüğü gibi tavşankanı olmamıştı çünkü çayda bile tasarruf etmesi gerekiyordu. Şimdilik biraz avuçlarını biraz içini ısıtması yeterli olacaktı. İnce parmaklarını büyük bardağa doladı ve bekledi içinin ısınmasını.

Köşede ki somyada acuşlu başuçlu yatmakta olan Dara ile Zara’nın herşeyden habersiz melekler gibi uyumalarını izledi. Yerdeki yer yer pamukları atmış döşeğin üstünde çöpten buldukları yarı siyah yarı gri yırtık battaniyenin altında büzüşmüş kocasına baktı acı acı.

Geçim sıkıntısının verdiği bütün hırsı birbirlerinden çıkarmalarına rağmen seviyordu kocasını. Evinin direğiydi Ali. Elindeki bardağın sıcaklığı gidince iki yudumda içiverdi. Tekrar doldurduğunda elleriyle beraber hayallerini ısıtan yukarıda ki zengin mahallesinde buluverdi kendini Necla.

Gün ağarmadan kalkmıştı Semra, üstündeki haki ipek geceliği sıyırırken, Alpay’ın gözü mermerden heykel gibi beyaz sırtına ve kalçasının hemen üstündeki kahverengi doğum lekesine takılmıştı. Kendisiyle aralarında epey yaş farkı olan Semra’ya sarıldı. Semra ürpererek geri çekildi “sana bu son gecemiz demiştim ama” Alpay geri çekilmeden ısrarla “beni bırakamazsın, bağımlısın bana” dedi.

Alpay’ın belini saran kollarının arasından kızgınlıkla sıyrıldı. Mavi gözlerinin üstüne düşen kâhküllerini de alarak sarı saçlarını Savaroski taşlı tokasıyla topladı. “Anlamıyorsun değil mi? Oğuz kuşkulanıyor benden! Her an bir şeyler olabilir. Özellikle çocuklarıma rezil olmak istemiyorum, ailem senden daha önemli” dedi Semra. Alpay “Şimdi mi önemli oldular?” “Her zaman senden önemliydiler” dedi. Semra hızla giyinirken Alpay’ın gözleri dolmuştu.

“Bir daha hiç mi görüşmeyeceğiz” dedi küçük gözlerini büyütüp bakarken Semra’ya. “Hayır! Bu evi boşalt bu gün temizlikçiler gelecek, arabayı senin adına almıştım o sen de kalsın. Ben çıkıyorum arkamdan toparlan ve çık.”

Hiç bir zaman bu kadar aciz ve küçük düşmemişti Semra’nın karşısında. Kuyruğunu kıstırıp gitmesini istemişti. Semra’yı burada öldürebilir cesedini villanın bahçesine gömebilirdi. Onun çıkışını izledi arkasından. İyi bir mesleği ve güzel bir ailesi vardı onu bekleyen.

Peki, neydi Semra’yı özel kılan? Onu sevmişti! Belki karısında bulamadığı işveyi, nazı, şehveti bulmuştu.

Ferit doğalgaz faturasını ödeyemeyince soba kurmuştu dükkâna.

Arkada kendine yer ayarlamış; küçük bir mutfak, yerde üst üste gelen süngerlerden yatak, oh daha ne isterdi bekar adam. Bir de dışarıda ev kirası mı verseydi diye düşünüyordu yatakta yan dönmüş. Şimdi kuşları,  balıkları, iki kedi bir köpeği de üşümeyecekti.

Sabah ezanını duyuyor, ısıtmış olduğu yerinden kalkmaya üşeniyordu. Sıcak bir el saçlarında dolaştı “hadi oğlum üşenme, kalk namazını kıl bana da dua et” diye sessiz anneden ses geldi. Kalktı daracık lavaboda abdest aldı genişliği bir metreyi bulmayan yere serdi seccadesini kıldı namazını. Duasından esirgemedi annesini babasını ve kardeşlerini.

