ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Pandemi  | Gülçin Yağmur Akbulut

28.12.2021
430
A+
A-
Pandemi  | Gülçin Yağmur Akbulut

Ömrümün son periyodu, içinde sıkıştığım taştan fanusun duvarlarına vurup duruyordu. Eylül yağmurlarında türkü söyleyecektim oysa. Yıldız taçlarıyla süsleyecektim üstünü alamadığım hayallerin. Meğer yalan söylemiş avuç içi baktığım fallarım. Hayatın zulasında küçümen öyküler biriktiremeyeceğim. Baba olamayacağım mesela.

Kaç gün, yada kaç saat nefesim kaldı bilmiyorum. Yaşama açılan bütün kapılar üstüme kilitli. Bir ayağım ölümün eşiğinde, diğer ayağım hala dünyaya tutunma çabasında. Kalbim ve de aklım çok iyi biliyor ki bu tutunma çabası boşuna. Her geçen gün biraz daha dağıldığımı hissediyorum. Daha da kötüsü dağılan yanlarımı toplamaya mecalimin kalmadığını, sendeleye sendeleye tükendiğimi seziyorum.

Öleceğimi biliyorum. Son bir dilek hakkım olsaydı. Giderken bana ait bütün izleri annemin hafızasından süpürmek isterdim. Bir tutam sabır ekerdim yüreğinin bahçesine. Ahraz kılardım ardımda bıraktığım gölgeleri. Başka türlü hangi anne dayanabilir ki evlat ateşinin harlandığı sancılı bir gökyüzü penceresine.

Üşüyen ellerim var yalnızlığın pençesinde. Bir yandan dağlara erişiyor öfkem. Kimsesiz bir merasimle göç kervanına katılacağım diye. Diğer yandan huzurluyum. Kilitli bir sandık içinde nakil olurken başkalarının da hicretine sebebiyet vermeden kanat çırpacağım ötelere.

Soluk alıp vermem iyice zorlaştı. Doktor ve hemşireleri konuşurken duydum. Boğazıma kalın bir tüp gönderip nefes alıp verebilmem için makineye bağlayacaklarmış beni. Şu anda bilincim hâlâ açık. Birkaç saat sonra öldüğümü bile hissetmeyeceğim belki. En kötüsü de heybemde çuvallar dolusu yalnızlık. Hem çok kalabalık olacak ölümüm, hem de bir çöl ıssızlığı seviyesinde tenha.

Birkaç defa bağrışmalar, ağlamalar duydum kapalı olduğum kutunun dış çeperlerinde. Annem, babam bir de benden iki yaş büyük ağabeyim olsa gerek. Sakın gelmeyin buraya. Burası elem, burası dipsiz…Kulağımda ince bir ses. “Beni bırakıp gitmeyecektin Enes”. Avucumda sakladığım, bana işlediğin oyalı mendil. “Sakın hayata küsme. Benden sonra da sev. Tamam mı Deniz?”

Hiç bir şey hatırlamıyorum artık. Nerede olduğumu, adımı soyadımı… Güneşin kaybolduğu bir ufukta çarpıp duruyorum buluttan buluta. Dirhem dirhem kırağı vuruyor hücrelerime. Elimi, kolumu, parmak uçlarımı hissetmiyorum. Galiba, vakit tamam. Alıp kurtarın beni bu kapalı zarfın içinde boğum boğum boğulmaktan.

Kayıp gidiyor gençliğim, siyah perdeli bir sahnenin arkasından. Küçük bir dekor parçası olarak kalacak izlerim yıkık sahnenin dokunuşlarında. Toprağın buğusuyla karışacak adresini şaşıran gövdem. Ömrümün gergefinde yarım kalmış bir öykünün bıraktığı kekre bir leke olarak anılacak çeyrek asırlık kimliğim.

Duyurabilseydim sesimi insanlara, koruyun göğsünüzü bu hastalıktan diye haykırırdım dağa taşa. Çünkü tanrıdan sonra en çok anneler ağlar, bir evladın yok oluşuna. Yıldızlar, gözlerinde söner evladını kaybetmiş olan bir annenin.  Göğün çatısına değer feryatları… Taşı parçalar, buz tutturur güneşi. Kalan ömrü ihtilallerle geçer. Yanardağdan oluşan bir gonca tanesi bırakmayın geride kalanlarınıza. Yeterince koruyabilseydim kendimi bir Deniz’in çırpınışında boğulmayacaktı annem, babam, sevdiğim.

Yoğun bakımın önünden kalkan derin bir çığlık tepelerin doruklarına kadar yükseldi. “Bütün çiçeklerimi yoldular.” Evladını arayan bir ses tınlıyor boşlukta. “Anneler Deniz ’siz kalmasın. Koruyun kendinizi ölüme susamış bu hastalığın saçaklarından.”

 Delikli Çınar Dergisi  Mayıs Haziran 2021

 

 

Gülçin Yağmur Akbulut
Gülçin Yağmur Akbulut
Elazığ doğumluyum. Fırat Üniversitesi mezunuyum. Elazığ’da Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı bir kuruluşta görev yapmaktayım. Şiire sevdalıyım. On beş yıldır şiir yazmaktayım. Bir çok edebiyat dergisinde şiirlerim yayınlandı ve hala yayınlanmaktadır. Bunlardan bazıları Yaşam Sanat, Ekin Sanat, Sarmal Çevirim, Berfin Sanat, Mahfel, Kurgan, Bozkır İlleri , Kara kedi, Gökkuşağı, Temren, Deliler Teknesi,Delikli Çınar, Tomolos, Berfin Sanat, Silgi, Serhat Kültür, Bekir Abi, Ihlamur Dergisi, Aydos Edebiyat. Sinada Dergis, Üvercinka ,Yeni Gelen, Akatalpa, Son Gemi gibi edebiyat ve sanat dergileridir. Birçok şiirime beste yapıldı. Çeşitli antoloji ve gazetelerde şiirlerim yer almaktadır. Ayrıca yayınlanan denemelerim de bulunmaktadır. Şiir adına en büyük hayalim Türk Edebiyatında bir yer edinebilmek.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.