Gözleri yaşlandıkça damladı dizlerine duaları, aklına geldikçe yangın bir daha ağladı. Ailesine mi yansaydı yoksa tek başına hayatta kalmasına mı?

Amin dedi ve kalktı içeri geçti henüz uyuyorlardı bütün hayvanları. Sobaya kömür attı yatmaya geçti.

Necla Ali’ ye seslendi. “Sen bu gün hurdalığa mı gideceksin”

Ali kısa ve isteksiz cevap verdi. “Sen kızı al yanına, oğlanı ben götürürüm” Zara’ yı attı çekçekin tekerinin yanına başladı yürümeye. Aklında yukarıda ki zengin mahallesi vardı.

Kim bilir neler atmışlardı çöplere. Sadece pet kağıt değil başka şeylerde bulmaktı niyeti…

Belki çocuklara bot, belki mont bile çıkardı bu sefer. Boyunun yettiği kadar eğildi konteynıra, gözleri ışıldadı yepyeni kalın rugan topuklu ayakkabıyı görünce zor da olsa aldı taktı nasır tutmuş ayağına.

Ah bir de çocuklarına bulsa bayram olacaktı. Çekçekini aşağıdaki çöp bidonuna sürdü, gözlerine inanamıyordu bu krem rengi kaşe monttu elindeki sopayla çekti yukarı biraz büyük de olsa giydirdi Zara’ya…

Bu gün kârlı başlamıştı, sürüyerek çekçeki indi aşağıya dükkanların oraya.

Dükkanlarda çıkan kartondan doldurmak için eğildi konteynıra.

Semra, evden çıkarken elinde ki kaşe montu attı çöpe. Alpay’ın kokusu sinmişti üstüne, temizlenmesi, paklanması gerekiyordu.

Alpay’ı sevmişti ama dediği gibi ailesi, malı mülkü daha önemliydi. Bir duyulsa bu kaçamakları kocası ona zırnık koklatmazdı. Kocası da az aldatmamıştı kendisini. Lakin onun eli kir tutmuyordu. Semra ise tek seferlik yapacaktı, ama tutulmuştu Alpay’a. Cep telefonu ısrarla çalıyor ekranda Oğuzun fotoğrafı yanıp sönüyordu. Dönmüş müydü acaba?

Gözlerinin yaşlarını sile sile bastı frene.

Ferit yattığı yerden, genzini yakan dumanla açtı gözlerini. İçeriye bir domuzu öldürecek kadar gaz dolmuştu. Yanan gözlerini, burnunun direğini sızlatan karbonmonoksiti eliyle dağıtmaya çalışarak kalktı yerinden hızla kendini dışarı attı. Kuşları, balıkları, kediler ve köpeği cansız yatıyorlardı. Baba yadigarı hayvanlar tek tek veda etmeden terketmişlerdi onu. Koşarak kapıya yöneldi zorla açtı kilitli kapıyı, kendini dışarı attı öksürüklerin tıksırıkların eşliğinde.

“Ohhh yine kefeni yırttım” dedi bağırarak. Çöp konteynerından başını kaldıran Necla merakla ona döndü “geçmiş olsun ağabey noldu?”

“Sobadan gaz sızmış” demeye kalmadan karşıdan freni patlamış gibi gelen lüks otomobil önce Neclayı aldı altına, konteynara çarptı konteyner yerinden çıkdı serseri mayın gibi Ferite vurdu.

Arabada sıkışan Semra için, ayakkabı bulan Necla için ve kefeni yırttığını sanan Ferit için…

Ölüm sarmalı kaderlerine yansımıştı…

       Zeynep Mete Uçak

ETİKETLER: , , ,
Zeynep Güneş
Zeynep Mete Ucak kimdir? Yazı Atölyesi Yazarı... İlgi çekici kurgular, Akıcı bir dil. Kendinizi kaptıracağınız, başından itibaren merak uyandıracak çarpıcı hikayeler...sürükleyen öyküler ve halka şiirler yazan Realist, farklı, muhalif Şiir ve Öykü Yazarı
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.